TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz Yazdı:ELBETTE BU MEMLEKETİ "BEN" KURTARMAYACAĞIM

TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz, TaLeBe Dergisi'nin 9. Sayısında Örgütlü Mücadelenin Önemini Yazdı

TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz Yazdı:ELBETTE BU MEMLEKETİ "BEN" KURTARMAYACAĞIM


Örgütlü bir mücadeleye katılmaksa konu, kelimenin kendisi bile bazen sorun olabiliyor. 'Örgüt' kelimesinin bir korku vesilesi olması aslında gülünçtür. TDK sözlüğe bir bakalım.


1. Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül, teşkilat

2. Bir kuruluşa bağlı alt bölümlerin bütünü.


Şimdi bu tanıma göre okul da bir örgüttür. Okuldaki öğrenciler de örgüt üyesidir, hatta öğretmenler de. Futbol takımı da örgüttür, hastane de, lunapark ya da meyve hali de.

Yapabilirler Korkusu

Peki, neden örgüt kelimesi, örgütlü bir mücadele içinde yer alma düşüncesi, bir çekince yaratıyor? Çünkü, Cumhuriyet'i yıkanların yerine koyduğu mafya rejimi, kendisine karşı seçenek yaratma potansiyeli olan bir güç istemiyor.


Politik örgütlenmelerden endişe edilmesinin sebebi, onun yıkıcılığından çok yapıcılığıdır.Yani, başka bir Türkiye, başka bir dünya yaratma iddiasıyla işe koyulan politik örgütlenmelerin değiştirebilme, yapabilme kapasitesi sorun yaratıyor.


Yıkabilirler Algısı


Örgüt denince; yıkıcı eylemler göz önünde tutularak (özellikle medya eliyle), politik örgütlenmelerin şiddet üreten yapılar gibi yansıtılması söz konusu.
Binlerce gencin, mevcut durumu eleştiren ve bir program ortaya koyarak çözüme işaret eden politik bir eyleminin basında yer bulması için ciddi bir çaba gerekir. Bu çabanın çoğu zaman sonuç alması bile zordur. Ama, 10-15 öğrencinin kavga ettiği bir olayın birinci sayfalarda, ana haber bültenlerinde yer alması çok kolaydır.


Mevcut rejim, kendisini sağ ya da sol eksenli olarak tanımlayan yıkıcı örgütleri kullanarak, tabiri caizse bir taşla iki kuş vurur.
Birincisi, bu tip örgütleri kullanarak, yıkıcılığın karşısında kendisinin yapıcı(!) varlığının vazgeçilmez kılınmasını sağlar.
İkincisi, yarattığı yıkıcılık algısıyla, gençliğin politik örgütlenmelerden uzak duracağı bir iklim yaratır.

 

Bireysel Gelişim – Toplumsal Gelişim İlişkisi


İnsan, toplumsal bir varlıktır. İnsanoğlunun gelişiminin ölçütü, örgütlü olarak yaptığı işlerin gelişim düzeyidir. İnsan, örgütlü bir hayatın içerisinde kendisini geliştirebilir. İnsanın, birey olarak kendisini tanımlayabilmesi bile toplumsal bir yapının içinde mümkündür.


Madem ki, bireysel gelişim ve toplumsal gelişim arasında bir zorunlu ilişki var; o halde her insan, toplumsal gelişim için çaba göstermelidir. İnsan doğasının ve toplumsal pratiğimizin milyonlarca yıllık evriminin yönü de budur. Bu sebeple, ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya geliriz.
Örgütlü olmak, toplumsal gelişimin zorunluluğundan gelir. Toplumsal gelişimin önünü tıkayan her engeli, örgütlü bir mücadele ile aşarız. Ancak, bu engel, büyük çoğunluğun zararına olan durumlarda bile, toplumun güç sahibi bir azınlığının yararına olduğunda durum değişir. O engeli ortadan kaldırmaya yarayacak örgütlü yapının oluşması, en başından engellenmeye çalışılır.


Politik Örgütlerin Politik Örgütü


Mevcut sistem içerisinde, politik örgütlü yapılar yok mudur? Bu sorunun cevabı açık ama yine de bir vurgu yapmak için soruyoruz. Devletin belki de en kısa tanımlarından birisi şu olurdu sanırım; politik örgütlü yapıların, politik örgütü. Devlet aygıtı en nihayetinde o aygıtı kontrol edebilen kuvvetin aygıtıdır.
Mevcut sistemin, yani emperyalizmin güdümündeki Cumhuriyet yıkıcılarının yarattığı mafya rejiminin, toplumun çoğunluğuna karşı bir azınlığın çıkarlarına hizmet etmesi, kontrol edebildiği politik örgütlü yapılarla mümkün hale gelmiştir. Bugün, Türkiye, bir tarikatlar, cemaatler organizasyonu eliyle yönetiliyor. Daha doğrusu bu koalisyonun hükmünde ve kontrolünde bir politik örgütlenmeler bütünüyle.

 

Politik Örgütlenmelerin Kontrolü


Politik örgütlenmeler nasıl kontrol ediliyor? Burada sorumuzu hükümet yandaşı örgütlenmeler için sormuyoruz. Yandaş örgütlenmeler bir çıkar ortaklığının sonucudur. Ancak, şunu biliyoruz ki, bir kuvvet ancak karşıtları ya da karşıtı gibi görünen politik örgütlenmeleri kontrol edebildiği ölçüde başarılıdır. Sorumuzun muhattabı özellikle, toplumsal muhalefeti temsil ettiğini iddia eden politik örgütlenmelere dairdir.


Soruya verebileceğimiz ilk cevap, ekonomik bağımlılıklar olacak. İkinci olarak, yasal yaptırımları sayacağız. Üçüncü olarak da yasadışı zor gücüyle uslandırmayı. Bir politik örgütlenme (siyasi partiler, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri vs), hangi maddi güce dayanıyorsa ya da dayanamıyorsa o kuvvetin etki alanına girer.


Sistem İçi Çözüm(!) Hapishanesi


Bugün, emperyalizmin güdümündeki mafya rejimi, ihaleler, rantlar eliyle siyasi partilerin (ekonomik bağımlılığa örnek; belediyeler, farklı partilerin olsa da yerel mafya yapılarına dönmüş durumda), mesleki düzenlemelerde yasama yetkisinin kullanımı üzerinden meslek örgütlerinin (yasallığı tartışmalı olsa da diyelim ki yasal yaptırımlara örnek; TMMOB'un yetkilerinin elinden alınması), zor gücünün kullanılması üzerinden demokratik kitle örgütlerinin(yasadışı yaptırımlara örnek; Ergenekon, Balyoz tertipleri döneminde suskunlaştırılan demokratik kitle örgütleri), kontrol edilmesi örnekleriyle doludur.


Doğal olarak burada tam bir kontrolden bahsetmiyoruz. Ancak, toplumsal muhalefetin, üzerlerinde tam bir kontrol sağlanamasa da sistem içi çözümlere hapsedilişinin pek çok örneğine tanık olduk. Fakat, tersi örnekler de mevcut. İhale, rant sistemiyle dizginlenemeyen siyasi partiler, yasal yaptırımlara baş eğmeyen meslek örgütleri, yasadışı zorbalıkla susturulamayan demokratik kitle örgütleri de var.


Erzurum Yolunda Koyun Hırsızları


Başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan, öğrencilerle bir buluşma etkinliği yapacağını ilan etmişti. Elbette, çağrılan öğrenci temsilcileri özel seçilmişti ve biz TGB'liler çağrılmamıştık. İlki İstanbul'da fiyaskoyla sonuçlanan etkinliğin ikincisi Erzurum'da olmuştu. Biz de yüzlerce genç otobüslerle Erzurum yoluna düşmüştük. Otobüsümüz tam 17 kere durdurularak, aramalar yapıldı. Arama gerekçelerinden birisi de “koyun hırsızlığı'ydı.”
Elbette, otobüsümüzde koyun yoktu, ne gerçek anlamda ne de mecazi anlamda. Arama sırasında arkadaşlarımızdan birisi arama kağıtları arasında TGB'ye dair bilgi notunu gördü. Notta TGB için şu yazıyordu:Kontrol edilemeyen eylemler yapan örgüt. Buradan, otobüsümüzde, mecazi anlamda da 'koyun' olmadığını, zaten bildiklerini anlamış olduk.


Ekonomik ve Örgütsel Bağımsızlık


Bugün, Türkiye Liseliler Birliği (TLB) için de benzer bilgi notlarının dolaştırıldığına eminiz. TGB, kendi üyeleri dışında hiçbir kuvvet tarafından kontrol edilemeyen bir örgüt. Yalnızca kendi üyelerimize ve milletimize hesap veririz. Çünkü dayandığımız kuvvet bu. TGB, ne devletten ne bir holdingden, ne de uluslararası başka bir güç odağından beslenmez. Bütün maddi gücünü üyelerinden ve halkından alır. TGB, bütün kararlarını demokratik kurullardan geniş katılımla alır. TGB’nin anlayışı TLB’de de hakimdir. TGB ve TLB, yüzlerce yöneticisinin ortak tartışmasıyla, çoğu zaman genişletilmiş olarak toplanan TGB Genel Yönetim Kurulu toplantılarıyla, Talebe Meclisiyle karar alır. Başka hiçbir kuvvet tarafından yönetilemez.


Biz, tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye yaratmak amacıyla bir araya gelen tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir teşkilatız.
Ya Kim Kurtacak Bu Memleketi?


Örgütlü bir mücadele içerisindeyseniz, hele hele TGB ve TLB gibi vatansever ve devrimci bir örgütün neferiyseniz, çokça duyacağınız sözlerden birisi şudur: Yav sen mi kurtaracaksın bu memleketi?Kendini kurtar önce...


Bu soruya cevabımız şudur: Elbette 'ben' kurtarmayacağım bu memleketi. Zaten bu yüzden örgütlü bir mücadeledeyim. Çünkü, TGB ve TLB benin biz olduğu yerdir. Tek başıma başaramayacağım şeyi, biz olarak başarırız. Kendini kurtarmaya gelince, insan kendini bir başına kurtarabilir mi ki?

 

Çağdaş Cengiz

TGB Genel Başkanı

Tarih:
Diğer Haberler