20. yüzyıl, milli demokratik devrimler ve sosyalizme açılma çağıdır. Emperyalistlerin teknolojik, ekonomik ve bilimsel üstünlüğüne karşın, mazlum milletler, geniş halk seferberliğiyle ve devrimci iradeyle büyük zaferler elde ettiler.
Milliyetçilerin, halkçıların ve sosyalistlerin öncü ittifakıyla gerçekleşen bu devrimler, “yenilmez” sıfatlı emperyalizmin sırtını yere çaldı. Türk Devrimi’nde bu “kağnının kamyonu yenmesi” olarak anılır. İki halkın gençliği, işte bu devrimlerin öncü dinamiği olmuştur.
İki halk da Birinci Dünya Savaşı ve öncesinde İngiliz emperyalizminin işgali ve ağır yaptırımları altında ezilmiştir. Çin’deki İngiltere-Japonya iş birliğiyle Anadolu’daki İngiltere-Yunanistan birlikteliği birbirine benzer. İki halk da köylü karakterlidir. İki halkın da başındaki hükümdarlar, korku ve acizlikle emperyalizmle iş birliği halindedir. Versay Barış Anlaşmasıyla Çin’in, Sevr Barış Anlaşması’yla Türklerin ölüm fermanı imzalanmıştır.
1919 bu ölüm prangalarının kırıldığı, bağımsızlık meşalesinin yakıldığı yıldır. Çin gençliği, Tiananmen meydanında Versay’a karşı “Tam bağımsızlık için mücadele et.” pankartlarıyla ayaklandı. Aynı yıl Tıbbiyeli Hikmet de gençliği temsilen katıldığı Sivas Kongresi’nde Sevr’e ve mandacılığa karşı ayağa kalkıp Mustafa Kemal’le birlikte “Ya istiklal, ya ölüm!” şiarını haykırmıştır.
Gençlik hareketleri içinde yetişen Mao Zedung’un ve Jön Türk geleneğinin zirvesi Mustafa Kemal’in geleceği gençliğe emanet etmelerinin sebebi budur.
Gençliğin bağımsız ve onurlu yaşama mayası, iki halkın da köklü imparatorluk geçmişi, devlet geleneği ve esareti ölümle bir tutan karakterinden gelmektedir. 1919 Mayıs’ı, iki halkın, dünya mazlumlarına ilham olan Mayıs’ıdır, tarihin baharıdır, nevruzudur.
21. yüzyıl’da “barış” anlaşmalarıyla dünyaya kan ve gözyaşı götüren Amerikan emperyalizmini yok etme sorumluluğu da Asya gençliğinin omuzlarındadır. Asya’nın askeri gücü Türk milleti, Atlantik esaretinden kurtulmakta, kabiliyetlerinin sınırsızlığını ve dostlarını her geçen gün daha fazla keşfetmektedir. Türk ordusu, Akdeniz eksenli savaşta, 4 cephede emperyalizmle çarpışmaktadır. Asya’nın ekonomik gücü Çin ise bilim, sanayi ve yoksullukla mücadelede tüm insanlığa örnek, bir başarı göstermekte ve ekonomik savaşta güven vermektedir.
İki ülke de emperyalist kuşatma, psikolojik savaş ve etnik bölücülük tehditleriyle mücadele etmektedir. Emperyalizm, medya araçları ve NGO örgütlenmeleriyle en çok gençliği hedef almaktadır. “Z Kuşağı” gibi projelerle insanlığın geleceği olan gençliği kimliksiz, cinsiyetsiz, liberal ve apolitik robotlara dönüştürmek istemektedir.
Geleceğin sahibi gençlik, emperyalizme karşı birleşmelidir. 4 Mayıs ve 19 Mayıs’ta atılan “ilk adım”ların cesareti, heyecanı ve önemiyle yürünecek uzun yollar önümüzdedir.
Mustafa Kemal’in de dediği gibi: “Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız! Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüğüne kavuşacak daha çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşları, şüphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelmiş olarak gerçekleşecektir. Bu milletler, bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen, bunları yenecekler ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerini, milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve iş birliği çağı alacaktır.”
Atatürk’ün işaret ettiği güneşin sıcaklığını yüzlerimizde hissediyoruz. 1919 gençlik bayramlarımız bu heyecan ve görevlerle kutlu olsun!
Furkan Kaplan
TLB Genel Başkanı