FIDE Satranç Dünya Kupası’nın adaylar turnuvası tamamlandı. Dünya Kupası’na katılmaya hak kazanan 36 oyuncu arasında Türk Satranç Büyük Ustaları Emre Can, Mustafa Yılmaz ve Vahap Şanal da yer alıyor. Sporcular, 10 Temmuz-6 Ağustos tarihleri arasında Rusya’da düzenlenecek turnuvada, Dünya Şampiyonu Magnus Carlsen ile mücadele edecekler.
Gelecek ay FIDE Dünya Kupası’nda Türkiye’yi temsil edecek sporcular Emre Can, Mustafa Yılmaz ve Vahap Şanal ile Türkiye’de satrancın yeri ve Büyük Usta olmaya giden yol üzerine konuştuk.
'SATRANCIN KENDİSİ BİR MOTİVASYON KAYNAĞI'
Satrançla ilişkiniz nasıl başladı?
Emre Can: İlkokul 2. sınıfa giderken bacağımın kırılmasıyla satranca başladım. Okula uzun süre ara vermem gerekiyordu. Ailem bu dönemde canım sıkılmasın diye satranca başlatmıştı.
Mustafa Yılmaz: Ablam ilkokulda sınıfın en başarılı öğrencilerinden biriydi ve bir satranç kulübüne davet edilmişti. Ben de 7-8 yaşlarındaydım ve ablamdan satranç oynamayı öğrenmeye başladım. Ablamdan üç ay sonra, ben de Ankara’da bir satranç kulübüne gitmeye başladım.
Vahap Şanal: 6 yaşındayken okulumuzda seçmeli ders olarak satranç vardı. Satranç oynamayı ilk olarak orada öğrendim.
Satranç oynarken ne hissediyorsunuz? Sizi ne motive ediyor?
Emre Can: Satranç oynarken çok mutlu oluyorum çünkü hayatınızdaki diğer dertlerinizin çoğunu maç esnasında unutuyorsunuz. Dertsiz bir zaman dilimi… Mutlu olduğunuz işi yapmak ise başlı başına bir motivasyon kaynağı.
Mustafa Yılmaz: Satranç oynarken rakibim ciddi bir oyuncuysa, benden kuvvetliyse veya oyunun sonunda ciddi bir ödül varsa çok heyecanlanabiliyorum. Ancak bu heyecan oyun sırasında geçiyor. Yıllardır oynadığımız bir oyun, bu heyecana bir şekilde alışıyoruz ve dış dünyadan kendimizi kopararak oyuna konsantre oluyoruz, en iyi hamleleri bulmaya çalışıyoruz.
Beni motive eden şey hedeflerim oluyor. Çocukluktan beri sürekli hedefler koydum ve onları başarmaya çalıştım, birçoğunu da başardım.
Vahap Şanal: En güçlü motivasyon kaynağım, satranç oynamaktan ve becerilerimi geliştirmekten keyif almam.
Yenildiğiniz anlarda ne yapıyorsunuz?
Emre Can: Canım çok sıkılıyor ve hiçbir şey yapmak istemiyorum. Bir müddet yalnız kalmaya çalışıyorum. Daha sonra arkadaşlarımla sohbet ederek ya da oyun oynayarak o maçı unutmaya çalışıyorum.
Mustafa Yılmaz: Yenilmek bir satranç oyuncusunun başına gelebilecek belki de en kötü şeylerden biri ve bunu hazmetmek gerçekten çok zor. Bir dünya şampiyonu, "Yenilmeyi hazmedemiyorum, bu yüzden de yenilmemek için elimden gelen her şeyi yapıyorum" diyor. Ben kaybettiğim bir maçın sonrasında beni motive edecek şeylere ve arkadaşımın desteğine başvuruyorum, sonraki maçlarım için kendimi motive etmeye çalışıyorum.
Vahap Şanal: Küçükken çok üzülüyordum ama şimdi kaybettiğim maçlardan öğrenebileceğim her şeyi öğrenmeye çalışıyorum.
EN BÜYÜK KAZANÇ: DÜŞÜNMEK VE SORGULAMAK
Günlük hayatınızda satrancın size kattığı şeyler var mı? Satrancın hayatınıza nasıl bir yansıması var?
Emre Can: Hayatıma kattığı birçok şey var ama en önemlileri düşünmek ve sorgulamak. Bir harekette bulunmadan önce, doğacak sonucun olasılıklarını düşünmeye başlıyorsunuz.
Mustafa Yılmaz: Satranç bana günlük hayatımda daha planlı ve programlı olmayı kattı. Satrancın hep bir hamle sonrasını düşünmemi ve bazı durumlarda çok daha sabırlı olmamı sağladığını söyleyebilirim.
Sizce satrancın nasıl bir felsefesi var?
Emre Can: Satranç hayatın kendisine benziyor. Bunu birçok örnekle açıklayabiliriz. Mesela; hayat gibi acımasız, en ufak bir hata yaptığınızda oyun hemen bir felakete dönüşebiliyor.
'YETENEKLER ÇALIŞARAK GELİŞTİRİLİYOR'
Sizce satranç yetenek işi mi, yoksa çok çalışmakla mı alakalı?
Mustafa Yılmaz: Bu bizim de kendi aramızda çok tartıştığımız bir konu. Satranç çok büyük oranda çalışmakla ve emek harcamakla alakalı. Yetenek de biraz işin içinde ama bu yetenekler de çalışarak geliştiriliyor.
Örnek aldığınız bir satranç oyuncusu var mı, varsa kim?
Emre Can: Çok fazla isim sayabilirim ama eğer tek bir isim vermem gerekiyorsa; eski Dünya Şampiyonu Vladimir Kramnik.
Mustafa Yılmaz: Örnek aldığım net bir isim var diyemem. Dünya sıralamasında ilk 10’a girmiş oyuncuları ve elit oyuncuları takip etmeye çalışıyorum. Yaklaşık 10 yıldır, günlük olarak oynanan bütün oyunları takip ediyorum ve kendime notlar çıkarıyorum. Onun gibi olmak istediğim bir oyuncu yok. Herkesin kendine has bir oyun stili var ve nasıl rahat hissediyorsanız oyununuzu ona göre ayarlamaya çalışıyorsunuz.
Vahap Şanal: Her iyi oyuncunun iyi oynadığı konuları çalışıp daha iyi anlamaya uğraşıyorum ama özel olarak örnek aldığım bir oyuncu yok.
Unutamadığınız bir maçınız var mı? Varsa, bu maç size ne kattı?
Emre Can: Unutamadığım çok fazla maçım var ancak 2010 Dünya Takımlar Şampiyonası’nda Amerikalı Büyük Usta Yuri Shulman’a karşı kazandığım galibiyet çok özeldi. O zaman Büyük Usta değildim. O maçı kazandıktan sonra adımı tüm dünyaya tekrar duyurmuş oldum. Turnuvanın sonunda son Büyük Usta normunu aldım ve sene sonunda da Büyük Usta oldum.
Vahap Şanal: Büyük maçlar her zaman çok heyecanlı oluyor ve oynadığım büyük maçların hiçbirini unutamam. O oyunlarda genellikle çok güçlü oyuncularla karşılaşıyoruz ve herkesin performansı üst düzeyde oluyor. Bu maçları ne kadar çok oynarsanız o kadar tecrübe kazanıyor ve oyuncu olarak gelişiyorsunuz.
Vahap Şanal, 2013 yılından beri Dünya Satranç Şampiyonluğunu sürdüren Magnus Carlsen’i bir maçında yenmişti. Carlsen ile oynamak ve bir galibiyet kazanmak size neler hissettirdi?
Vahap Şanal: Kazandığım oyun, çevrimiçi bir oyundu ve bir turnuva maçı değildi. Kendisiyle oynadığım için çok mutlu olmuştum.
'YURT DIŞINDA DAHA ÇOK TANINIYORUZ'
Turnuvalar ustalarla tanışmak için de iyi bir ortam. Ustalarla tanışma, sohbet etme imkânınız oldu mu? Size ilham verdiler mi?
Emre Can: Yüz yüze yapılan turnuvalarda böyle fırsatlarımız oluyor. Onların oyuna bakış açısını görmek her zaman çok keyifli. Şunu da belirtmek lazım, biz Türkiye’de pek tanınmıyoruz ama yurt dışında, satranç dünyasında tanınan oyuncularız.
Mustafa Yılmaz: Turnuvalarda birçok ustayla tanışma fırsatım oldu. Dünyadaki elit oyuncularla sohbet etmek, hayat görüşünü almak bile çok faydalı oldu. Diğer ülkelere kıyasla, Türkiye içinde bir problem yaşıyoruz. Özellikle Rusya’da çok sayıda satranç ustası var ve birlikte vakit geçirerek kendilerini geliştirebiliyorlar. Türkiye’de ise usta sayısı çok az, bu nedenle çok iyi oyuncularla çok fazla zaman geçirmek gibi bir şansımız olmuyor.
Türkiye’de Büyük Usta unvanını elde eden kişi sayısı çok az. Siz de bu unvana sahip kişilerden bazılarısınız. Bu unvanı kazanmak nasıl bir duygu? Bu unvan için nasıl çalıştınız?
Emre Can: Ben 2010 yılında bu unvanı kazandığımda, Türkiye’de benden önce sadece iki kişi Büyük Usta unvanını kazanabilmişti. O zamanlarda Büyük Usta olmak, bir Türk oyuncu için elde edilebilecek en büyük başarıydı. 16-17 yaşına kadar düzenli satranç çalışabiliyordum. Üniversite dönemim yaklaşınca düzenli çalışamamaya başladım. 15 yaşında, satrancın en büyük ikinci unvanı olan, Uluslararası Usta unvanını kazanmıştım. Ara verince Büyük Usta olmam gecikti. Bunun en büyük sebebi, satrancın hala bir meslek olarak görülmemesi.
Mustafa Yılmaz: 2012 yılında, 20 yaşındayken, Büyük Usta oldum. Şu anda Türkiye’de yetişmiş 10 Büyük Usta var. Ben milli takıma seçildiğimde, yalnızca bir Büyük Usta vardı. Çok fazla turnuvaya katılarak, büyük kamplara girerek bu unvanı almayı başardım. Türk satrancının en büyük başarısı Büyük Usta yetiştirmekti çünkü Sırbistan, İzlanda gibi küçük ülkelerde bile bizden çok daha fazla Büyük Usta var. Geçmişimizde dünyaca tanınmış bir satranç başarımızın olmaması bizi biraz geri tutuyordu.
Vahap Şanal: Bu unvanı 2016 yılında kazandığımda, 18 yaşındaydım. Çocukluğum boyunca turnuvalara gittim ve oyunumu geliştirmeye çalıştım. Büyük Usta unvanını kazandığımda, çok uzun süredir verdiğim emeğin karşılığını almış olduğumu hissettim.