1) ANDIMIZ TEKRARDAN OKUTULSUN!
Andımızın kaldırılması “çözüm sürecinin” en büyük ihanetlerinden biridir ve o sürecin bir kalıntısıdır. Eğitim, bilimsel olduğu kadar aynı zamanda ulusal değerlerimize dayanmalıdır. Milli kimliğimize, değerlerimize ve hassasiyetlerimize her zamankinden daha çok sarılmalıyız. Andımızın hala okutulmuyor olması Türk eğitim sistemi için bir utançtır. Türkiye’de andımızdan rahatsız olan hiçbir Türk genci yoktur, aksine her Türk genci soğukta yağmur altında da olsa andımızı gururla okur. Andımızın tekrar okutulmasını istiyoruz, tekrar okul bahçelerinde gür sesimizle haykırmak istiyoruz: “Varlığımız Türk varlığına armağan olsun!”
2) EĞİTİM HAKKINDAN EŞİT YARARLANMAK İSTİYORUZ!
Eğitim, her Türk gencinin alması gereken bir haktır. Ne yazık ki bu haktan yararlanmak için her gencin önünde aynı koşullar yoktur. Köy yaşamı, ekonomik durum, hanedeki çocuk sayısı, sosyal faaliyetlere erişim, ebeveynlerin bilinç düzeyi, öğrencinin fiziksel engelleri gibi etkenler eğitim hakkımızı kullanırken karşımıza farklı koşullar çıkarmaktadır. Bu farkları ortadan kaldırmak için bakanlık politikalarını her gence uygun şekilde belirlemelidir.
Son zamanlarda yakındığımız en önemli konulardan biri de özel okul ve devlet okullarındaki eğitimin farklı olması. Üniversite sınavından iyi bir puan elde etmenin -ne yazık ki- ilk amaç olduğu lise eğitiminde özel liseler, sınava odaklı eğitimi devlet okullarına göre daha öne almaktadır. Ezberci eğitimin sisteminde bu işleyiş, veliler açısından ve sınav maratonundaki öğrenciler için kurtarıcı olarak görülmektedir. Dolayısıyla, aileler maaşlarını özel okullara yatırmaktadır. Bu koşulları yaratamayan aileler ise devlet okullarına çocuklarını göndermektedir. Paran varsa “nitelikli eğitime” ulaşabileceğin bu sistem değiştirilmelidir.
3) 2 SAATLİK SINAVLARLA KADERİMİZİN BELİRLENMESİNİ İSTEMİYORUZ!
Üniversiteye ve liselere geçiş sınavları bizleri maratondaki yarış atından farksız kılıyor. 4 sene boyunca öğrendiklerimizin 2 saatlik sınavlarla ölçülmesi bir yana, katsayısı yüksek olan dersler üzerinden başarılı yada başarısız olarak nitelendirilmemiz yeteneklerimizi ve ilgi alanlarımızı köreltiyor. Yarış atı değil, öğrenci olmak istiyoruz. Bütün öğrencilerin kendi özel yeteneklerine göre değerlendirildiği, yetenekli olduğu alana yönlendirilerek başarılı olduğu bir eğitim sistemi istiyoruz.
4) EZBERLEMEK DEĞİL ÖĞRENMEK İSTİYORUZ!
Eğitimi, nedensellik ilişkisini kavrayarak öğretmekten uzaklaştıran bir sistem, öğretmenlerimizin bizlere bilgileri boca etmesine neden oluyor. Sadece sonuç odaklı ezber bilgi önümüze geliyor ve adeta sınavlarımız, “bakalım, kaç tane bilgiyi ezberledin?” ölçütü üzerinden düzenleniyor. Araştırmaya sevk eden, uygulamalı, çağı yakalayan, gözlemleme olanaklarımızın olduğu bir eğitim sistemi istiyoruz. Ezberlemek değil, öğrenmek istiyoruz.
5) DERS SAATLERİ DÜŞÜRÜLSÜN, NİTELİK ARTTIRILSIN!
Okullarda, 8.00’dan 16.00’a kadar 8 saat boyunca oturuyoruz. Bu saatler arasında sürekli karşıdan bize gelen bilgileri almaya çalışıyoruz. Bu durum hem zamanımızı iyi değerlendirmemizin önüne engel oluyor hem de zihinsel ve bedensel sağlığımızı tehdit ediyor. Ders saatlerinin sayısı düşürülmelidir. Bizlere sosyalleşebileceğimiz, yeteneklerimize vakit ayıracağımız alanlar yaratılmalıdır. Ders saatlerinin uzunluğundan dolayı bir gencin okul ortamından vazgeçip açık liseye geçmesi acı verici bir olaydır.
6) ÇAĞI YAKALAYAN, BİLİŞİM KODLAMA GİBİ DERSLER İSTİYORUZ!
Günümüz teknolojik gelişmelerine katkı sağlayabilecek projeler yapmaya hazır olmak, çağı yakalayan bilgilerle donanmak istiyoruz.
7) YETENEKLERİMİZİ KEŞFEDEBİLECEĞİMİZ BİR MÜFREDAT, GÜÇLÜ BİR MESLEKİ EĞİTİM İSTİYORUZ!
Sanatta, sporda becerilerimizi geliştirebileceğimiz derslerin müfredatımıza eklenmesini istiyoruz. Üretim süreçlerine katkı sağlayabileceğimiz mesleki eğitimlerin önünün açılmasını istiyoruz.