YAZAR
“Emperyalizmin en büyük korkusu, baruttan sonra en tehlikeli buluş saydıkları milliyetçi uyanıştır.”
22 Ağustos 1942'de Kırşehir'de doğdu. Ailesi aslen Ankaralıydı, bu yüzden eğitimini Ankara’da tamamladı. 1961'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. “Türk Sosyalizmi” başlıklı yazısıyla 1962'de Yunus Nadi Makale Ödülünü kazanan Mumcu, 1963'te Hukuk Fakültesi öğrenci derneği başkanı seçildi.
Mumcu, 1964'te avukat olarak mezun oldu. 1967'de Kim Dergisinde yazıları yayınlanmaya başlayan Mumcu, gazetecilik hayatında önemli bir adım attı.
Mumcu'nun kaleme aldığı 23 adet kitabı bulunmaktadır (Kürt Dosyası, Gazi Paşa'ya Suikast, Kürt İslam Ayaklanması, 40'Ların Cadı Kazanı, Kazım Karabekir Anlatıyor, Tarikat Siyaset Ticaret, Bir Uzun Yürüyüş, 12 Eylül Adaleti, Rabıta, İnkılap Mektupları, Aybar ile Söyleşi, Devrimci ve Demokrat, Liberal Çiftlik, Papa Mafya Ağca, Terörsüz Özgürlük, Söz Meclisten İçeri, Silah Kaçakçılığı ve Terör, Tüfek İcad Oldu, Çıkmaz Sokak, Büyüklerimiz, Pulsuz Dilekçe Sakıncalı Piyade, Suçlular ve Güçlüler).
Türk Devriminin Namusunu Savunmuş Bir Türk Aydını: Uğur Mumcu
Aydın üzerine çeşitli tanımlar yapılıyor. Bu tanımlar arasında Prof. Dr. Ahmet Özer’in tanımı özellikle dikkatimi çekti. “Aydın, aklını ve enerjisini kullanırken, bencil davranmayan, kendisi dışındaki insanları ve toplumu da düşünen kişidir.” diyor Dr. Özer, aydını toplumsal sorumluluk ve risk üstlenmekle, müdahale etmekle tanımlıyor.
Uğur Mumcu da yazdığı eserlerle, kaleme aldığı makalelerle ve mücadeleci kişiliğiyle esaslı bir aydın profiliyle karşımıza çıkıyor. Uğur Mumcu'nun sahip olduğu bu aydın ve nitelikli kişiliğin en büyük sebeplerinden biri de Atatürkçü, anti emperyalist duruşu ve düşünce yapısı elbette. 6 Ocak 1981’de yayınlanan “Unutturulan Atatürk” başlıklı yazısında da adeta bugünkü tartışmalara dâhil olarak, “Amacımız, ulusal sınırlarımız içinde toprak bütünlüğümüzü ve ulusal tam bağımsızlığımızı sağlamaktır. Buna engel olmak üzere karşımıza çıkacak kuvvet, kim ve ne olursa olsun hiç duraksamadan çarpışırız ve başarı kazanırız. Bu konuda karar ve inancımız kesindir.” der.
Uğur Mumcu'nun herkesçe bilinen ve örnek alınan manifestosunda da Atatürkçü kişiliği göze çarpmakta. “Ben Atatürkçüyüm… Ben, cumhuriyetçiyim… Ben Laiğim… Ben antiemperyalistim… Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım… Ben insan hakları savunucusuyum… Ben, terörün karşısındayım… Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.”
Atatürkçülüğünün yani sıra özellikle eğitimde laiklikle ilgili hassasiyeti ve cumhuriyet rejimine olan bağlılığı da Uğur Mumcu’nun özellikleri arasında yer akmaktadır. Cemaat ve tarikatların emperyalizmle iş birliği yaptığına ve ordu içine yerleştiğine dair tarihi uyarılar yapmıştır. Köy Enstitüleri’nin yetiştirdiği vatandaş modeline dönmemiz gerektiğini vurgulamıştır.
Kendisini halktan yana bir gazeteci olarak açıklayan Uğur Mumcu’nun gazetecilik tanımı şu şekildedir; “Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir.
Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.”
Atatürk Maskelerini İndiren Uğur Mumcu
Uğur Mumcu bugün bedenen aramızda olsaydı İBB kitaplığında PKK'ya, onun siyasi ayağına ve de Amerikaya ait kitapların yer almasına nasıl bakardı? Uğur Mumcu bugün bedenen aramızda olsaydı Selahattin Demirtaş'ın tiyatrosuna katılıp vatansever maskelere bürünenlere nasıl bakardı?
Bu 3 soruya Uğur Mumcu'nun tek bir sözüyle cevap verebiliriz; “Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken de Atatürk maskesi taktılar!” Ülkemizi bölmeye çalışan ve emperyalist amaçlar doğrultusuna planlar yapanlara hizmet etmek amacıyla kör muhalefetçilik yaparak bölücü terör örgütleri ve siyasi ayaklarıyla yan yana gelip üstüne üstlük bir de Atatürk maskesi takanlara verilecek daha güzel bir cevap sanıyorum ki yoktur.
Bölücülüğe ve Emperyalizme Daima Karşı
Uğur Mumcu yaşamı boyunca PKK ve cemaat yapılanmasıyla mücadele etti. Gladyo tarafından katledilmesi de bunun bir göstergesidir. Devlet içindeki cemaat yapılanmasına karşı aldığı tavır, dönemin iktidar partilerince dikkat çekmiş ve ama hizmet eden eylemler olmuştur.
5 Ocak 1989 tarihli köşesinde “ABD ve öteki Batılı ülkeler niçin birdenbire bu kadar Kürt yanlısı oldular?” diye sorarak, “ABD için sorun, İran, Irak ve Türkiye'nin birer bölümünü kapsayacak bir Kürt devleti üzerinde şimdiden egemen olmak ve olası petrol yataklarını bu Kürt devleti aracılığı ile elinde tutmaktır.” yazar. Aynı yerde bugünlerin “ilerici”, “sosyalist” vb. geçinenlerini görmüş gibi bir de uyarı yapar: “Kürtler üzerinde ‘Amerikan mandacılığı’ hazırlığına kimse ‘sosyalizm’, ’Marksistlik’ ya da ‘devrimcilik’ etiketi yapıştıramaz.”
Suikastte ve Cenazede Emperyalizm Parmağı
Uğur Mumcu cinayetinin sorumlusu ABD’dir. Terör örgütü yandaşı ve en büyük destekçisi ABD, Uğur Mumcu gibi vatansever bir gazetecinin hain planlarını gün yüzüne çıkartmasından rahatsız olmuştur. PKK’ya bugün 5 bin tır silah veren ve bölücü terör örgütü için bütçesinden 1 yılda yaklaşık 550 milyon dolar harcayan ABD 27 yıl önce vatan kahramanınızı katletmiştir.
Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler üstlense de Mumcu'nun ölümünden 6 yıl sonra açılan ve görülmesine devam edilen dava kapsamında asıl failler bulunamamıştır. Uğur Mumcu’nun cenazesinde İran’ın suikaste dahil olmadığı halde “Mollalar İran’a” diye İran aleyhtarı sloganlar atılmıştır. Bölücülük ve emperyalizm perdelenmiş, hedef saptırılmıştır. Oysa 2. İsrail devletinin kuruluşuna direnen Kemalist Devrimin seçkin aydını olan Uğur Mumcu PKK ve Barzani arasında müttefiklik yapan ABD’yi kanıtlarla gündeme getirdiği için Amerikan Gladyosunun hedefi olmuştur.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok'un öldürülmesi eylemlerinin de arasında bulunduğu çok sayıda olayı kapsayan “Umut Operasyonu” dosyası olarak tarihe geçmiştir.
Uğurlar Olsun, Cesur Bulutlar Yoldaşımız Olsun
Bizler de Uğur Mumcularla aydınlanan ülkemizin birer ferdi, birer aydını ve birer meşalesi olarak önümüze daha büyük işler koymakta, emperyalizmin başını ezmekte ve tarikatların kökünü kazımakta kararlılıkla ilerliyoruz. Onu yas ve matemle değil, mücadelemizle anıyoruz ve yaşatıyoruz. 2018 yılında kendisini TGB olarak “Uğur Mumcu Gazetecilik Okulu” etkinliği ile andık. Türkiye Liseliler Birliği olarak da Atatürkçü- vatansever, antiemperyalist mücadelemizde Uğur Mumcuları yaşatacak ve “Öyleyse vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır.” sözündeki parçaları olarak, Sakıncalı Piyadeler olarak içimizden binlerce Uğur Mumcu yetiştireceğiz. Keskin kalemi ve kırık gözlüğü, yürekli yiğitlere ilham vermektedir.
Ece BEKTAŞ
TLB Ankara İl Başkan Yardımcısı
talebe.org