Çanakkale Savaşı Kurtuluş Savaşımızın İlk Cephesidir

Çanakkale Zaferi, İstiklal Savaşımızın anasıdır; Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın deyimiyle “Yeni Türkiye’nin önsözüdür.”

Çanakkale Savaşı Kurtuluş Savaşımızın İlk Cephesidir
Okan Sefa Demirci
Okan Sefa Demirci
YAZAR

Yirmisi “yüzen kalelerden” oluşan yüz parçalık İtilaf Donanması, Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’u alıp Osmanlı İmparatorluğu’nu Birinci Cihan Harbi’nden saf dışı bırakmak, Rusya’daki müttefiklerine yardım götürerek Bolşevik Devrimi’ni önlemek ve savaşa dahil olamayan Balkan devletlerini kendi tarafına çekerek İttifak Devletleri’ni çembere almak amacıyla 1915 Şubat’ında Türk vatanının kapılarına dayandı.

Yenilmez diye niteledikleri armadalarına güvenerek İstanbul’un kapısına, yani Çanakkale Boğazı’na dayanan emperyalistler, boğazı birkaç günde geçeceklerini, İstanbul’u zorlanmadan işgal ederek Türk yurdunu postallarıyla çiğneyeceklerini ve bu vesileyle II. Nikolay’a yardım yolunu açarak mazlumlar coğrafyasında filizlenmiş, ayak sesleri Londra ve Paris’ten duyulan Türk-Rus devrimlerini kanlı elleriyle kolayca boğacaklarını sanmaktaydılar.   

Dünyanın kanını emerek beslenen İngiliz-Fransız emperyalizmi, karşısındaki kuvveti sayıca kendinden az, çağ olarak kendilerinden geri, teknolojik olarak gelişmemiş, ilk darbede kolayca yıkılacak olan, yani kısacası daha savaş başlamadan mağlup olmuş bir kuvvet olarak görüyordu. Halbuki onları karşılayacak olan kuvvet, Seyit Onbaşılardı, Bigali Mehmet Çavuşlardı, Nezahat Onbaşılardı, Mustafa Kemallerdi ve en nihayetinde binlerce isimsiz kahramandı… Bu kuvvet, emperyalizmin çelikten de olsa Mehmetçiğimizin ellerinde delinecek, yenilmez de olsa Çanakkale’de yenilecek olan zırhlılarından çok daha güçlü ve aşılması mümkün olmayan bir zırhı kuşanmış bulunmaktaydı.

İtilaf orduları, sömürge imparatorluklarını daha da büyütmek ve tarihin devrimlere olan akışının karşısında durmak için savaşırken, yıllarca sürmekte olan savaşlardan son derece yorgun olarak çıkmış ve durum buyken çok daha kanlı bir savaşın kucağına itilmiş olan kahraman Türk milleti, namusunu ve vatanını korumak için dünyanın ağababalarına karşı dik durarak kanının son damlasına kadar savaşma iradesini gösteriyordu.

Bu dik duruş ve irade, yalnız Türk milletinin değil, aynı zamanda emperyalizm tarafından sömürülen tüm mazlum milletlerin temsilcisi, duruşu ve iradesiydi. Bu iradenin zafere dönüştüğü, emperyalizmin Çanakkale’den çaresizce kaçtığı 9 Ocak 1916 tarihine kadar, mazlumlar coğrafyası Batı emperyalizmi için kendisine asla kafa tutamayacak ve tarihin devamı boyunca kendisine asla yetişemeyecek kadar geri ve zayıftı; aşağı olmaya, Batı tarafından sömürülmeye ve ezilmeye mahkûmdu. Aynı şekilde mazlum milletler de Batı dünyasını asla yetişemeyeceği, asla yenemeyeceği efendileri gibi görüyordu.

Kahraman Türk milleti, Çanakkale’de kazandığı zaferle birlikte sadece Osmanlı İmparatorluğu’nun ömrünü birkaç yıl uzatmış değildir. Türk milleti, Çanakkale’de, yüzyıllardır Batı tarafından yenilgiye uğratılan, yıllarca süren savaşlarda mağlup edilmiş yorgun bir halk olmayı bırakarak İstiklal Savaşı’nı yapacak olan ve daha sonra Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün arkasında örgütlenerek büyük devrimler yapacak olan millet olmuştur; yani kelimenin tam anlamıyla “millet” olmuştur.

   Açık bir şekilde ifade edilmelidir ki Türk milleti, Kuvayı Milliye ruhunu Çanakkale’de kazandığı zafere borçludur. Milli Mücadele’yi imkânsızlıklar içinde kumanda edecek olan komutanlarımız, bunu mümkün kılan tecrübelerini ve pratiklerini Çanakkale’de kazanmışlardır. İstiklal Savaşı’na ve Cumhuriyet devrimlerine önderlik eden Mustafa Kemal Atatürk, tarih sahnesine Çanakkale’de çıkmıştır. Yani her açıdan Çanakkale Zaferi, İstiklal Savaşımızın anasıdır; Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın deyimiyle “Yeni Türkiye’nin önsözüdür.”

Aynı zamanda Çanakkale ruhuyla yürütülen ve kazanılan Milli Mücadelemiz, yalnızca kendisine dayatılan Sevr’i değil, Batı’nın mazlumlar dünyasındaki yenilmezlik algısını da yırtıp atmış ve böylelikle mazlumlar coğrafyasında filizlenen devrimlere örnek ve umut olmuştur.

Tüm bunların yanında Çanakkale ruhu, milletin, ordunun ve gençliğin eylemlerinde ve yüreğinde yaşamaktadır. Milli Mücadelemiz nasıl Çanakkale ruhuyla yapılmışsa, Türk ordusu bugün PKK’yı aynı ruhla hendeklere gömmüş ve silah bırakmaya zorlamıştır. Kahraman 15’lilerimiz göğüslerini yurtlarına nasıl siper ettilerse, biz de vatansever Türk gençliği olarak onlardan aldığımız cesaret ve ruhla yurdumuza kirli ellerini uzatan Amerikan emperyalizmine defalarca kez çuval geçirerek karşılığını verdik.

Çanakkale Zaferi’nin yarattığı ruh, vatan için ölebilme ruhudur ve askerine taarruzu değil, ölmeyi emredebilme ruhudur. Çanakkale ruhu, İstiklal Savaşımızın cesaretidir; Çanakkale ruhu, PKK’yı hendeklere gömen iradedir ve vatansever Türk gençliğinin gücüdür. Emperyalizm, Çanakkale’den kaçtığı gün, bu topraklarda ilelebet yenilmeye mahkûm olmuştur.

 

Okan Sefa Demirci

TLB GYK Üyesi

Tarih:
Diğer Haberler