Vatan ve Hürriyet Şairi: Namık Kemal

Yusuf Emre Doğan, 19. yy.'dan günümüze ışık tutan "Vatan ve Hürriyet Şairi" Namık Kemal'i yazdı.

Vatan ve Hürriyet Şairi: Namık Kemal

19.yüzyılda Osmanlı topraklarında efsane bir devrimci , efsane bir şair yaşadı.Vatan ve hürriyet özlemini anlatabilmek için yıllar boyu akıllarda kalan şiirler yazdı.Avrupa'ya kaçtı.İngiliz ve Fransız aydınlarından etkilendi, bilgisine bilgi kattı.Vatanına döndü.Yazdığı muhteşem tiyatro oyunu "Vatan Yahut Silistre" tüm İstanbul halkını tiyatro salonlarına kilitledi.Zalimin zulmüne, sultanın baskısına, keyfi yönetime baş kaldırdı.Vatan ve hürriyet aşkının simgesi oldu.48 yıllık ömrün 18 yılını sürgünlerde geçirdi, daha çok üretti.Ama yaşamının son dokuz yılında değişti.Osmanlı hükümetinden yana oldu, padişaha övgüler yağdırdı, devletin hizmetine girdi.Devleti kurtarmaya çalışan büyük bir "kahraman" haline geldi Namık Kemal.

Pekii kimdi bu büyük kahraman Namık Kemal?
Haydi onu beraber tanıyalım.

Namık Kemal'in babası Mustafa Asım Bey büyük bir tarih tutkunuydu.Arapça ve Farsça bilirdi.Önceleri mal müdürlüğü yapmıştı ama sonrasında müneccimliğe yönelmişti(hoşuna gittiyse demek ki).Fal bakarak "geleceği" çözmeye çalışıyordu.Mustafa Asım Bey'in ailesi ünlüydü.Dedesi Topal Osman Paşa sadrazamlığa kadar yükselmişti.Asım Bey genç yaşlarda ileride Namık Kemal gibi büyük bir devrimciyi doğuracak Fatma Zehra Hanım ile evlendi.Fatma Zehra Hanım görgülü ve bilgili bir kadındı.Varlıklı bir ailede yetişmişti.

1840 yılının 21 Aralık'ında bahsimize konu şair Namık Kemal'i dünyaya getirdi.Asım Bey çocuğunu doğar doğmaz Derviş'e götürdü , adını Muhammed Kemal koydu.Kemal ömrünün ilk yıllarını ana ve babasıyla beraber Tekirdağ'da geçirdi.Daha sonra babasının işi nedeniyle Afyon'a taşındılar.Afyon'da annesi kaybetti.Babası ve dedesiyle(annesinin babası) stanbul'a r.Kemal dedesinde kalmış babası ayrı bir eve taşınmıştı.Artık Kemal için yeni bir hayat ve keşfedilecek yepyeni bir çevre vardı.Dedesi Abdülatif Paşa'nın etrafı şair ve düşünür kaynıyordu.Kemal'de onlardan esinlenerek ufak ufak sanatını icra etmeye başlamıştı.
Doğruluğu çok bilinmez ama Kemal'in bir gün ayağı takılıp düştüğü zaman şu dizeyi söylediği iddia edilir.
"Dinine yandığımın kaldırımı
Acıttı baldırımı"

Daha o zaman bunu duyanlar teşhisi koymuştu: "Bu çocuk büyük şair olacak".
Dedikleri gibi de oldu ya.Devam edelim.

Kemal artık gençlik yıllarına yavaş yavaş erişiyordu.Aşık bile olmuştu.Pek de yakışıklıydı.
İşte o zamanlarda evlerine gelen Eşref Paşa bu genç şairin adını hiç beğenmedi.Onun üzerine Eşref Paşa Kemal'e yeni bir ad buldu:Namık Kemal.Zaten Kemal'de hiç sevememişti Muhammet adını.
Namık Kemal eline ne geçse mutlaka okuyordu ve dedesi onu kendi eğitiyordu.1,5 yıldan fazla okula gitmişliği yoktu Namık Kemal'in.
Kemal ilk edebiyat eğitimini Büyük Hamit Efendi'den aldı.

Yıllar geçti Namık Kemal 14 yaşına geldi.Dedesi Sofya'ya atandı.Sofya Kemal'e yeni ufuklar açtı.Farsça'sını geliştirdi , Fransızca öğrenmeye başladı.Artık kendine şair diyebiliyordu.

Namık Kemal kadınlara pek meraklıydı.Dedesi de bu durumu gördü ve Namık Kemal'i erkenden evlendirdi.Yine yıllar yıllar geçti Namık Kemal dedesiyle beraber İstanbul'a döndü.Artık o da çalışmaya başlamıştı.Dedesinin müdahelesiyle beraber Tercüme Odası'nda işe başladı.Çok başarılı bir memurdu.Aydın gençlerle sohbet ediyor , aynı zamanda da Fransızca'sını geliştiriyordu.Tam bir kitapkurduydu!Sahaflardan çıkmaz olmuştu.Hatta birgün İlahi kitabı bile almıştı yanlışlıkla, hiç ilgisini çekmezken.
"Hakk-teala azamet aleminin padişehi
La- mekandır olamaz devletinin taht-gehi"

Namık Kemal bu dizelere çok takıldı.Sordu soruşturdu bu dizelerin yazarını buldu:Şinası.Kemal Şinasi'nin dizelerinden çok etkilenmişti.Namık Kemal işini gücünü bırakıp Şinasi Efendi'nin peşine düştü.Şinasi zorla da olsa onu yanına aldı.Şinasi o dönem Tasvir-i Efkar gazetesini çıkaran bir Osmanlı aydınıydı.Kemal bu vesileyle gazeteciliğe de başlamıştı.Namık Kemal'de de yetenek varmış ki bir zaman sonra İstanbul'un en ünlü gazetecilerinden biri haline geldi.
Namık Kemal'in yazıları tüm çevrelerce, hatta Sadrazam'a kadar büyük bir ilgiyle ulaşıyordu.Halkta ve hükümet çevrelerinde geniş yankı uyandırmıştı bu yazılar.


UMUT YEŞERİYOR:YENİ OSMANLILAR GELİYOR!

Kemal Tercüme Odası'ndan arkadaşlarıyla her gün saatlerce memleket meselelerini tartışıyor, çözümler üretiyordu.Bazı günler evlerde devam ediyordu.Devrim meselelerini kahve de, başka yerlerde konuşmak o dönem sakıncalıydı.

Gel zaman git zaman bu uzun tartışmalar neticeye ulaştı.'Yeni Osmanlılar Cemiyeti' Namık Kemal ve arkadaşları tarafından kuruldu.Artık vatan ve hürriyet kavgası teşkilatlıydı.Teşkilat karamsarlığı yıkmaya geliyordu.

O günlerde devletin başında bir Girit sorunu vardı.Hemen arkasından Mısır sorunu da patlak verdi.Hidiv İsmail Paşa yeni yetkiler istiyordu.Neydi onlar? Mısıra'a özel para bastırmak, Mısır ordusundaki asker sayısını yüz bine çıkarmak ve Mısır valiliğini hemen hemen bağımsız bir sultanlığa dönüştürmek.Ortalık kaynıyordu, hemen hemen hiç kimse bu taleplerden hoşlanmadı.
Gündemin bu denli yoğun olduğu sıralar Fazıl Paşa Paris'ten hünkara yirmi sayfalık bir mektup yolladı.Bunun bir kopyasını da Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne iletti.Namık Kemal Fransızca olan bu mektubu büyük bir heyecanla karşıladı ve hemen arkadaşlarına okudu.Mektubu okuyan Yeni Osmanlılar pek heyecanlıydı.Mektup gerçekten heyecan vericiydi.O dönem Osmanlı Devleti'nde gerici ne kadar hareket varsa padişahın yüzüne yüzüne vuruyordu.Genç devrimciler hemen bu mektubu çoğaltarak İstanbul'da dağıttı.Çoğalttıkları da az buz bir miktar değildi o zamana göre, dile kolay on bin!Bu on bin nüsha elden ele dolaştı, mektubu neredeyse okumayan kalmamıştı ancak hala hükümetin halkın okuduğundan haberi yoktu.O zaman jurnalcilik ve casusluk gibi rezil işleri yapanlar dünyada bile değillerdi.Hatta casus kelimesi o kadar aşağılayıcı ve ayıp bir deyimdi ki suçluları kovalayan zabıtalar bile üzerlerine almazlardı bu tanımı.

Bu olayın duyulmasıyla beraber hükümet basına darbeye başlamıştı.Yüksek Kararname adı verilen bir belge ile deyim yerindeyse gazetelerin canına ot tıkanıyordu.Bu kararnamenin ardından tırpan atıldı ve gazeteler teker teker kapatıldı.
Artık sıra sarayın alacağı yeni önlemlere gelmişti.Yeni Osmanlılar için yeni bir dönem başlıyordu.Namık Kemal ve arkadaşları Osmanlı'nın farklı farklı yerlerine sürülmüştü.Saraya karşı çıkabilecek en ufak bir güçleri yoktu.Yolun sonu görünmüş gibiydi..

İSTANBUL'DAN KAÇIŞ
Tam da bu karamsar hava içerisinde Courrier d'Orient'ın patronu Jean Pietri'den bir not ulaştı ellerine.Pietri Jöntürkler'i gazetenin Beyoğlu'ndaki idaresine çağırıyordu.
Namık Kemal hemen oraya gitti.

Gazetenin bürosunda o dönemin şair ve aydınlarından Ziya Paşa'da vardı.Pietri Mustafa Fazıl Paşa'nın mektubunu Namık Kemal'e gösterdi.Fazıl Paşa Ziya Bey ve Namık Kemal'i Paris'e davet ediyordu.Jöntürkler bu davet karşısında bir hayli heyecanlandı ve hemen yola koyuldu.Genç Osmanlılar'ın önünde artık yeni bir ufuk açılıyordu.Avrupa'da Jöntürk rüzgarı esme vakti gelmişti.

JÖNTÜRKLER AVRUPA'DA

Genç Osmanlılar Paris'e geldiğinde Namık Kemal'in yakın arkadaşlarından Kani Paşazade Rıfat Bey de harekete katıldı.Padişah'ın Paris'e gelmesiyle orada da barınamadılar.Kısa bir süre de olsa Londra macerası başlamıştı Jöntürkler için.Ama kısa dediysem gerçekten kısa oldu, gezip dolaşıp geri döndüler Paris'e.Büyük emekler sonucu Jöntürkler Hürriyet gazetesini çıkarmaya başladı.Gazete sıradan halka değil, Osmanlı aydınlarına sesleniyordu.Gazete de Namık Kemal ve Ziya Paşa'nın yazıları yayınlanıyordu.Hürriyet daha ilk sayısından itibaren İstanbul'a sokulmaya başlanmıştı.Osmanlı aydınları merakla Namık Kemal'in yazılarını okuyordu.Beşinci sayıda gazetede bir açıklama yayınlanarak yeni sorumlu müdürün Namık Kemal olduğu duyuruldu, artık ipler Namık Kemal'in elindeydi.Hükümet bu gazeteden büyük rahatsızlık duyuyordu ama o dönemki kapütilasyonlar neticesinde elleri kolları bağlıydı, İstanbul'da Hürriyet rüzgarı esiyordu.

YİNE LONDRA

1868 Martı'nda Namık Kemal yeniden Londra'ya döndü.Ziya,Reşat ve Nuri Beylerle birlikte bir eve yerleştiler.
Yeni Osmanlılar'ın Paris ve Londra'ya geçtikleri dönemde Avrupa sosyal ve siyasal devrimlerle kaynıyordu.Devrim dalgası Avrupa'dan yükseliyordu.Paris Komünü ortaya çıktı.İşte o dönemde 28 Eylül 1864'te Londra'da bütün Avrupa ülkelerinden gelen işçiler Uluslararası İşçi Derneği'ni kurdu.Adına Enternasyonal denildi.Derneğe Karl Marx yol gösteriyordu.Hareket heyecan veriyordu, işçiler zamanla Enternasyonal'de örgütlenmeye başladılar.Avrupa'da işçi hareketi yükseliyordu.Tabii Yeni Osmanlılar bu gelişmelerin hiç farkında değillerdi.Onlar kendi sorunlarıyla uğraşıyorlardı, malum bizim memleketin sorunları büyüktü.

İSTANBUL'A DÖNÜŞ

Tam bu sıralarda Sadrazam'ın Özel Kalem Müdür'nden Namık Kemal'e bir mektup geldi.Özetle mektupta Namık Kemal yurda davet ediliyordu.Namık Kemal'in Avrupa'da yapacağı pek birşey kalmamıştı, çaresizdi.Yurda dönmekten başka çözüm yoktu.Namık Kemal'de İstanbul'a döndü haliyle.Namık Kemal'in İstanbul'a dönüşü büyük bir sevinç yarattı.Devlet kademesinden ailesine kadar herkes ona Avrupa'daki siyasi iklim ile ilgili soru soruyordu.Namık Kemal İstanbul'a döndüğünde yeni görevlendirmeler hükümet tarafından yayınlandı.Namık Kemal Gelibolu Mutasarrıflığı'na atanmıştı.Niyeti gazeteciliğe geri dönmekti ama yol gözükmüştü ona.Gelibolu macerası başlıyordu şimdi de.Ama bu macera da kısa sürdü.Apar topar görevden alınıp tekrar İstanbul'a döndü.

İSTANBULİ VATAN YAHUT SİLİSTRE

İstanbul'a dönüş ile beraber basının kapıları yeniden Namık Kemal'e açılmış oluyordu.Kendi adıyla İbret gazetesinde yazılara başladı.Kemal işte tam o dönemde "Vatan Şairi" olarak anılmaya başladı.Bütün şiirleri vatan aşkıyla doluydu.İlk Vatan Mersiyesi'ni de o zaman yazmıştı.Dillerden hiç düşmüyordu;
Vatanı ateşe bizler yaktık,
Yandı da seyrine bizler baktık,
Fahr edip bir de nişanlar taktık…
Yakışır mıydı bu hiç merdane
Çalışıp benzemeye şeytane!..
Vatanı düşmana teslim ettik.
Göz göre milleti temsim ettik.
Sanki her vacibi tetmim ettik…
Çekelim bir nazar-ı im’ane:
Bu mudur lâyık olan imane?

VATAN YAHUT SİLİSTRE

Gerçek adı Agop Vartoviyan olan bir sanatçı o günlerde Gedik Paşa'da Güllü Agop Tiyatrosu adında bir kumpanya kurdu.Tiyatronun yönetim komitesinde Namık Kemal'de görev alıyordu.Bu kumpanya ile beraber Vatan Yahut Silistre'nin provaları başladı.20 Mart 1873 günü büyük bir halk topluluğu Namık Kemal'in bu oyununu izledi.O akşam yer yerinden oynadı.İzleyiciler " Yaşansın Vatan!Yaşasın millet!Yaşasın Namık Kemal!Var ol Namık Kemal!"çığlıklarıyla tiyatro salonunu inletti.Hatta Namık Kemal'i salonda göremeyen izleyiciler İbret gazetesine kadar sloganlarla yürüdü."Var olsun Kemali millet" başlığını taşıyan bir mektup da gazeteye bırakıldı.
Gerçekte hükümeti kızdıracak hiçbir eleştiri yoktu.Oyun tamamen vatanseverlik üzerine kurulmuştu.Hükümet telaşa düştü.Abdülazizi bu oyunu bir provakasyon olarak yorumladı ve çok kızdı.O dönem hiç görülmeyen bir olay da meydana geldi.İlk defa bir oyun tam 15 gün üst üste yayınlanmıştı.Tiyatro dilden dile yayılıyordu, İstanbul çalkalanıyordu adeta.Halkın gazteye bıraktığı mektubun da yayınlanmasıyla beraber İbret gazetesi kapatıldı.Namık Kemal ve arkadaşları tutuklanarak hapise konuldu.Tutukluluk süresinin sonunda da Namık Kemal'in Magosa sürgünü başlıyordu.

Namık Kemal üç yılını Magosa'da sürgünde geçirdi ama kurtuluş umudunu hiç yitirmedi.Üç yılın sonunda Şehzade Murat tahta çıktı.Namık Kemal için İstanbul'a dönüş yolu gözükmüştü..
Şehzade Mustafa'nın padişahlığı sadece 93 gün sürdü, tahttan indirildi.Yeni padişahımız Abdülhamit'in tahta çıkmasıyla beraber Namık Kemal'in yaşamında da yeni gelişmeler olacaktı.

Namık Kemal yeniden cezaevine girdi ve Midilli'ye sürgün edilmesine karar verildi.;
Midilli'deki sürgünün ardından Namık Kemal'İn Midilli Mutasarrıflığı'na atanmasına karar verildi.
Namık Kemal'İn Midilli'de yaptıkları bazı çevrelere rahatsızlık vermiş olacak ki şikayetler neticesinde Namık Kemal Rodos Mutasarrıflığı'na atandı.Rodos Namık Kemal'i bir hayli değiştirecekti.Yıllarca hürriyet ve devrim mücadelesi sürdüren Namık Kemal padişaha övgüler yağdıran, mektuplar yazan bir insan haline gelmişti.Ama birşey açıktır ki tarihte genellikle tarihin edebiyatçıları değiştirdiğini görürüz ama Namık Kemal bu genellemenin kesinlikle dışındadır.Namık Kemal bir edebiyatçı olarak tarihi değiştirmiştir.Türk Devrimi ve Mustafa Kemal'e örnek olmuştur.

“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"

Tarih:
Diğer Haberler