

YAZAR
Bugün 2 Nisan 2020, bundan tam 17 yıl önce dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD Dışişleri bakanı Colin Powell ile 2 sayfa 9 maddelik ‘gizli’ bir hizmet sözleşmesi imzaladı.
Bu sözleşmeyi Abdullah Gül 3 Mayıs 2004 tarihinde Vatan Gazetesi’nden Sedat Sertoğlu’na şöyle itiraf ediyor: ‘’Şimdi senin oturduğun koltukta ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfa 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki… Gizli olan bir sürü gelişme var…’’ Vatan Gazetesi bunu o tarihte sürmanşetten veriyor.
İşte o hizmet sözleşmesinin içeriği;
•Türk askeri Irak’ın kuzeyinden dört ay içinde çekilecek.
•PKK’ya karşı Türkiye içinde yapılacak askerî harekâtlar öncesinde, ABD askerî makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak. Aksi halde Türkiye’ye ambargo ve askerî yaptırım uygulanabilecek.
•ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek verilecek. Türk Ordusunun asker ve silah gücü indirilecek.
•Irak’ın kuzeyinde ilan edilecek olan sözde “Kürdistan” devleti, Türkiye tarafından resmen tanınacak.
•PKK yasallaştırılacak.
•Türkiye’de belediyelerin özerkleştirilmesinden sonra dört yıl içinde aşamalı olarak federasyona geçilecek.
•Kıbrıs’ta, Denktaş “Arafat Modeli” uygulanarak devre dışı bırakılacak ve Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak.
•Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak.
•Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak.
Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunduğu yıllar boyunca Türkiye’nin uluslararası bütün çıkarlarına aykırı planları işleten, İngiltere’nin düşünce kuruluşu Chatham House’da ‘yılın devlet adamı’ seçilen, BOP’un görev adamlarından Abdullah Gül, bu hizmet sözleşmesi hakkında hiçbir açıklamada bulunmadı. Sicili bu kadar kabarık olan bir Cumhurbaşkanı sizce Türkiye’ye bu döneme kadar bir fayda sunmuş mudur? Yahut bundan sonra sunabilir midir?
Hayatın Gerçekleri
Bu plan 2003’den 2014’e kadar olan süreçte büyük ölçüde uygulanmaya çalışıldı. ‘Çözüm Süreci’ gibi isimler altında teröristlerle masaya oturuldu, sözde ‘Akil İnsanlar’ heyeti kuruldu, peşmergeye kapılar açıldı, BOP Eşbaşkanlığı yürütüldü. Türkiye’nin en temiz insanları, bu planları bozguna uğratacak olan vatansever isimler Ergenekon ve Balyoz davalarıyla tutsak edildi. Fakat hayatın gerçekleri öyle işlemedi; bu hain planları yürütenler, TGB önderliğindeki Türk gençliğinindirenci başta olmak üzere Türkiye’nin Kemalist Devrim birikimi ile karşı karşıya kaldı.
Türkiye’nin 2014 Sonrası Girdiği Süreç
10 Mart 2014 tarihinde Silivri zindanları Türkiye Gençlik Birliği ve diğer vatansever kuvvetlerin direnişiyle yıkıldı. Bu vatanın yüz akı olan evlatları serbest bırakıldı. Bu süreçten sonra Türkiye’yi yönetenler esen vatanseverlik rüzgarına yenik düştü. Açılım masalları bitti. 8 Ağustos 2015’Te Hendek Operasyonları ile hain PKK’lı teröristler, kazdıkları hendeklere gömüldü ve Atatürk’ün izinde yürüyen Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK’ya karşı amansız bir mücadele başlattı.
Türk devletinin en hassas noktalarına sızmış olan Amerikancı ve Fethullahçı örgütlenme, Türkiye’yi tekrar Atlantik rotasına çevirebilmek adına 15 Temmuz 2016 tarihinde hain bir darbe girişimine kalkıştı. En başta Cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Türk milleti bu kalkışmaya geçit vermedi. 15 Temmuz’dan bugüne FETÖ ile de devletin her kurumunda mücadele ediliyor. Binlerce insan TSK ve devletin diğer bütün kurumlarından atılıp 2014’te vatanseverlerin yattığı Silivri’ye tıkılıyor.
Bozgunculara Net Tavır
Türkiye Gençlik Birliği ve Türkiye Liseliler Birliği, 2014’ten önceki süreçte Abdullah Gül ve türevlerinin karşısında duran yegâne gençlik kuvvetidir. Türkiye’yi AB/D’nin paravanı yapmak isteyenlerin dün de karşısında durduk, bugün de karşısındayız. Devletin ve hükümetin PKK ve FETÖ ile savaştığı bu dönemde de birtakım bozguncu faaliyet yürütenlerin de aynı kararlılıkla karşısındayız. Türkiye’nin bu uzun ve bütün yörüngesinin değiştiği dönemde sosyal mecralarda devlet düşmanlığı yapanlar tıpkı Abdullah Gül gibi avuçlarını yalayacaklar!
Bugün görüyoruz ki devletin en önemli organlarında görev almış Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu gibi Abdullah Gül’ün prensi olan kişiler AK Parti’den ayrılıp, yeni partiler kurup Türkiye’yi 2014 öncesi faaliyetlere geri döndürmek istiyor. Bu hareketlerin Türk milletin gözünde hiçbir kıymetinin olmadığını vurgulamak istiyorum.
Abdullah Gül’ü Tekrar Cumhurbaşkanı Yapmak İsteyenler
Yukarıda sicilinin bir kısmını ortaya döktüğümüz Abdullah Gül, 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde neredeyse bazı partilen çatı adayı olacaktı. Cumhuriyet Halk Partisi ile ittifak kurduğu Saadet Partisi Abdullah Gül’ün adaylığı konusunda anlaşmaya varmıştı. İttifakın diğer ortağı İyi Parti ikna olmayınca bu durumdan vazgeçildi.
Bugün ise hâlâ, sözde “Atatürkçü” yayın organlarında Abdullah Gül’ün KHK’lılara dair sözlerine geniş yer veriliyor, demokrasi havarisiymiş gibi öne çıkarılıyor.
Bu olayların karşısında hala Abdullah Gül’den umut bekleyenlere şu soruyu sormak bizim boynumuzun borcudur: Türkiye’yi gizli sözleşmelerle Atlantik’e bağlamaya çalışan, bugün ise hâlâ bu anlaşmaya sadık olduğu anlaşılan bu kişinin, bundan sonrası için Türkiye’ye katmasını umut ettiğiniz şey nedir?
İbrahim Çağrı Yıldız
TLB Ankara AFK BAŞKANI
talebe.org.tr