Aşırı Koruyucu Olmadan Yetiri Kadar Denetim

TLB olarak Bağımlılık Tanı ve Tedavi Merkezinden psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Defne Tamar Gürol ile ekran bağımlılığı üzerine yaptığımız röportaj.

Aşırı Koruyucu Olmadan Yetiri Kadar Denetim

Türkiye Liseliler Birliği olarak Bağımlılık Tanı ve Tedavi Merkezinden psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Defne Tamar Gürol ile ekran bağımlılığı üzerine yaptığımız röportajı siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz.

İyi okumalar...

Ekran bağımlılığı nedir?

Ekran dışında her şeyden uzaklaşmak şeklinde özetleyebiliriz. En sık, oyun bağımlılığı biçiminde görmekteyiz. Sosyal medyayı sürekli takip etme, bu mecrada çıkan haberleri kaçırma endişesi de oldukça yaygın bir durum. Kişinin internet kullanımı günlük hayatta olumsuz sonuçlara yol açacak kadar kontrol dışıdır. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanı sınıflaması DSM-5’te sadece internet, oyun bağımlılığına dahil etmiştir. Oysa internet bağımlılığı oyun dışındaki uygulamaları da kapsamaktadır. İnternet bağımlılığı, interneti aşırı kullanma isteğinin önüne geçilememesi, internette geçirilen sürenin giderek artması, internete bağlı olmadan geçirilen zamanın önemini yitirmesi, yoksun kalındığında aşırı sinirlilik, gerginlik, huzursuzluk gibi belirtilerin ortaya çıkması, kişinin okul, sosyal ve aile hayatında bozulmaya yol açtığı halde internette vakit geçirmeye devam etmedir.

Bağımlılık nerede başlıyor?

Teknoloji hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Asıl sorun bizim onu kullanma şeklimiz. Sanal ilişkiler ve etkileşimler, gerçek sosyal ilişkilerin yerini alıyorsa burada problem başlıyor. Ekran başında o kadar uzun süre geçirilebiliyor ki, bilgisayarı bırakıp okula gitmeme, ev içinde anne-babasını dahi görmeme, yemeğini odasında yeme, hatta tuvalete giderek zaman kaybetmemek için idrarını pet şişeye yapma ile karşılaşabiliyoruz.

Bağımlılık dışındaki tehlikeler neler?

İnternette oynanan oyunlar yeni değerler sistemini oluşturuyor. Oyunlarda bir görev veriliyor, bu görevlerin yerine getirilmesi için komutlara itaat etmesi bekleniyor, birlikte ‘savaştığı’ arkadaşını bir sonraki aşamada öldürebiliyor. Bu değerler toplum tarafından oluşturulmuş değerler değil. Kişinin kültürü, gelenekleri, binlerce yıldır oluşmuş toplumsal yasa ve yasakları hiçe sayan bir değer sistemi ortaya koyuyor. Ailenin, çevrenin, öğretmenlerin, toplumun denetiminde olmayan bu değerler sistemini ‘oyun’ların senaryosunu yazanlar belirliyor. Bu oyunların senaryolarını yazan kişiler kötü niyetli ve hastalıklı bir düşünceye sahip olurlarsa ciddi bir silaha dönüşebiliyor.

Ekran bağımlılığının sebepleri nelerdir?

Bu tek bir etmenle açıklanabilecek bir durum değildir. Bir bakış açısına göre hayatta başarısız olunan alanları giderme çabası bulunmaktadır. Örneğin iletişim kurmakta güçlük çeken biri sanal ortamda olmayı arzu ettiği kimliğe bürünebilmektedir. Yüz yüze yapmakta güçlük çekeceği sohbeti, büründüğü kimlikle sürdürebilir. Yaşını, dış görünümünü, eğitimini ve daha başka birçok özelliğini olduğu değil, olmayı arzu ettiği şekilde tanıtabilir. Böylece gerçek hayatta yüzleşmesi gereken sorunlardan uzaklaşmış olur.

Çocukların ekranla ilişkileri nasıl olmalı?

Üç yaşından önce kesinlikle ekranla bir ilişkileri olmamalıdır. Etrafta çok sık görüyoruz; küçücük çocuklar ve önlerinde akıllı telefon ya da tablet. Çocuklar görüntü ve sesi büyülenmiş bir şekilde takip ediyor. Aynı sakınca, televizyonların bebek kanalları için de geçerli. Bu yolla çocuk sadece iki duyusunu kullanıyor: görme ve işitme. Oysa bir oyuncak karşısında beş duyusunu da kullanır: görür, duyar, ağzına sokar, tadına bakar, dokunur, koklar. Beş duyusunu kullandığı zaman gelişmekte olan bir beynin hücreleri arasında oluşacak dallanma ile iki duyuyu kullandığında oluşacak dallanma çok farklı olacaktır. Çocuklarımızı sosyal hayata, akademik hayata doğru bir şekilde hazırlamak istiyorsak kesinlikle üç yaşından önce ekrandan uzak tutmamız gerekir.

Etkili mücadele için neler yapılmalı?

Nasıl bir gençlik hedefliyoruz, bunun üstünde düşünmeliyiz. Eğitimde tek odağımız PISA olmamalı. Her ülkenin bir gençlik politikası olmak zorundadır. Milli bir gençlik politikası geliştirmeliyiz. Gençlere sanal ortamlarda değil; sporla, sanatla, bilimle doyum sağlama olanakları sağlamalıyız. Geleceğimizi fikri hür, irfanı hür bir gençliğe teslim etmenin planlamasını yapmamız gerekir. 

Ailelere ve öğretmenlere önerileriniz nelerdir?

Çocuklarımızı tek başına sokağa bırakmıyoruz, ama hiçbir denetimin olmadığı internete tek başına bırakıyoruz. Hangi sitelere giriyor, kimlerle konuşuyor, neleri izliyor tamamen denetim dışında bırakılmamalı.

Diğer uçta ise aşırı koruyucu bir aile tutumu var. Çocuklarının hiçbir şeyi denemesine, hata yapmasına, hayal kırıklığı yaşamasına, sorun çözme becerileri geliştirmesine izin vermeyen anne-baba tutumu da başka bir sorun alanı oluşturuyor. Bu tutumun sonucunda doğru/yanlış ayırımı yapabilen, seçim ve davranışlarının sonuçları ve sorumluluğunu alabilen yetişkinler olma fırsatını ellerinden almış oluyoruz. Hayal kırıklıkları ile başa çıkmayı öğrenmek için onlara sorumluluk vermemiz gerekir.

Sonuç olarak aşırı denetim de hiç denetimsiz bırakmak da onları erişkin hayata hazırlamıyor. Aşırı koruyucu olmadan yeteri kadar denetim çocuklarımızı büyütürken izlememiz gereken yol olacaktır.

talebe.org

Tarih:
Diğer Haberler