Kurtuluş Savaşı'nın en zor günlerinde, 1921 yılı Mayıs ayında devrimci öğretmenler tarafından "Türkiye Muaillimler ve Muallimeler Cemiyetler Birliği" kurulur. Cemiyetin yöneticileri arasında Mazhar Müfti, Muhittin Baka, Mahmut Esat Bozkurt gibi isimler bulunur. Cemiyetin yönetim kurulu başkanlığını ise Nafi Atuf Kansu yürütmektedir. Cemiyetin yönetim kurulu 26 Nisan 1922 yılında Türkiye genelinde bulunan öğretmenlere Kurtuluş Savaşı'nı desteklemeleri üzerine bir bildirge göndermiştir. Bu bildirgeyi okumaktan ve öğrenmekten duyuyoruz.
Bildirge metnini dikkatinize sunuyoruz.
" Kadın-erkek bütün Türkiye öğretmenleri, memleketlerine karşı yerine getirecekleri ödevin, canlı ve değerli nice eylemin en büyük günlerinde bulunuyorlar. Almanya, Rusya, Bulgaristan gibi büyük ve ufak milletlerin yenileşen bağımsızlık ve özgürlük kavgalarında en büyük hareketi yine bilgi örgütü meydana getirdi. Bilgi, zekâ ve algıya dayanan bu kavgalar iyi sonuçlar verdi. Napolyon Orduları Almanya’yı istila ettikleri zamanlarda Kayzer’in söylevleri geniş bir fikir hareketi yarattı. Bu fikir hareketi önünde dirilen Almanya’ya, Fikir Almanyası’na, Napolyon Orduları kısa zaman sonra silahlarını teslim ettiler. Fikir gücünün karşısında, sözler, kılıçlar, silahlar kırıldı. Bağımsızlık bayrakları yükseldi, ulu tarihler düştü ve teslim oldular. O gün bugün büyük Almanya özgür ve bağımsız olarak doğdu.
Rusya’da uzun ve aralıksız devrimleri, bilgi ve fikir gücünü, bunun geliştirme simgesi olan soylu öğretmenler ve aydınlar yaptılar.
Bulgarlar bugünkü varlıklarını Daskallarına borçludurlar.
Değerli öğretmenler,
Bugün Türkiye’mizin durumu, Almanya’nın istilâya uğradığı günlerdeki durumun eşidir. Cermen illerini bilim ve silah kurtardı. Silah, bilimle, algı ve zekâ ile güç bulmazsa, bunlardan yön almazsa, tarih gösteriyor ki, kırılmaya mâhkumdur. Ancak bu iki güçtür ki, Almanya’yı Goethelerin, Şillerlerin Karl Marksların, Babellerin, Lasalların… ve daha kafile kafile filozofların, yazarların, bilginlerin yarattıkları uygarlığı, özgürlük ve bağımsızlığı başladı. Bilim hareketinin başında kadın-erkek öğretmen safları en şerefli rolü yerine getirdi. Alman Birliği, bu emeğin ürünü oldu.
Ceberut simgesi Çarların dize geldiği Rus Devrimin başında yine kadın-erkek öğretmenler bu roldeydiler. Tolstoy, Gorki, Puşkin gibi büyük adamlar, rahatı feda ederek Batı bilim ve kültürünü Ruslara getirdiler.
Bulgarların bağımsızlık mücadelelerinde, özgürlük ve yaşamlarını feda edenlerin en önünde yine daima öğretmenler ve öğretmen safları bulunuyordu.
Şu ya da bu devrimi yeğleyecek değiliz. Ancak her memleketin yaşamsal yeteneğine göre meydana getirilen ve bilimsel görüşlerinden çeşitli değerler taşıyan bütün bu bağımsızlıklarında en önemli yerlerin, en büyük yol göstericilerin kadın-erkek öğretmenler olduğunu anlamak ve ansımak istiyoruz.
Türkiye’miz bugün Yirminci Yüzyıl’ın anlamı ile uygun bir devrim mücadelesi içindedir. Ve bu yaşamak isteyen biz Türklerin durumumuz sonucu zorunludur. Türk milleti ve bütün Türkiyeliler, herkesin teslim olduğu bir günde, insanlık gücünün üstünde bir beceriklilik ve özveriyle bütün ceberut dünyaya karşı, yaşam haklarını savunmak için baştan başa ayaklandılar. Tarihi tanık tutarak, özgürlük ve bağımsızlıkları yolunda can veriyorlar. Kadın-erkek Türk öğretmenlerinin onları anarak yürüyecekleri gün gelip çattı. Türk tarihi, kadın-erkek öğretmenlerden harekete geçmelerini bekliyor. Kadın-erkek öğretmen kafilesi harekete geçtiği gündür ki, Türkiye Yirminci Yüzyıla yaraşır geçmişini tamamlayacak, milli devrim ve Kurtuluş Savaşı bir kez daha kuvvet bulacaktır. Uzun zamanlar açık, esirgenmeyen bir çalışma ile işlemek zorunda kalacağımız bu devrimin en önemli ilkesi Türkiye’mizin Yirminci Yüzyılın yaşam anlamına uygulayabileceği bir yenilik olacaktır. Çağdaş bir toplum olarak yaşamak isteyen devrimci Türkiye, yaşamının sürmesi için gereksindiği yenileşmeye, devrimciliğe aykırı düşen ve ölüme mâhkum bütün kötü ve yanlış fikirleri devirerek ve bunun yerine Doğu’nun ve Batı’nın ulu orta dağılmış göreneklerini değil, milli koşullarıyla uyuşabilecek yeni kurumlarını kuracaktır. Bu yenilik atılımını memlekete yerleştirmek, zeka ve algıya dayanan bir varlığı sağlamak için, kadın-erkek öğretmenlerin koruyuculuğunda barınacaktır. Bu fırsatla, Türkiye’mizin en korkunç bir zulüm yönetiminin elinde paramparça olduğu günlerde yenilik yolunda devrim tarihimizde pek şerefli ve çok yüksek yeri olan Tıbbiye ve Harbiye okullarımız gibi milli kurumlarımızı saygı ile anarız.
“TÜRKİYE’NİN EFENDİSİ KÖYLÜDÜR”
Bütün tarihimizde belki her gün tasalı tasalı ağlayan kara yazılı Türk halkı, şimdi büyük bir kesin kararlılıkla, bir inanla çarpışırken, devrimin sağlamlaştırılmasını ve geliştirilmesini kadın-erkek öğretmenlerden bekliyor. Kadın-erkek öğretmenler harekete geldiği gün yeniden yaşayacak, devrim kendini başarı yolunda ilerlemiş bulacaktır. Gazi Başkanımız 1922 yılında Millet Meclisi’nin yıldönümü gününde verdiği söylevinde, “Türkiye’nin efendisi ve sahibi köylüdür.” demişti. Bu sesleniş, memleketin devrim saatini çaldı. Bu devrimin yaşamasıyla, gelişme ve birleşmeyledir ki, Türkiye dış düşmanlarını yenecek, içeride Yirminci Yüzyılın anlamına uygun yeni bir yaşam kuracaktır. Yeni doğmaya başlayan bu yaşam, kadın-erkek öğretmenlerin ellerinde yürüyecek, yürürken büyüyecek, büyürken şimdi yabancı elleriyle bir harabe, bir yıkıntı haline dönen, fakat bizce büyük tarihin açıldığı ve yaşadığı değerli ve kutsal bir harabe olan bu güzel ve her zamandan büyük Türkiye’mizin üstüne mutluluk saçan kanatlarını gerecektir.
Bu kanatlar altında Türkiye, dünyanın yüzyıllarca dinlediği Mehter takımıyla, önünde beş bin yıllık bir tarihi anlatan ulu tuğları süzüle süzüle salınan Mehter takımıyla, yarın bir başka anlamda halkın efendiliği marşlarını söyleyerek yürüyecektir.
Onursal Başkanlığımızda Mustafa Kemal Paşa Hazretleri bulunan Büyük Öğretmenler Kongresi’nin toplantısına kadar Ankara’da bu amaçla kurulmuş ve seçilmiş olan Birlik Geçici Yönetim Kurulu, kadın-erkek bütün Türkiyeli öğretmenleri birlik ve beraberliğe, Milli Mücadele’yi destekleme yolunda eyleme, vatanın bu büyük kurtuluş günlerinde, düşünsel ve bilinçli kıyama çağırıyor. Türkiye Devrimi, kadın-erkek öğretmenlerin birlik ve beraberliğiyle kazanılacaktır. İleri…
Değerli Öğretmenler,
İrfan kürsülerimiz önünde yetişen Türk Milleti özgürlük istiyor. Efendi olarak doğan bu millet, bu halk efendi olarak yaşamak istiyor. Bütün dünya halkını da efendi olarak görmek istiyor.
Değerli Kardeşler,
Geçen Dünya Savaşı’nda, Türkiye’miz için ölen ve sevine sevine yaşamlarını feda eden şehit öğretmenlerimizi şu anda saygı ile anarken, hepinizi davamızın bilimsel savunmasına, yeni başlayan Türkiye Devrim ve Yükselme Savaşı’ndaki büyük ödevin başına çağırıyoruz."