"Yiğit Çukurovalıların Kurtuluş Mücadelesi"

TLB Adana'dan Emre Akkaya Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü ile ilgili yazdı.

"Yiğit Çukurovalıların Kurtuluş Mücadelesi"

Tarih: 31 Ekim 1918...

Mustafa Kemal Paşa Mondros Ateşkes Antlaşmasının ertesi günü  Liman Von Sanders’ten Yıldırım Orduları Komutanlığı’nı devralmıştır. Görevi devrederken Sanders, Mustafa Kemal’e şunu söylemiştir:

“Yenildik… Bizim için her şey bitti.”

Sanders’in sözüne karşılık Mustafa Kemal Paşa ise “Savaş müttefiklerimiz için bitmiş olabilir. Ama bizi ilgilendiren savaş, kendi İstiklâlimizin Savaşı ancak şimdi başlıyor.” diye cevap vermiştir. Paşa Gelecekten umutlu ve kararlı olduğunu bu konuşmasıyla göstermiştir. 11 Gün Adana’da kalan Mustafa Kemal fikirlerini gözlemlerini Genelkurmay Başkanlığına iletmiştir ve Kurtuluş Savaşının ilk emrini Adana’da vermiştir. Verilen emir ise “ İskenderun’a çıkartma yapmayı düşünen İngiliz ve Fransızlara ateşle karşılık verileceğidir. Ancak Ahmet İzzet Paşa, İtilaf devletleriyle ateşkes antlaşması imzalandığını belirterek hiçbir şekilde düşmana karşılık verilmemesini istemiş; düşmana ateşle karşılık vermekten söz eden Atatürk’ü de görevinden alıp İstanbul’a çağırmıştır. Atatürk ise İstanbul’a gitmeden önce Adana’da ilk direniş hazırlıklarını yapmıştır. Silah arkadaşı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile yaptığı “Adana Mülakatı” sonrasında “ilk direniş yuvaları” Adana’da kurulmuştur. Günler günleri aylar ayları kovalar ve takvimler Adana’nın kara gününü gösterir:10 Temmuz 1920. Olayın tarih’te ki adı “KAÇ-KAÇ”tır . Ermeniler  İtilaf Devletleri, Kafkasya’dan Kilikya´ya kadar uzanacak “Büyük Ermenistan” fikrinden vazgeçmeyeceklerini ve böyle bir politikayı da Türklere kabul ettirebilecek güce sahip olduklarını tahmin ediyorlardı, bunun için sık sık gösteriler düzenliyorlar ve her fırsattan yararlanarak, hülyasını güttükleri Ermenistan krallığının bayrağını çekiyorlardı. Ermeniler bu fırsattan azami derecede istifade etmek ve Fransızların gözüne girebilmek için Türklere karşı tecavüzlere başlayarak, ikinci bir cemiyet olarak da Ermeni İntikam Alayı´nı kurdular. Bu konuda yazar Ali Sarp:“Adana´da teşkil edilen Ermeni İntikam Alayı alenen zulüm ve itisaf bayrağını açmış idi. Fakat bu alay kimden intikam alacaktı? Ordu terhis edilmiş, Adana vilayeti kontrol altına alınmış idi. Fransızlarca bu unvan altında bir alay teşkiline nasıl muvafakat ediyorlardı. Bu intikam alayına ne lüzum vardı. Fakat onların hedefi yalnız Türk Hükümeti, Türk hâkimiyeti değildi. Bizzat Türk Hayatına kast idi ve bilhassa onu yaşatmamak, onu boğmak öldürmek idi” demektedir.

Nitekim Ermeni intikam hareketleri Şubat 1919´da korkunç bir artış göstermiştir. Fransızlar bile buna tahammül edememişler ve Ermeni Gönüllüleri’nden bir taburu dağıtarak, 1 Mart 1919´da Port Said´e göndermişlerdi. Ermenilerin vahşiyane hareketleri oldukça hızlı bir şekilde devam etmişti.

O GÜNLERDE POZANTI´DA YAYIN YAPAN YENİ ADANA GAZETESİ BU “KAÇ-KAÇ” OLAYINDAN ŞU ŞEKİLDE BAHSEDER;

Adana´nın Kara Günü (10 Temmuz 1336/1920)

Geçen sene Fransızlarla akd edilen mütarekenin nihayet bulduğu günleri takip eden günlerde Fransızlar, ateşlenmiş Ermeniler, gayz ve ihtirasla zavallı İslamların başına bela kesilmişlerdir. Her geçen gün Adana için kanlı bir matem gölgesi bırakıyordu. Kafkas dağlarından gelen haydut ‘Şişmanyan´ Ermeni kilisesinde bir hükümet tesis etmiş burada sokaklardan toplanan İslamlar bin bir türlü engizisyon cezalarıyla idama gönderiliyordu. Bütün şehri zulüm, felaket doldurmuştu.

Sırtlan hisli Adana askeri valisi Fransız Bremond, Adana 1. Fransız Tümen Komutanı General Dufieux cellatlarına emir vermiş memleket kan ve ateşle boğuluyordu. Bu hainlikler gittikçe artıyor. Bu son Müslümanların kalbi zulüm korkusuyla titriyor. Kafile kafile kadın, çocuk yollara dökülmüş şehrin güney doğru akıp gidiyordu.

Temmuz´un onuncu günü şehir bir mezbaha halini aldı. O gaileden yarım saat sonra tertip edilen ihtilal başlamış, şehrin Ermenilerle meskûn olan aksamından cehennemi bir ateş açılmıştı. Yollarda, sokaklarda birçok zavallıların cesetleri yatıyor. Kızlar, kadınlar canlarını kurtarman için yalın ayak, baş açık temmuz güneşinin kızgın alevleri içinde yükselen, kesif tozlara boğularak akın, akın hicret ediyorlardı. Anasını kaybeden yavrular, göğsü delinmiş yavrusunun üzerine kapanan ak saçlı analar namusu üzerine titreyen bakirelerle ovalar, obalar dolmuştu.

Hicret başlamış, kanlı eller ufka doğru yükselmiş, sırtlan sedaları bu kafaların arkasından yükseliyordu. Günler geçti. Gülistan gibi kıymetli memleketimiz baykuş yavrularına döndü. Kanlı eller saf-ı Seyhan kenarında yıkandı. Türk hazineleri yağma edildi. Birkaç gün sonra dağlar, dereler, aç, perişan, göç selleriyle doldu. Bu sel ta Orta Anadolu´ya, Niğde´ye Bor´a ve daha ilerilere kadar uzandı, gitti.

             Karacaoğlanların, Dadaloğulları’nın yurdu perişandı. Adanalı kadın, çoluk çocuk canını kurtarmak için Torosların eteklerine göç ederken, Ferda gazetesi (o zamanın ferdası şimdinin Akit’i) ise Adanalılara karşı gerçekten çok büyük bir ihanet içerisindeydi. Gazete zor durumda olan Adanalılarla alay etti. Ferda Gazetesi’nin yazısı şöyleydi:

Ferda:”Nereye efendiler! Adana´yı kurtaracaktınız, tabana kuvvet kaçıyorsunuz!”

Bu ihaneti yazan Milli Mücadele karşıtı bu gazeteler dönemin en son teknikleriyle ve birinci sınıf hamur kağıtlara basıldı ve elden sokak sokak, ev ev parasız dağıtılarak havadan ve Fransız uçaklarıyla şehre ve cephelere, atıldı. Ama bu gazetelere halk rağbet etmedi hiç. Ferda, Adana Postası, Rehber-i İtidal gibi ihanet gazeteleri adeta Fransız işgalcilerin resmi yayın organı gibi görev yaptı. Fransız valisinin sözleri bu gazetelerde yayımlandı. Bu gazeteler o sözleri süslü puntolarla manşetlerden verirken, Mustafa Kemal Paşa ve Kuva-yı Milliye aleyhinde akla hayale gelmeyecek iftiralara devam ettiler aylarca.Psikolojik savaş bir yandan daha düne kadar kardeşçe yaşadıklarının sen silahsız bir şekildeyken sana saldırması bir yandan ülkenin işgalinin yarattığı psikoloji diğer bir yandan halkı bıktırmak istedi ancak halk pes etmedi. "Kaç-Kaç" olayı, Adanalıları gerçekten sarsmıştı. Bu hadise Fransızlar içinde kötü bir puandı. Türkler kaçmışlardı, ancak bunu kendilerine yapılan işkence ve zulmün intikamını almak için hazırlanıyorlardı. Onlar, sadece canlarını kurtarmak için kaçmamışlardı. Toroslar´da Milli Teşkilata dahil olarak Adana’nın kurtuluşu için savaşmak amacıyla kaçmışlardır. "Kaç-Kaç" ta gizlenen milli ruh işte bu idi.

İşte bu milli ruhla ve Yeni Adana Gazetesi’nin yöre halkını ve Kuva-yıMilliyecileri destekleyen ve teşvik eden yazıları ile şahlanan Adana´nın kahraman evlatları, Sinan Tekelioğlu komutasında 500 Kuva-yıMilliyeciler tarafından Toroslar bölgesinde 10 Nisan 1920´de 1. Kavaklıhan,19-21 Mayıs 1920´de 2. Kavaklıhan Muharebelerinde Fransızları feci bir şekilde mağlup etmişlerdir. Özellikle, Pozantı Karboğaz´da 27 Mayıs 1920 tarihinde 1000 kişilik Mesnil taburunun kahraman 44 GülekliKuva-yıMilliyeciler tarafından esir edilmesi ile Fransızlara büyük bir darbe vurmuştur.

 

Bu sırada Mustafa Kemal Paşa,Konya`daki teftişini tamamladıktan sonra güneye yani Adana’ya Pozantı kongresini yapmak için hareket etmişti . Bu sırada kongreye; Kayseri, Niğde ve Bor`dan delegeler çağrılmış ve bütün Güney Cephesi`ndeki temsilciler davet edilmişti . Diğer taraftan, Kaç-Kaç olayı sırasında Adana`dan kaçabilmiş, onbinlerce Çukurovalı Pozantı`da toplanmıştı. Mustafa Kemal Paşa`nın ise 5 Ağustos 1920`de Pozantı`ya geleceği haberi alınmış olup, bu haber cephelerdeki müfreze komutanlarına iletilmiş, onlar da kongreye davet edilmişti. Mersin ve Tarsus`ta ise haber alanlar canlarını kaybetme pahasına, bütün Çukurova halkı gibi Pozantı`ya gelmeye çalışmışlardı. 5 Ağustos 1920 günü Çukurovalı, Pozantı istasyonunda Mustafa Kemal Paşa`yı beklemeye başlamıştı . Nihayet beklenen an gelmişti. Mustafa Kemal Paşa beraberinde Fevzi (Çakmak) Paşa da olduğu halde Pozantı`ya gelmişti. Fevzi Paşa`dan başka Ankara, Sivas, Kayseri heyetlerinin de kendisine refakat etmesi, Pozantı`daki milli heyecanı bir misli arttırmıştır .

 Birinci oturum’da Mustafa Kemal Paşa’dan Adana cephesi için lüzumlu malzemeler istenmiştir (500 adet silah) Mustafa Kemal Paşa bunu kabul etmesiyle beraber Adana halkında büyük bir heyecan dolmuştur ve ardından Ahmet Remzi (Yüreğir); Ermeniler tarafından Kahyaoğlu (Şehitlik)`unda 90, Camili ve Dedepınarı köylerinde de 200-225`e yakın Türk`ün vahşiyane bir şekilde şehit edildiklerini ve Fransızların da buna izin verdiğini söylemiştir. Ahmet Remzi’nin konuşması üzerine Mustafa Kemal “Bu şehitlerimiz vatan kurbanıdır ve bize hız vermişlerdir. Tanrının inayetiyle düşmanı topraklarımızdan kovduktan sonra bu ve buna benzer bütün acılarımızı unutacağız” dedi. Birinci oturumun sonuna doğru Mustafa Kemal birçok cephe komutanı ile görüştükten sonra birinci oturum bitmiştir.

İkinci oturumda Adana’nın mülki erkanını belirlemek vardı Atatürk Ahmet Remzi’den bir öneri listesi istemiştir böylelikle hem Adana’nın istediği yani halkın istediği biri başa geçmiş olur hem de Adana’yı tanımayan bir vali gelmiş olmaması için ve işte Valinin seçimle gelmesi olayında Türkiye’de ki demokrasileşmenin ilk adımlarındandır.

Verilen kayıplara akıtılan kanlara rağmen yılmayan Adanalılar düşmana baş kaldırmayı bırakmamış, çok büyük mücadeleler sonucu 5 Ocak 1922 tarihinde Fransızlar ve yanlarında getirdikleri 150.000'e yakın Ermeniler Çukurova’dan kovularak, Adana düşman işgalinden kurtulmuştur. Ogünden bu yana her 5 Ocak'ta Büyük saat ile Ulu cami arasına büyük bir bayrak çekilir ve her taraf bayraklarla donatılarak Adana'nın kurtuluşu tüm Adana'da coşkuyla kutlanır.

             Milli Mücadele başarıyla sonuçlanmış, ülke kurtulmuş, İstiklal Savaşı kazanılmış ve Mustafa Kemal ATATÜRK 15 Mart 1923’te Adana’ya gelmiş ve şu sözleri sarf etmiştir; “Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.” Atatürk’ün bu sözleri, Kurtuluş Savaşının ilk tohumlarının Adana’da ortaya atıldığının en önemli kanıtıdır

 

Emre Akkaya
TLB Adana

 

 

 

Tarih:
Diğer Haberler