YAZAR
Bu sizin bildiğiniz günlüklerden değil. Mesela bu günlükte uzun dişleri olan uydurma varlıklar yok. Ya da Corona insanların kanını emen bir yaratık değil. Eğer siz vampir günlüklerini aradıysanız 2 site ileride olması gerekiyor. Bu günlük liseli bir gencin pandemi bitene kadar günlerinin nasıl geçtiğini anlatacak.
Güne geçtiğimiz bir haftaya göre daha erken başladım. Malum normal zamanlarda yapamadığımız şeyleri de yapacağımız bir süreç. Ben de gece erken yatıp erken kalkmaya alışmıştım. Yapamadığım bir şey çok uyumaktı, yaptım. Ama bir yerden sonra insanı yoruyor çok uyumak. Ve büyük bir zaman kaybı. Bilirsiniz işte klasik kural, kaçırılan zamanın telafisi yok. Buradan hareketle zamanı durduramasam da planlayabildim.
Okula, dershaneye yetişme derdi ortadan kalkıp bir de erken uyanınca mükemmel bir kahvaltı sofrasına kaçınılmaz oluyor. Sadece sofra değil mükemmelleştiren kahvaltıyı. Bir de kahvaltının +1’i olan televizyon. Ufak bi selamlaştık kara kutuyla, bu sabah haber programlarından birisi açıktı. Hani kendisini sevimli gösterip biz bir aileyiz diyen cinsten. Televizyon ailemizin vazgeçilmez bir parçası oldu da programlar kendilerinde bu cüreti nasıl buluyor anlamam. Programın adı Öten Saat mi neydi? Hatta bundan akşam da var. Kendine Türkiye’nin en etkili haber kanalı falan diyor. Eğer amacı insanlara kahvaltı ve akşam yemeği yedirmeyerek kıtlık olmasını engellemek değilse pek de etkili sayılmaz, ben onlar gibi aile üyem olsun istemem. İkiyüzlü geliyor bana. Sokağa çıkma yasağı ilan edilmedi diye feveran ediyor daha kendi kanalı çalışanlarına işe gelmeyin diyememiş. Kolay mı öyle genel yasak ilan etmek? Bir TV kanalının dahi alamadığı kararı koca ülkeye aldırmaya çalışmak kolay mı? Kanalın ekonomisi ekonomi de ülkeninki değersiz kağıt parçası mı?
Geçtim kanalı, zap yaptım. Başka bir kanalda başka bir haber Milli Dayanışma Kampanyası’yla dalga geçme peşinde. Şöyle diyor: Ne gerek var böyle saçma sapan kampanyalara. Al İMF’den borç, işi bitir… İş dediği halk olsa gerek. Al borcu halkı bitir. Sevgili günlük, biz paylaşma kültürü olan TV kanallarının da bu özelliğiyle övündüğü aziz millet değil miydik? Daha önceki felaketlerde paylaşma, dayanışma görüntüleri ile duygusal anlar yaşanmamış mıydı bu ekranlarda? O zaman birbirimize yardımcı olmamızın ne zararı olabilir? Daha sorularım bitmedi günlük. Manda ve himayeyi reddedeli çok oldu, unutuldu mu acaba ki bu kanallar yabancıya borçlanmayı gönül rahatlığıyla dile getirebiliyor?
İyi haberler de var. Aşı üzerine çalışmalara Türkiye de başlamış. Ah bir olumlu sonuç alsak fena mı olur be günlük? Dünya içinde bulunduğu bu durumdan Türk hekimleririn bulduğu ilaçla kurtulsa. Türkiye’de kurtulanların oranı gerçekten çok yüksek demek ki sağlık konusunda çok da kötü değiliz. Kim bilir belki aşıyı da Türk bilim insanları bulur.
Bir de Galatasaray voleybol takımı yalnızca Türk oyuncu oynatma kararı almış. Bunu bütün alanlara taşımasını ve diğer takımlarımızın da bunu uygulamasını isterdim. Bu güzel haberler de olmasa salgın günlerini nasıl çekerdik günlük?
Günlüğe daldık, çayı soğuttuk. Tazelemek için kalktım ve sobanın üzerindeki çaydan bir bardak doldurdum. Sofraya tekrar oturduğumda programı kapatıyordu, ‘’Özgürlük istiyorum Türkiye, içerideki gazeteci, yazar ve vekillere özgürlük istiyorum.’’ dedi.
Ben de özgürlük istiyorum sevgili günlük. Teröre farklı biçimlerde de olsa fayda sağlayarak insanları korkutanların, onları özgürlüklerinden alı koyanların her kim olursa olsun, mesleğine bakılmaksızın yargılandığı bir özgürlük. Ancak o zaman “içeridekiler” de anlarlar özgürlüğün ne demek olduğunu.
Muhammed Koz
Konya TLB İl Başkanı
talebe.org