Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gezerken çok ilginç bir videoya rastladım, videoda birkaç KKTC li genç Kuzey Kıbrıs’ın Güney Kıbrıs’a bağlanmasını ve daha demokratik özgür bir Kıbrıs Federal Devleti kurulmasını istiyorlardı videonun henüz yarısında dehşete düşmüştüm, sanki 60 sene önce Kıbrıs Türkünü katleden Rumlar ve İngilizler değilmiş gibi Annan planından sonra bir kez daha Rum tarafıyla birleşmek için propagandalar yapılıyordu.
Kıbrıs Meselesinde Hatalar
2004 teki Annan Planı ile bize dayatılan emperyalist hedeflerden sonra şimdide önümüze konan yeni federasyon isteklerinin olması yeni bir durum değil. Kıbrıs gencinin tarihinden ve milli kimliğinden koparılması Türkiye ve KKTC için büyük tehdit. Aslında KKTC’nin Rauf Denktaş’tan Ersin Tatar’a kadar aradaki hükümetlerin Atlantikçi eğilimleri olmasından kaynaklı başarısız bir durum var. Aslında bu hatayı sadece KKTC hükümetleri değil, Türkiye yaptı. Bülent Ecevit’ten sonra Kıbrıs için Türkiye’de Erbakan, Perinçek ve Rauf Denktaş gibi milli isimler büyük mücadeleler verse de Kıbrıs, Türkiye’nin o dönemki politikaları sebebiyle yalnızlığa itildi ve AB’nin kucağına düşürülmeye çalışıldı. 29 Nisan’daki Cenevre görüşmelerine müteakip Yunanistan, İngiltere gibi devletlerin tekrardan alevlenen Federe Devlet düşünceleri Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklı varlığını ve Kıbrıs Türkünün geleceğini tehlikeye atıyor. Geçmişteki senaryoların ısıtıp tekrar önümüze getirildiğini görüyoruz. Peki o senaryolar bugün gerçekleştirilebilir mi?
Çelikten İrade
Bugün ülkemizde ve KKTC’de iklim çok farklı. Bugün AB'nin ve NATO’nun planlarına ve dayatmalarına karşı koyan bir Türkiye var. Yıllarca Atlantik tarafından AB kapılarında itilip kakılan Türkiye bir devrim sürecine girerek çelikten irade ile bu çürük sisteme baş kaldırdı. Doğu Akdeniz’de Azerbaycan’da Suriye’de emperyalizme direnen, aynı anda birçok ülkede askeri faaliyet yürütebilecek güçte olan bir Türkiye var. Ve bu durum Kıbrıs meselesininde seyrini bir hayli değiştiriyor. 29 Nisanda yapılan Gayri resmi Kıbrıs müzakelerinin sonucunda BM Genel Sekreteri “ Gerçek şu ki, çabalarımızın sonucunda resmi müzakerelerin yeniden başlatılmasını sağlayacak yeterli ortak zemini bulamadık” diyorsa ne mutlu bize çünkü onların istediği ortak zemin Rumların hakimiyetinde, Türk tarafının tanınmadığı, tek taraflı baskıcı ve diplomatik olarak zayıf olduğumuz bir zemin. Ancak güçlü Türkiye önderliğinde Sayın Ersin Tatar’da yapmış olduğu açıklamada Rum tarafı ile eşit statü istendiğini ve Rumların sahip oldukları diplomatik üstünlüklerini kendi lehlerine kullanarak müzakerelere girdiğini söyledi. Sayın Çavuşoğlu’da aynı noktalara değindi ve bu şartlarda masaya oturmayacağımızın altını çizdi.
Kıbrısın Çıkış Yolu
Eğer KKTC’nin tüm bu saldırılara karşı daha güçlü savaşmasını ve ülkesini Dünya arenasında tanıtmasını istiyorsak stratejik müttefikimiz olan Rusya ile bölgesel ilişkilerin aksine bütünsel ilişkiler kurmalı ve Rusya’nın KKTC’yi tanımasını sağlamalıyız. Rusya toprağı olan Kırım’ı da biz tanımalıyız. Bunun yanında Esad yönetimi ve İran ile de yapılacak anlaşmalar Atlantik tehdidini mazlum milletlerin yumruğu ile kırmamız anlamına gelecektir. Emin olun ki yaptığımız tüm bu hamleler sonrası KKTC’de Rusya, İran, Suriye vb. Devletler tarafından tanınacak ve daha rahat kalkınacaktır.
Kıbrıs Olaylarının Röntgenini Çeken Bir Yapım: Bir Zamanlar Kıbrıs
Yazımı bitirmeden bir dizi önerisinde bulunmak istiyorum. Günümüzde birbirinin kopyası olan çarpık ilişkilerin konu alındığı, kadının metalaştırıldığı ve erkeğin ilkel yönlerinin vurgulandığı içi boş, toplum yapısını bozan dizilerin aksine Bir Zamanlar Kıbrıs geçmişte tattığımız acı olayları bizlere güzel bir perspektiften anlatan ve milli şuurumuzu diri tutan bir dizi oldu. Her ne kadar bazı eleştirilerin odağı olsada; Kıbrıs’ta yaşanan katliamları ve İngilizlerin iki yüzlülüğünü gözler önüne seren, Türk'ün asla batıdan medet ummaması gerektiğini gösteren TRT yapımı olan Bir Zamanlar Kıbrıs’ı izlemenizi öneririm.
Ali Onur Eryiğit
TLB Antalya İl Başkanı