Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş Sendikası’na üye 7 öğretmen 21 Eylül 2019’da Diyarbakır HDP il binası önünde eylem yapan ailelere destek ziyaret etmelerinin ardından sendika, 7 üyesini disiplin kuruluna sevk ederek, 20 Ocak 2020’de topladığı Olağanüstü Genel Kurulda ihraç etti. İhraç edilen eğitimcilerden biri de Zonguldak’ta görev yapan Türkçe öğretmeni Zafer İncebacak. İncebacak, ihraç sürecini ve Eğitim-İş’in bugünkü konumunu Aydınlık'a anlattı.
Diyarbakır Annelerini ziyaret ve ihraç sürecinde neler yaşandı?
Diyarbakır’a gitmeden önce sendikamızı ve konfederasyonumuzu bilgilendirmiştik. Onlar ise Diyarbakır Annelerine gitme taraftarı olmadıklarını bize bildirdiler. Biz de grup olarak gideceğimizi bildirdik ve 21 Eylül’de ziyareti gerçekleştirdik. Ardından 28 Eylül’de Diyarbakır Anneleri konulu bir Olağanüstü Başkanlar Kurulu kararı aldılar ve orada 43 şube başkanının imzasıyla hakkımızda ihraç istemiyle bir disiplin soruşturması başlatıldı. 20 Ocak günü olağanüstü kongre yapıldı. 313 delegeden 190 civarında katılım oldu ve 145’inin oyuyla ihracımız gerçekleşti. “Yargı sonuçlanana kadar üyelik devam eder” hükmüne rağmen alelacele ihraç yazılarımız gönderildi. 15 gün itiraz süreci var, bu sürecin beklenmesi; eğer yasal hak kullanılmazsa ihraç yazılarının gönderilmesi gerekiyordu ancak buna uymadılar.
Eğitim-İş’in bu kadar acele etmesinin nedenleri neydi?
Acele etmelerinin sebebi ideolojik, hukuki hiçbir tarafı yok. “Bizim Diyarbakır anneleriyle bir problemimiz yok” diyorlar. Eğer bu nedenle ihraç etmişlerse ve Diyarbakır’a karşı değillerse neden Diyarbakır Anneleri ile ilgili bir açıklamaları yok? Açıklamalarında hem karşı değiliz diyorlar hem siyasi şov diyorlar. Biz oraya Diyarbakır Annelerine değil de görevden alınan belediye başkanlarına gitmiş olsaydık gerçekten yine ihraç edilir miydik disiplinsizlik nedeniyle? Soruşturma başlatılır mıydı yoksa demokrasi kahramanı mı olurduk?
İdeolojik dediniz, ne gibi bir ayrışma var? Biraz açıklar mısınız?
Sendikamız ayrıldığı sendikayla (Eğitim-Sen) birleşme noktasına getiriliyor. Bu birleştirme projesinde bizi önlerindeki engel olarak gördüklerini düşünüyorum. Çünkü bizim ihracımızdan hemen sona yapılan bazı açıklamalar var. O projenin bir parçası olarak bizler atıldık. Bakalım önümüzdeki süreçte neler olacak. Hukuk süreç devam ediyor; hep birlikte göreceğiz.
İhraç edilmenize Eğitim-İş tabanından bir tepki geldi mi?
Bunu gören, duyan, bilen arkadaşlarımızda tepkiler var. Onlar da anlayamıyor neden bu ihracın neden olduğunu. Kararı verenler de şunu söylüyor: “Siz ideolojik bir tavır aldınız Diyarbakır’a giderek bizim de kararımız ideolojik.” Merkez Disiplin Kurulu Başkanına bile sorsak bu kararın hukuki olmadığını o da biliyor ve söyler. Bu derece ortada her şey.
Eğitim-İş nereye gidiyor?
Eğitim-İş, emperyalist bölücülüğe karşı, tam bağımsız Türkiye mücadelesi ile birleşilsin diyenlerin sendikası olarak kuruldu. Vatan, cumhuriyet, emek çizgisinde kurulan bir örgüt ve zaten tüzüğünde antiemperyalist tam bağımsızlıkçı olduğu yazar. Şimdi bu sendika bugün tam bağımsızlık vurgusuyla, ülke bütünlüğü hassasiyetiyle Diyarbakır Annelerini ziyaret eden 7 üyesini linç ediyorsa nereye gittiğini ben herkesin takdirine bırakıyorum.
Biz Türkiye’nin tam bağımsızlığından yanayız ve sınıf mücadelemizi, emek mücadelemizi bu zemin üzerinde devam ettireceğiz. Öğretmen odalarında bizim başımız eğik değil. Biz yüz kızartıcı bir suç işlemedik. Biz sendikamızı terörle yan yana getirmedik tam tersine teröre karşı duruşu netleştirdik. Türkiye’nin birliğini savunduk, ısrar ettik. Çocukların eğitim hakkını savunduk ve savunmaya devam edeceğiz. Bu konuda asla geri adımımız yoktur. Bizim o gün kongrede de alnımız açık, başımız dikti. Fakat ihracımıza ‘evet’ oyu verenlere baktığımızda başları öne eğik utangaç şekilde oy kullandıklarını gördük.
talebe.org