YAZAR
Behçet Necatigil Mustafa Kemal’i anlatırken şu cümleleri kullanıyordu;
“Ne var şu dünyada ekmekten daha aziz?
Sürdüğün tarlalara sevginle serpildik.
Ekmek olmak için önce
Buğday olmak gibi.
Silinir sözcüklerden sen hatıra geldikçe
Cılız sözler: Uzanmak, yorulmak, durmak gibi.
Kuvvettir yaptıkların her yeni yetişene
Her ışık-kaynak gibi…”
Hangi tarlaları sürdü Mustafa Kemal? Onu anlatırken gerçekten sözler cılız kalıyor veya yaptıkları bizlere kuvvet veriyor mu? Bu sorularla Mustafa Kemal ve Kemalizm hakkında söylenen çok şey var. Onlarca kitap yazılıyor, onlarca söz havalarda uçuşuyor. Örneğin, Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Mustafa Kemal hakkında bir kitap yazdı. Özel serisi 2.500 TL gibi bir fiyata satılan bu kitapta da anlatılan bir Mustafa Kemal var. Peki Mustafa Kemal neyi savundu? Neleri öne çıkardı? Bize neler bıraktı? Bu ve bunun gibi bazı sorulara yazımızda cevap arayacağız. Ararken en büyük kaynağımız ise bilim olacak; çünkü “hayattaki en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” sözünü felsefe olarak ediniyoruz.
KEMALİZM NEDİR?
İlk olarak İngiliz resmi devlet raporlarında 1919 yılında Kemalizm kelimesine rastlanıyor.
Kemalizm adlandırması Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından ilk olarak Kurtuluş savaşı yıllarında kullanılmaya başlanıyor. Atatürk, yazar Grace M. Ellison’a şöyle demektedir. "Bu kelime hareketin ruhunu yansıtmıyor. Ben ölsem de, kalsam da hareket devam edecektir.” Buradan da anlaşılacağı gibi Mustafa Kemal süreci bir “hareket” olarak adlandırıyor.
New York Times dergisi Şubat 1921 sayısında “Yunan Ordusu Kemalistlere Saldırmaya Hazırlanıyor” başlığı ile çıkıyor.
Bununla beraber batılı birkaç yayın organında çıkan haberlerin içerisinde de “Kemalizm” kelimesini görüyoruz. Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi kitabında bu durumu batılı emperyalistlerin Türk milliyetçiliğini hor görmek için “Kemal ve çetesi” şeklinde kelimeleri kullandığını belirtiyor.
Türk devriminin önderlerinin Kemalizm tanımı 1930 sonrası biraz daha değişikliğe uğruyor. CHP'nin 9 Mart 1935 günü açılan 4. Büyük Kongresi'nde kabul edilen programın önsözünde şöyle denmektedir: “Yalnız birkaç sene için değil istikbale de şamil olan tasavvurlarımızın ana hatları burada toplu bir halde yazılmıştır. Partiye şamil olan bütün bu prensipler Kemalizm yoludur.” Yani CHP’nin temel olan ilkeleri Kemalizm olarak adlandırılıyor. Mustafa Kemal’in 1931 yılında CHF programına kendi el yazısı ile yazdığı metinde ise şöyle bir nitelendirme var:
”Cumhuriyet Halk Partisi’nin programına temel olan ana fikirler, Türk Devriminin başlangıcından bugüne kadar yapılmış olan işlerle yalın olarak ortaya konmuştur.”
Atatürk, Kemalizm’i "Türk devrimiyle gerçekleştirilen işler" diye tanımlayarak, bir öğreti veya teori kurma iddiasında bulunmadığını ortaya koymuştur. Mustafa Kemal’in gazeteci Yakup Kadri’ye verdiği röportajında “Doktrin istemem. Donar kalırız. Biz yürüyüş halindeyiz.” demektedir. Buradan anladığımız, Türk devrimi sürekli ilerleme ve devam etme felsefesini benimsemektedir. 1938 yılında ölümünden önce yakın arkadaşlarına devrimi sürekli devam ettirin diye görev vermesini de bu röportajının devamı niteliğinde anlayabiliriz. Türk devrimi sürekli ilerleme felsefesini benimsiyor. Mahmut Esat Bozkurt, Devrim Tarihi derslerinde CHP Programıyla uyumlu bir Kemalizm tanımı yapmıştır: "Türk ihtilalinin verimi, sembolik Altı Ok içindedir ki, buna Kemalizm diyoruz ve diyorlar.“
Devrimin felsefi düşünürlerinden Tekin Alp ise 1936 yılında yazdığı kitabına Kemalizm ismini vermektedir. Bu örneklerle anladığımız gibi de Kemalizm bir ideoloji değildir. Kemalizm’i kimi Kemalist devrimin önderleri ideoloji olarak benimseme fikrini yansıtsa da, Kemalizm’i bir ideoloji olarak görmemiz zor. Atatürk’ün Yakup Kadri’ye verdiği röportajda da bu durumu görüyoruz. Kemalizm’e bir “yol” veya devrimci bir pratik demek en doğrusu olacaktır. 1919 ile 1938 arasında yapılan işler-faaliyetler- devrimler Kemalizm’dir.
KEMALİZM'İN KAYNAKLARI NEDİR? KEMALİZM'İN PRATİĞİ NEDİR?
Kemalistler, kendilerini Halkçı kavramıyla tanımladılar. Halkçılık, 1930’larda formülleştirilen Altı Ok'tan biriydi, ancak aynı zamanda Kemalist Devrim pratiğinin tamamını da ifade ediyordu, nitekim kurdukları partiye Cumhuriyet Halk Fırkası adını verdiler.
Kemalizm’i 1919-1938 arasında yapılan işler yani devrimci bir pratik olduğunu kabul ettik. Ama her pratiğin bir kaynağı, bir teorisi olması lazım. Elbette Kemalizm’in de bir kaynağı var.
Kemalizm 1876 Genç Osmanlı Hareketi, 1908 Jöntürk Devrimi içinde gelişim gösterdi, pratikler içinde kendine vücut buldu. Bununla beraber Fransız Devrimi ve Rus Devrimi’nden kendisine kaynaklar buldu. Kemalizm’in felsefi ve ideolojik kaynağı altı oktur. Yukarıda Mahmut Esat Bozkurt’un Kemalizm tanımında da gördüğümüz gibi “Türk İhtilalinin verisi, sembolik Altı Ok içindedir ki..”
Altı Ok: Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Devrimcilik, Laiklik, Milliyetçilik ‘tir. Bu altı ilke Kemalizm’i ve Türk devriminin hangi temeller üzerinde ilerlediğini bizlere göstermektedir. Kemalizm altı ilke içinde kendini bulmuştur. Bu ilkeleri kısaca incelememiz gerekirse, Cumhuriyetçiliğin en güzel tanımı 1932 CHF kongresinde yapılan tanımıdır. O tanım şu şekildedir;
“Parti Cumhuriyetin ulusal egemenlik ülküsünü en iyi ve en sağlam surette imsiler ve taplar devlet şekli olduğuna kanığıdır. Parti bu sarsılmaz kanaati ve Cumhuriyet'i tehlikeye karşı her araçla müdafaa eder”
MİLLİYETÇİLİK
Milliyetçilik, Türk devriminin milliyetçilik anlayışı en başta bağımsızlık ilkesine dayanmaktadır. Emperyalizmin ve her türlü sömürücülüğün saldırısına karşı kendi vatanını ve saldırının olduğu vatanı savunmak ve mücadele etmek. Bununla beraber Türk devriminin Milliyetçilik anlayışı, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” olarak kabul edilmiştir.
HALKÇILIK
Halkçılık ilkesini de en güzel anlatan cümleler 1920 meclis tutanaklarında vardır. Meclis oturumda kabul edilen halkçılık anlayışı şu şekildedir : "... bugünkü varlığımızın esas mahiyeti milletin genel eğilimlerini ispat etmiştir, o da Halkçılıktır ve halk hükümeti. Hükümetlerin halkın eline geçmesidir. İdareyi halka teslim etmek için çalışalım.”
Atatürk, Cumhuriyetin temel kuruluşunu açıkladığı, 19 Ocak 1923 tarihli İzmit konuşmasında da, şura hükümeti vurgusuna devam eder: "Bizim halk hükümetimiz, bir halk hükümetidir. Tam bir şura hükümetidir.”
LAİKLİK
Türkiye’de laiklik meselesi çokça konuşulan bir konu. Bu konu konuşulurken tanımı ve anlayışı üzerine çok hatalı fikirler bulunmakta. Mustafa Kemal kendi el yazısında Laikliği “Din ve dünya işlerinin tamamen birbirinden ayrılması” olarak kabul etmiştir. 1931 CHF programında kabul edilen Laiklik tanımı ise şu şekildedir;
"Din kavramı vicdansal olduğundan parti, din ile dünya işlerini ve devlet siyasasını birbirinden ayrı tutmayı ulusumuzun çağdaş sosyallik yolunda ilerleyebilmesi için başlıca başarı etkisi görür.”
DEVLETÇİLİK
Bu ilkenin Kemalist Devrim tarafından nasıl ele alındığını yine 1931 CHF kararına bakarak anlayabiliriz. “Ferdi faaliydi ve çalışmayı esas tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi bayındırlığa eriştirmek için milletin genel ve yüksek menfaatlerinin gerektirdiği işlerde özellikle iktisadi alanda devleti fiilen alakadar etmek önemli esaslarımızdandır.”
DEVRİMCİLİK
Tüm bu ilkelerin uygulanması, emperyalizme karşı mücadele ve içerde yapılan birçok karar ve uygulama esas olarak Devrimcilik ilkesinin kaynak edilmesindendir. 1927 Bursa Nutku’nda Mustafa Kemal, “Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş ve ömrü tamam olmuştu. (...) Efendiler bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da milli hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak! (...) Osmanlı hükümetine Osmanlı padişahına ve Müslümanların halifesine isyan etmek ve bütün millet ve orduyu isyan ettirmek lâzım geliyordu.” demiştir. Kemalizm’in devrimcilik ilkesini bu şekilde anlayabiliriz. Altı Ok'un okları: Altı Ok, Kemalist Devrim'in programını özetler. Hedef, saltanatın yıkılarak Cumhuriyetin kurulması, millî hâkimiyet sistemine dayanan millî devletin inşası ve sağlamlaştırılması, halkçı bir yönetim, Orta Çağ’ın prangalarından kurtarılarak aydınlanmış bir toplum ve devletçilikle başarılan planlı bir kalkınma idi.
BUGÜNÜMÜZ VE KEMALİZM
Emperyalizm bugün tüm dünya ülkeleri için bir tehdit unsuru haline gelmiş bulunuyor. Çok uzun zaman önceye gitmeye gerek yok, iki gün önce ABD devlet başkanı Trump, Venezuela devlet başkanı Maduro’yu tanımadığını ve yerine başka birisini devlet başkanı olarak kabul ettiğini tivit attı. Başka bir devletin başkanını kendi sosyal medya hesabından belirleme cüretine girdi. Bundan daha önce de yine ABD, Venezuela’da bir darbe girişiminde bulundu. 2001 yılında Emperyalistler, Irak’ı işgal etti ve milyonlarca insanın kanını döktü. Yüz binlerce çocuk öldürüldü ve yüz binlerce kadına tecavüz edildi. Daha sonra Afganistan ve Libya. Biraz daha yakın zamana gelirsek Suriye devleti, 8 yıldır emperyalizm orada terör unsurlarını destekledi. Ayrı devlet vaatlerinde bulundu. Yüz binlerce insanın üstüne bombalar yağdırdı. Emperyalizmin daha yüzlerce faali bulunduğu sömürge oyunları var.
Emperyalizm, Türkiye’nin de üstünde uzun yıllardır planlar yapıyor. Türkiye 1945 yılından bugüne emperyalizmin tarafından sömürülüyor. 1971’de ve 1980’de yıllardır direk kendisi darbeler yapan emperyalizm yakın bir zamanda 15 Temmuz 2016 yılında bir darbe girişiminde bulundu. Bununla beraber Emperyalizm PKK terör örgütünü sürekli beslemekte ve ülkemizin üstüne salmaktadır. Mehmetçiğimizin kanı emperyalizm destekli terör unsurları tarafından akıtılmaktadır. Aynı zamanda ülkemiz bir de ekonomik olarak bir krizin içine girmiş bulunuyor.
İnsanlık emperyalizm tarafından ekonomik olarak ve terör unsurlarıyla birlikte bir tehlike altında. Bununla beraber emperyalizmin yarattığı bir kültür politikası da var. İnsanlığımız; bencillik, bireycilik, birbirinin üstüne basma ve başkalarını ezerek yükselme anlayışına mahkûm ediliyor. İnsanların birbirlerinin canını kolayca akıtabilmesi sıradanlaştırılıyor. İnsanlık tarihi hiç olmadığı kadar büyük bir saldırının altında kendisini bulmuş durumda. Türkiye hiç olmadığı kadar büyük bir tehlikenin altında kalmış durumda. Peki bu durumdan kurtulabilecek miyiz?
Yaşanan bu gelişmelerin artık sonuna geliyoruz. Bu saldırılar karşısında milletler direnmeye başladılar. Milletler kendi tarihlerine yaslanarak bu saldırılar karşısında mücadele ediyor. Bugün Türkiye bu saldırılar karşısında direnecektir. Bu direnme sürecinde kendi tarihimize güveniyor ve tarihimizi kaynak alıyoruz.
Kemalizm bugün Türkiye’nin kurtuluşunda en büyük kaynağımızdır.
Türkiye'nin milli demokratik devrimi, kapitalizmin yükseliş çağında değil, çürümeye başladığı dönemde, yani emperyalizm aşamasında. Ezilen Dünya'nın en ileri ülkelerinden birinde yaşandı. Bu nedenle Kemalizm’in içeriğini, emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesi belirledi.
Türkiye’de bağımsızlık ve ekonomik kurtuluş bireysel çıkarı öne atan bir anlayışla değil, Kemalizm’in halkçılığı ve devletçiliği ile çözülebilir. Bugün Türkiye terör unsurlarından, onları kabullenerek değil, Kemalizm’in milliyetçilik anlayışı ile kurtulabilir. Bugün Türkiye emperyalizmin yarattığı kültür hegemonyasından halkçılık fikri ile kurtulabilir. Bugün Türkiye uyguladığı politikalarda kararlı olması için Kemalizm’in devrimcilik ilkesine ihtiyaç duymaktadır.
Millî devrim olarak özetlenebilecek Kemalizm bugün ihtiyaçlarımıza karşılık vermekle beraber aynı zamanda Türkiye’nin kurtuluş programıdır.
Biz TLB üyeleri olarak Kemalizm’i sonuna kadar savunuyoruz. Biz yine biliyoruz, Kemalizm Türkiye’nin programı olarak bizleri nihai hedefe ulaştıracaktır.
Volkan Taşdemir - TLB Ankara Sorumlusu
Ahmet Tolga Ağgün - TLB Ankara Üyesi
Kaynakça:
1. Atatürk’ün Bütün Eserleri- Kaynak Yayınları
2. Doğan Avcıoğlu- Milli Kurtuluş Tarihi- Remzi Kitabevi
3. Mahmut Esat Bozkurt- Atatürk İhtilali- Kaynak Yayınları
4. Doğu Perinçek- Kemalizmin Felsefesi ve Kaynakları- Kaynak Yayınları
talebe.org