Sarı Yelekliler: Umutla, kararlılıkla güzel yarınlara, selam olsun!

"Liselinin direnişi Avrupa halkının gencinden yaşlısına, sistemin çürümüş politikalarına aldıkları tepki ve sosyal devlet talebidir."

Sarı Yelekliler: Umutla, kararlılıkla güzel yarınlara, selam olsun!

YAZAR

Bugün halkı fakirleşirken kendi ceplerini düşünen sermaye sahiplerinin, sırtlarını emperyalizme ve çürümüş kapitalist sistemin neoliberal politikalarına dayayamadıklarını görüyoruz. Bu çürümüş düzene karşı da birleşen halkın önünde hiç bir kuvvetin duramayacağını da biliyoruz. Her ne kadar Fransa’daki hareketin örgütsüz ve merkezsiz olması yüzünden sistemsel bir dönüşüm yaratmayacağı bir gerçek de olsa, Avrupa’daki emekçi sınıfının bilincinin uyandığını görerek umutla bakıyor ve gelecekte inşa edeceğimiz dünyayı selamlıyoruz.

Kimdir Bu Sarı Yelekliler, Ne İstiyorlar?

Yeni Dünya düzeni sadece işçi sınıfını değil, topyekün bir milleti sömürdüğü ve esaret altına aldığı için ezilen milletleri var etmiş ve ezen-ezilen çelişkisini ortaya çıkartmıştı. Bugün tek kutuplu ABD hegemonyasının ciddi anlamda sarsıldığı ve sadece ABD ve onun işbirlikçilerinin sözünün geçmediği bir dünyaya geçiş sürecinde kapitalist sistemin çürüdüğü ortaya çıkıyor ve emperyalizmin özellikle işçi sınıfının üzerine uyguladığı neoliberal politikalar artık ciddi bir sorun olarak tartışılıyor. Bu tartışmalar neticesinde, Dünya da G-20 zirvesi, Rusya-Ukrayna krizi gibi olaylar yaşanıyorken gözler Fransa’ya; halkın üzerine uygulanan neoliberal politikalara karşı oluşan isyana çevrildi.

Hatırlayalım Haziran Ayaklanması da başladığında “üç-beş ağaç” denmişti, tıpkı Fransa’da da sanki sadece benzin zamlarına karşı ayaklanılmış gibi buraya odaklandırılmak isteniyor. Elbette benzin zamları bir sorundu ve uzun süredir biriken isyanın son damlası oldu lakin bu isyanın asıl sebebi, Fransa’daki ABD yanlısı emperyalist politikalar ve ulusun geleceğini düşünmekten çok kendi ceplerini düşünen iş dünyasıydı. Sarı Yelekliler tarafından talep edilen 42 maddenin genel çerçevesine bakıldığında da bunu net olarak görebiliyor ve neoliberalizme karşı verilen tepkileri anlayabiliyoruz.

Tabii kafaları bulandırıp, birleşen halkın gücünü sindirmeye çalışan argümanlar var. Kimisi için Trump son zamanlarda ABD politikalarına karşın farklı yollar izleyen Fransa’yı karıştırıyor, kimisi içinse Putin Avrupa’yı kaosa sürüyor. Renkli devrimlerin baş aktörü George Soros’u da öne sürenler var. Lakin bu sarı yelekliler, kimsenin paralı elemanı değil. Aynı şekilde Macron'un en yakın rakipleri olan Le Pen ile Melenchon da Fransa’nın milli gücünü kazanması ve sömürü düzeninden uzaklaşması konusunda hem fikir ve bu fikir birlikteliği Sarı Yeleklileri sağ-sol ayrımı yapmadan sokakta bir arada ülkenin geleceği için mücadele ettiriyor.

Buradan çıkan sonuçla ve günlerdir süren eylemin gözlemlerinden, katılımcıların yoğunluğundan da anlaşıldığı gibi, geçim sıkıntısı çeken, orta sınıf, şehrin varoş diye adlandırılan yerlerinden ve taşralarından gelen Sarı Yeleklileri, işçisiyle, köylüsüyle, zanaatkârıyla, genciyle Fransız milleti oluşturmaktadır.

Gelenekten Geleceğe; Fransız Halkı Direnişte!

Genel anlamda emeğe değer veren ve kamucu politikanın yanında olan Sarı Yelekliler Avrupa’nın özünü oluşturan devrimci gelenekten feyz alarak tepkilerini sokakta dillendirdiler. 1789 Fransız Devrimi, 1871 Paris Komünü... Ulusalcı, sosyalist devrimci gelenek bugün Sarı Yeleklilere güç verdi. Bu güç ile sokakta halk olan Fransa, topyekûn geleceği için ayağa kalktı.

Bu direnişe ortak olan Fransa’nın geleceği liselileri ayrıca bir mercek altına almak önemli; elbette sadece “liseli” olduklarından dolayı değil. Burada çok açık olarak şunu görmeliyiz ki, liselinin direnişi Avrupa halkının gencinden yaşlısına, sistemin çürümüş politikalarına tepki ve sosyal devlet talebidir. Sarı Yelekliler'in maddelerle belirttiği esaslar içinde yoğun bir geleceksizlik ve eğitim sisteminden, iş hayatındaki hatalı tutumlara kadar her nokta liselilerin geleceğini oluşturuyor. İşte bu anlayışla “liseliler” geleceklerini inşa etmek için geleneklerinden aldıkları güç ile direnişin ön saflarında yer alıyorlar, mücadele ediyorlar.

Fransız polisinin aldığı tavrı hepimiz gördük, “uslu çocuklar.” Sessiz bırakılan, eylem hakkı ellerinden alınan, tepkilerini dile getiremeyen liselilerin tanımı “uslu” oldu. İşte, aslında sistemin bütün anlamı burada saklı; 21.yy’ın kölesi, evden okula, okuldan kursa, tarihin gerçekliğinden kopuk hayal alemleri yaratan oyunlar, kitaplar, müzik grupları, akılları esaret altına alan sosyal medya tüneli... İşte bu politikanın eserinin adı uslu çocuklar. İşte bu sistemin yaratmak istediği nesil budur. Yazan, çizen, konuşan, üreten gençten korkuyorlar. Bugün Fransa’da liseliler bu duruma uyandı ve o ünlü Fransız İhtilalini anlatan tablodaki genç arkadaşımız gibi en ön saflarda mücadelesini veriyor.

“Teşkilatın varsa hayal ettiğin yarınları inşa edecek gücünde vardır.”

Bu meseleyi bir açıdan daha da değerlendirmek ve görmekte fayda var: göründüğü üzere eylemin bir örgütü yok, önder bir teşkilatı yok. Tamamen sosyal medya üzerinden örgütleniyorlar. Kapitalizm artık en kötü yüzünü gösteriyor: ülke ve coğrafya ayrımı yapmaksızın insanları yoksulluğa, açlığa, ölüme terk ediyor.

Savaşlar, iç savaşlar, mülteci krizleri, artan suç oranları ve genel olarak sıradan insanın geçim sıkıntısı artık katlanabilir bir seviyenin üzerine çıktı. Emperyalist politikaların hüküm sürdüğü, neoliberalizmin saldırısına maruz kalan halklar artık dünyanın birçok yerinde öfkeli kalabalığa dönüşüyor. Bu öfkeyi, düzenli bir program ile tam bağımsız ve demokratik bir sosyal devlet inşa etmeye ve ezen-ezilen çelişkisini kaldırmaya evriltecek, süreci yönetecek ve önderlik edecek bir teşkilat gerekiyor ve o teşkilat olmadan bir devrimin gerçekleşmeyeceğini görmek gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki sistemler ara yolları bulur lakin teşkilat halkın talebini gerçeğe dönüştürecek yolu çizmiştir ve sistemi o yola iter. Dünya’da var olan büyük değişimler her zaman örgütlü kitlelerin sürecin olgunluğuyla birlikte hareket etmesi ile olmuştur. Bu sebeple bu direnişten sistemsel bir değişikliğin doğması mümkün değildir. Ancak Avrupa’da ki emekçi halkın uyanışı, değişen Dünya dengeleri sürecinde bir göstergedir ve süreci doğru okumak gerekir. Ne benzin meselesine sıkıştırıp ortak kaygılar ile birleşen halkı görmemek, ne de buradan bir devrim çıkacağı hayaline kapılıp Türkiye’deki siyaseti buraya indirgemek bizi doğru tahlile sürüklemez.

“Sonuç olarak; Devletler bağımsızlık, milletler kurtuluş, halklar devrim istiyor!”

Ekonomistlerin işaret ettiği 2019 krizlerinde bu ayaklanmaların yoğunlaşacağı görülüyor ve Amerikancı, neoliberal politikalar izleyen iktidarların bu süre zarfında ciddi faturalar ödeyecekleri de aşikâr. 1980 sonrası tüm dünyada savaş, karşı devrim ve darbelerle başlayan kanlı ve baskıcı küresel neoliberal düzen artık çöküyor. Haziran ayaklanması sürecinde de 3-5 ağaç üzerinden topyekün milleti birleştiren ve daha sonrasında iktidarın içinde ciddi yarılmalara sebep olan ve bugün iktidarın dünya siyasetinde mevzilenmesini belirlemeye adım attıran, direnen, birleşmiş halkın gücünü bugün de Fransa’da görüyoruz.

Dünyada yaşanan tüm toplumsal kazanımlar kitlesel hareketlerin yükselmesi ile meydana geldi. Tek yumruk olmayı başarabilen halklar, devrime giden yolu inşa ederler. Devrimi de örgütlü kitle başarır. Önümüzdeki süreçleri değerlendirirken, sadece isyan eden halk üzerinden değil, en nihai zafere nasıl ulaştırırız sorusunu düşünerek hareket etmeli ve dünyadaki bu haklı isyanları görmeli, anlamalıyız.

Liselisinden üniversite öğrencisine, esnafından köylüsüne, Fransa’nın mücadelesi bugün neoliberal düzene karşı önemli bir uyanış. Fransız halkının direnişi selamlıyor, mücadelemize sıkı sıkı sarılıyoruz. Biliyoruz ki, devletler bağımsızlık, milletler kurtuluş, halklar devrim istiyor! Emperyalizmin yenilgisi, direnen halkların iradesinden doğacak. 

Ali Erdem Köz

TLB İzmir İl Sorumlusu

talebe.org

Tarih:
Diğer Haberler