TaLeBe'lerin "Bitmeyen Kavga"sı

TLB Ankara İl Yöneticisi Sevim Uçar yazdı: “Bir tohum ektik, elbette büyüyecek, bir gün patlak verecek. Günün birinde kazanacağız. Buna inanmalıyız.”

TaLeBe'lerin "Bitmeyen Kavga"sı

YAZAR

       Geçtiğimiz hafta John Steinbeck'in Bitmeyen Kavga adlı eserini okudum. Okudukça heyecanlandım; heyecanımla birlikte umutlarım yükseldi, inançlarım tazelendi. Steinbeck, bu eserinde, tarım işçilerinin geçinebilmek için topraklarından kopmak zorunda kaldığını, borçlanıp topraklarını kaybettiklerini işlemiş. Bunu böylesine güzel yansıtabilmesinin nedeni ise kendisinin de genç yaşlarda tarım işçisi olarak çalışması.

       Kitap, elma toplayan tarım işçilerinin yaptıkları grevi, işçilerin, patronların, komünistlerin olaylar karşısındaki tavırlarının neler olduğunu anlatıyor.

       Ana karakterimiz Jim Nolan, komünist bir partiye üye olmak ister. Bunun sebebi sorulduğunda ise ailesinin tamamının bu düzene kurban gittiğini ve bir amaç uğruna çalışmak istediğini dile getirir. Partiye kabul edilip uzun zamandır özlemini duyduğu örgütlü mücadeleye atılır. Ardından da kitabın sonuna kadar devam eden bir grev örgüsünün içine katılır.

 

İşte burası belki de bu kitabın en çarpıcı yeri.

“Ama şunu bilmezler, insanları birleştiren en güçlü bağ, ortak kavgalarıdır.”

       Deneyimli olan parti üyesi Mac ve Jim, grev örgütlemek için bir bölgeye giderler. Mac, oradaki işçi önderinin kızının doğurmasına yardım eder. Oradaki işçilerde örgütlü bir davranış sergilemenin temelini atmak için, doğum esnasında bez olarak kullanılmak üzere eşyalarından parça ister. İşçilerin hepsi bu duruma yardımcı olur. Mac, ihtiyacı kadarını kullandıktan sonra arkadaşından gerisinin yakılmasını ister. Bunun sebebi sorulduğunda ise, eşyasından bir parça veren herkesin bu işin kendi işi olduğunu hissettiğini ve o bezleri geri vermenin bu olayla bağlarını koparmak anlamına geleceğini söyler. “Eğer bir insanı eylemin bir parçası yapmak istiyorsan, bu eylem için bir şeyler vermesini sağla.” İşte burası belki de bu kitabın en çarpıcı yeri.

       İşçilerin güvenini sağlayan karakterlerimiz daha sonra bu işçi önderinin de içinde bulunduğu bir elma bahçesinde çalışmaya başlarlar. Tabii ki ücretler düşürüldüğü için bir süre sonra grev hazırlıklarına da başlarlar.

       Patronlar grevi başarısızlığa uğratmak için her türlü kirli yolu denerler. Zaman ilerledikçe işçilerde umutsuzluk baş gösterir. Mac ise hala umudunu koruduğunu ve korumaya devam edeceğini ifade eder.

       Bundan sonra birçok olay yaşanır fakat patronların çok örgütlü olmaları, patronları grevciler karşısında ayakta tutar. Ne yazık ki grevciler sorunlarını bir türlü çözemezler. Nihayetinde grevi bırakmak zorunda kalan Mac, Jim ve London ne yapacaklarını düşünürlerken gecenin karanlığında beliren bağırtıları duyunca ne olduğunu anlamaya çalışırlar. Mac, dostlarına tam dikkatli olmalarını söylediği anda üzerlerine ateş edilir. Anlaşılan o ki, kavga her şeye rağmen devam ediyordu ve henüz son söz söylenmemişti.

 

TaLeBe'lerin Bitmeyen Kavgası ve Mustafa Kemal

       Bazı zamanlar kendime neden TLB üyesi olduğumu, neden mücadele ettiğimizi sorarım. Bu sorulara farklı farklı yanıtlar bulduğum olur. Kitabı okurken bu soruya yine bir cevap verdim. Kitap içinde çok güzel cevaplar saklı. Bu kitabın bende uyandırdığı bu güzel hissin sebebi de kendimizden bir şeyler bulmam sanırım.

       Türkiye’de de bugün yaşanan bir “kavga” var. Kime karşı ve bu kavgayı kimler veriyor? Bu kavga nasıl verilmeli? Bu sorular esas olarak hem ülkemizin hem de bizlerin geleceğini belirleyen esas sorulardır. Bu soruları cevaplamadan önce biraz tarihe bakmak gerektiği fikrindeyim.

       Mustafa Kemal, daha 15 yaşında Selanik’te lise sıralarında arkadaşlarıyla beraber bir cemiyet kuruyor. Daha sonraki yıllarda İttihat ve Terakki partisine üye oluyor. Suriye’ye sürgüne gönderiliyor, Traslubgarp’ta halkı örgütlüyor, hapishanelere atılıyor, Çanakkale siperlerinde tecrübe kazanıyor. 1919’da Samsuna çıkıyor, cemiyet kuruyor daha sonra cemiyetini partileştiriyor. Yani hayatı boyunca mücadele içinde. Zorluk var, yıldırma düşüncesi var, idam kararları var ama bununla beraber örgütü var. Örgütü ve inançları ayakta tutuyor. İnsana olan inancı mücadele azmini yükseltiyor, teşkilatı ile de tüm çevresini ve toplumu bu inançlara çağırıyor. Bitmeyen Kavga kitabını okurken aynı zamanda kendimi 1919’ların Anadolu’sunda hissettim. Bu örnek bugün bize yol yordam gösteren en büyük örnek ve tecrübedir.

 

Vatan Kavgası

       Şimdi biraz önce sorduğum soruya bu açıdan bakarak cevap bulmamız daha kolay olabilir. Ülkemizde gelişen gündemler, belirlenen siyasetler çok hızlı değişkenlik, çok hızlı ilerlemeler gösterebilir. Yaşadığımız coğrafya ve dünya bugün bir avuç insanın belirlediği emperyalist politikalar ile belirlenmeye çalışılıyor. Belirlenen bu politikaların sonucunda yüz binlerce insanın kanı dökülüyor.

       Türkiye işte bugünlerde bu emperyalist politikalar ile kavga ediyor. Biz bu kavgayı, yukarda anlattığım örnekler ile sürdürebiliriz. Nasıl? Vatanımızı savunarak. Savunurken de Mustafa Kemal’i örnek alarak. Koşulların bazen zor olması bizi yıldırmamalı ve mücadelede sürekli ısrar etmeliyiz. Bugün bizler de “Bitmeyen Kavga”nın içerisindeyiz. Ama bunu bitirmek ve Türkiye’yi bağımsız hale getirmek için. Hayallerimizi, inançlarımızı ve umutlarımızı gerçekleştirmek için. Çünkü bir gün biz de bu tohumun patlak vereceğini biliyoruz. Birbirimize o kadar güveniyoruz ki, birbirimize o kadar sıkı kenetlendik ki günün birinde kazanacağımıza eminiz. Bugün, yarın, ertesi gün... Ama günün birinde, mutlaka!

 

Sevim UÇAR

TLB Ankara İl Sekreter Yardımcısı

talebe.org

Tarih:
Diğer Haberler