İstanbul Sözleşmesi Masalı

TLB İstanbul İl Yöneticisi Eylül Yıldırım yazdı.

İstanbul Sözleşmesi Masalı

Kılıçdaroğlu iktidar olması durumunda ilk 6 ay içinde yapacaklarını şöyle sıraladı: "İstanbul Sözleşmesi’ni ilk bir hafta içinde yeniden yürürlüğe koyacağız. Kadına şiddet davalarına bakan özel yetkili mahkemeler ve Yargıtay’da ayrı bir ceza dairesi kuracağız… 1971 yılından bu yana Türkiye’nin taahhüt ettiği ama yasalaştıramadığını ilk 6 ayda sağlayacağız…”

Sadece Kılıçdaroğlu değil, Akşener'inden, Davutoğlu'na tüm Biden sevdalıları görevlisi oldukları ABD misyonu gereği ülkemizin askerine, polisine, çiftçisine dair ne plan varsa öne sürecekler elbette. Ve en başta kadınını oyalayıp, toplumsal huzuru bozma noktasında ellerinden geleni yapacaklar.
Bilgi kirliliğinin en çok dolaştığı sosyal medya mecrasını kullanarak, yalan yanlış anlattıkları şu şanlı İstanbul Sözleşmesi’nin ne menem bir şey olduğunu bir daha irdeleyelim

İstanbul Sözleşmesi tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi. İsmine baktığınızda tüm dünyanın imzalaması ve uygulaması gereken, kadın sorununu çözecek bir sözleşme görüntüsü veriyor. Ancak özüne bakarsak; ABD’nin yine ve yeniden güzel makyajlarla, süslü laflarla ve türlü sinsiliklerle göz diktiği ülkelere sunduğu bir yıkım paketi olduğu gerçeğini görüyoruz.

Sözleşme 2011 yılında İstanbul’da toplanan Avrupa Konseyi ve bazı katılımcı devletler tarafından apar topar imzalandı. 29 Kasım 2011 yılında yürürlüğe girdi. Türkiye ise sözleşmeyi 2011 yılında meclise sunmuş ve meclisten 1 çekimser oy alarak onaylamıştır. 1 Ağustos 2014 tarihinde de Türkiye’de yürürlüğe giren sözleşme, 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı kararıyla feshedildi.


Fonlardan Vazgeçemeyip Vatana Düşman Olanlar

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden sonra sosyal medyada çokça görülen kara propagandalar ve ABD tarafından fonlanan Batı menşeili feminist/feminazi toplulukları tarafından sokaklarda eylemler yapıldı. Bu eylemlerin hemen ardından Kadın Adayları Destekleme Derneği (Ka-Der) hiçbir doğruluğu, elle tutulabilecek bir kaynağı bile olmayan “1 Ayda Ne Değişti?” başlıklı bir görsel yayınladı.

Tüm bu eylemler ve yayınlanan görseller ile Türk milleti öyle bir havaya sokulmak istendi ki, sanki İstanbul Sözleşmesi feshedilince bizim 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunumuz puf diye yok oldu. Ka-Der’in sözleşmeye dair yaydığı argümanlarda anlatılanlar aslında 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunumuzda yer alıyor ve uygulanıyor. Öyle zannedildiği gibi buharlaşmadı.

Yaratılmaya çalışılan hava ile gerçekliği olmayan, tamamen yalan beyanlara dayanan, hiçbir resmiyeti olmayan açıklamalara inanır olduk. Sosyal medyanın karmaşasından faydalanıp, sözleşme feshedilmeden evvel sokaklarda kadın cinayetleri olmuyordu masalına insanları inandırabileceklerini düşünmeleri de akla ziyan.
Oysa 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunumuzun sadece 1. Maddesi İstanbul sözleşmesinin ötesine geçmektedir. Bakınız aynen şöyle denmektedir; “Bu Yönetmelik, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik tedbirler ile bu tedbirlerin alınması ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsar.”

İstanbul Sözleşmesi’nin Gerçek Yüzü

Peki, İstanbul Sözleşmesi nedir ve neyi amaçlar? İstanbul Sözleşmesi’nin amacı kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak olarak öne sürülüyor. Bu pek tabi ne taraftan baktığınıza bağlı. Sahnede size anlatılan hikaye ile size bu filmi yutturmak isteyen senarist ve aktörler var. Oysa bunu savunan sözde kitle örgütlerinin eylemlerine ve bu eylemlerde taşıdıkları dövizlere baktığınızda erkek düşmanlığı ve kökleri Türkiye’den uzakta olan“Erkek-Devlet Şiddetine Karşı İsyanımız Bitmedi, Büyüyor!”, “Ocağı Söndür Kocanı Öldür!” gibi dövizler öne çıkıyor.

İstanbul Sözleşmesi her ne kadar kadına şiddeti engellemeye yönelik gibi öne çıkarılsa da temelinde doğal olmayan sözde cinsiyetleri, Batı’nın çürümüş kültürünü, LGBT’yi topluma dayatmayı amaçlıyor. Aynı zaman da GREVIO raporları ile hizaya getirilmek istenilen Türkiye’ye bir sopa gösteriliyor.

Sözleşmenin 1/2. maddesinde bulunan “Sözleşme hükümlerinin taraflarca etkili bir şekilde uygulamasını sağlamak amacıyla işbu sözleşme özel bir izleme mekanizması kurar.” ibaresi sözleşmeyi Türkiye’yi denetlemeye açan maddelerden sadece biridir. 1/2. Maddede bulunan izleme mekanizmasını 66. Maddede ise GREVIO adı ile görüyoruz.

İstanbul Sözleşmesi Türkiye’ye yeni bir toplumsal model dayatıyor. Bu yeni toplumsal model de Türkiye’nin bu çerçevede denetlenmesini zorunlu kılıyor. Burada da devreye GREVIO ve raporları giriyor.

2018 GREVIO Raporu’nda, Türkiye’nin terörle mücadelesinin kadınları kötü muameleyle karşı karşıya bıraktığını ve Türk askerinin, polisinin kadınlara istismarda bulunduğu iddia ediliyor. GREVIO raporları Türkiye’deki bütün verilerin aksine, kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin arttığını, Türkiye’nin artık yaşanılmaz bir ülke haline geldiğini söylüyor.
Yani bu rapor Türkiye Cumhuriyeti’ni Avrupa Konseyi’ne şikayet ediyor. Bu şikayetin ya da denetimin sonucunda Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye herhangi bir yaptırım uyguladığı düşünülüyor lakin bu mümkün değil. GREVIO bu raporlarla Avrupa’da Türkiye karşıtı bir kamuoyu oluşturmayı amaçlamakta. Avrupa Konseyi ve sözleşmesi aslında silahlı kuvvetleri olarak görebileceğimiz GREVIO’su ile Türkiye’yi emri altına almayı, hizaya getirmeyi hedefliyor. Fakat bilmiyorlar ki Türk milleti, Türk gençliği, Türk kadını emperyalizmin bu çürümüş dayatmasına göz yummaz.

Uluslararası Terörün Kaynağı ABD, Türkiye’ye Nota Veremez

Türkiye’nin terörle mücadelesini çatışma olarak raporlayarak terörle mücadelesini kınayan batı devletleri bugün Türkiye’de o terörün yaratıcısıdır. ABD’nin açıktan verdiği silahlarla, paralarla terörizm besleniyor ve Türkiye’ye salınıyor. O teröristlerin “özgürlük savaşçıları” olarak propagandasını yapan “Demokrasi” adı altında ülkeleri işgal eden, masum insanları katleden ABD mi Türkiye’ye nota verecek? Kadına şiddet oranları Türkiye’den kat be kat yüksek olan Avrupa mı Türkiye’ye nota verecek? Bu ülkelerin çoğu sözde “kadına şiddeti önleyecek” bu sözleşmeyi imzalamamışken Türkiye’yi nasıl bu noktada “hizaya” getirecek?

 

Yabancı Fonlara Dilenen Değil, Özgücüne Güvenen Türk Kadınları

Kılıçdaroğlu sözde “kadınların haklarını korumak için” iktidar olduğunda İstanbul Sözleşmesini imzalayacakmış; özde ise Biden’ın “kuklası” olarak gelen talimatlarla ABD’nin Türkiye’de denetim mekanizması kurmasını sağlayacak sözleşmeyi imzalayacak. AB ve ABD tarafından fonlanan Sivil Toplum Kuruluşlarında kadınları oyuncak etme devri bitmiştir. ABD ile birlikte planları da bir bir çökmektedir. Türk kadınının böyle oyunlara, yalanlara karnı toktur. Türk kadınının mücadelesi binlerce yıllık tarihe dayanıyor. Kadının özgürlüğüne ve haklarına kavuşması sözleşmeyle veya senetlerle değil mücadelesiyle olmuştur. Türk kadınına bu haklar gökten inmemiştir. Bugün de kadının hak ettiği haklarını alması için öncelikle emperyalizme tahakkümünü bertaraf etmeli ve üretim devriminde önder konumuna yerleşmeli. Kadın ürettiği zaman özgürleşecek, aydınlanacak ve hakkını cesurca isteyecektir.

Atatürk Devrimleri Yaşatır

Tarihimize baktığımızda da kadın mücadelesinin erkekleri dışlayarak, ikiyüzlü batıdan medet umularak yapılmayacağını; bir Türk kadınının dimdik kendi ayakları üstünde duran ve güçlü olduğunu, ayaklarının Türkiye topraklarına bastığını görürüz. Türk kadını birçok hakkını, çoğu devletten önce Kurtuluş mücadelesiyle birlikte emperyalizme karşı zafer kazanarak elde etmiştir.

Batı'ya el açarak, emperyalizmin elinde oyuncak olarak değil; 6284 ve Medeni Kanun'umuzu geliştirerek, eğitimle, işle, kültür ve sanatla bu çürümeye karşı kadınlarımızı gerçekten özgürleştirmek için kadın-erkek omuz omuza mücadele edelim.

 

Eylül Yıldırım
TLB İstanbul İl Yöneticisi

Tarih:
Diğer Haberler