Yunus Nadi'nin Montrö İmzalanmadan Önce Yayınladığı Yazısı

20 Temmuz 1936'da imzalanan ve 9 Kasım 1936'da yürürlüğe giren Montrö Boğazlar Sözleşmesi için Yunus Nadi'nin kaleme aldığı yazı

Yunus Nadi'nin Montrö İmzalanmadan Önce Yayınladığı Yazısı

Boğazlar ve boğaz suları Türk’ün tam hakimiyet ve istiklâlinin ifadesidir.

Biz Türkler, boğazlar rejiminin Türkiye emniyeti için zamanla teşkil ettiği tehlikenin endişe ve heyecanlarını yaşadık. Kuvvetlerimizin derhal bu endişeleri bertaraf edecek tertip ve tedbir almağa müsait olduğunda cihanın şüphesi yoktur.

Buna rağmen istedik ki bizim doğru görüşümüzü doğru gördüğünü zannettiğimiz bütün medenî âlemin tetkik ve mütaleasına arz edelim, ve onlar bizimle beraber, bizimle müştereken hakikati görmüş olduklarını ifade etsinler.

Biz bu tarzı hareketi öteden beri dünyaca tanınmış olan sulhseverlik politikamızın çok samimi bir icabı olarak düşündük; ve gene düşündük ki eğer cihanda medenî camialar sulh severseler -ki bunun böyle olduğunu hâlâ büyük saffetle kabul etmekteyiz- derhal bizim hüsnüniyetle dolu tezimizi kabul ve onu biran evvel tasdik edecekler ve mer’iyet mevkiine koyacaklardır.

Acaba aldandık mı? Türk efkârı umumiyesi bunu asla zannetmiyor. Çünkü Türk efkârı umumiyesi mukadderatını tevdi ettiği cumhuriyet hükümetinin bu kadar bönlük edeceğini asla kabul etmemiştir ve etmez. Hakikati halde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, meclisi, Türkiye Cumhuriyeti devlet reisi hiçbir vakit öyle bir sıfatla tavsif olunmamıştır ve olunamaz.

Eğer boğazlar meselesinde Türkiye’nin bu temiz ve insanî hareketi, olduğu temizliğinde, kabul olunmakla beraber onun bu temiz kalpliliği göstermiş olmasından dolayı alâkadarlardan herhangi biri ve diğerleri tarafından mantık oyunları ile istifadeye teşebbüs etmesi olursa bunu Türk milletinin anlamamasına imkân yoktur. Bu takdirde dünya bilmelidir ki Türk milletinin şüpheli gördüğü bir işi Türkiye Cumhuriyeti hükümeti yapamaz.

Boğazlar meselesinde dostlarımıza açık sözümüz şudur: Türk milletinin, Türk vatanının tam emniyeti tedbirleri -ki bunlar hiçbir dost devleti ve hatta hiçbir devleti mutazarrır etmez- hakkı ile tahakkuk ettirilmedikçe yapılacak herhangi bir rejimin Türk milletime kabule lâyık görülemeyeceğine şimdiden inanmalıdır.

Türk milleti boğazlar meselesinde düşündüklerini şöyle hulâsa eder:

A. Boğazlar ve boğazlar suları Türk’ün tam hâkimiyet ve istiklâlinin ifadesidir. Orada yalnız Türk hâkimiyeti, kayıtsız ve şartsız, caridir ve cari olacaktır. Fakat,

B. Türkiye o kadar modern zihniyette içtimai bir heyettir ki medeni, insani ve ticari âleme kapılarımızı kapalı tutmak gibi bir düşünceden uzak ve yüksektir.

C. Ancak Türkiye’nin bu ulvi insaniyetinin tanınmış olduğunu görmek isteriz ve tanıyanların bunu bir formülle ifade eylemelerine intizar eyleriz.

Yoksa:

D. Türkiye'nin evinin, hariminin kapıları olan boğazlardan her isteyen istediği gibi geçebilmek hakkının istihsali yoluna giderse işte o zaman boğazlar meselesi tam hallolmuştur.

Şu şekilde:

E. Bu takdirde Türk der ki: kapılarım kapalıdır. İstediğime istediğim gibi açarım, ve bana muktedirim.

 

 

Kaynak
Kaynak
Tarih:
Diğer Haberler