YAZAR
Düşmanın vatanın bağrına hançeri dayadığı yıllarda Türk Milleti Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde birleşmiş, emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı başlatmıştı. Bu kurtuluş yalnızca düşmanı denize dökmekle bitmeyecekti. Emperyalizmi siyasetten, ekonomiden, eğitimden kısacası hayatımızın her alanından silip atmakla bağımsızlığımıza kavuşmak mümkündü.
İşte bu fikirlerle, Mustafa Kemal Atatürk yalnızca düşmanı alt etme planları yapmıyordu. Ülkemizin geleceğini aydınlatacak planları daha savaş yıllarında oluşturmaya başlamıştı. Ülkemizin geleceği ve bağımsızlığımızın teminatı için özellikle eğitim alanının üzerinde yoğunlaştı. 15 Temmuz 1921 de Kütahya-Eskişehir savaşı sürerken ve Türk Ordusu var gücü ile düşmana karşı koyarken, Mustafa Kemal Ankara’da bir Maarif Kongresi topladı. Düşman Ankara’ya doğru ilerlerken toplanan bu kongre bugün Atatürk’ün eğitime ve öğretmenlere verdiği değerin en büyük delili olmuştur.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında eğitim alanında hızla köklü değişiklikler yapmak gerekiyordu. Henüz genç olan Cumhuriyet’in kalıcılığı, eğitimde yapılacak devrimlerle doğru orantılıydı. Bunun için önce eğitimi teokratik çemberden tamamen çıkarmak, laikleştirmek ve millileştirmek şarttı. O yüzden ilk iş Tevhid-i Tedrisat kanunu çıkarıldı. Bu kanunla beraber ikili eğitim dönemi bitmiş, medreselerin kapanmasının yolu açılmış oldu.
Tevhid-i Tedrisat kanununun kabulünden sonra, milletimizi köleleştiren, gelişmesi önündeki enbüyük engel olan Arap alfabesi kaldırıldı. Yerine okunması ve yazması kolay, diğer milliyetlerle iletişim kurmamızı sağlayan Türk alfabesi getirildi. Türk Toplumu uzun bir uykudan uyanmış gibi hem kendi kültürünü öğrenebileceği hem de dünya ile bağlantı sağlayabileceği yeni harflerine kavuştu. Bu tarihi devrimle çağdaşlaşma yolunda büyük bir adım atılmış oldu.
Mustafa Kemal, 9 Ağustos 1928 de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Sarayburnu’ndaki genel müsameresinde ‘Milli Sır’ların en büyüklerinden birini şöyle açıklıyordu: “… Vatandaşlar yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz! Bütün millete, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir toplumun yüzde sekseni okuma yazma bilmez, bu ayıptır…” diyerek okuma yazma seferberliği başlatmıştır. Bu seferberlikte Gazi’ye Başkumandan yerine Başöğretmen ünvanı verilmiş, O başta olarak Büyük Millet Meclisi reisi, başbakan, mebuslar, bütün aydınlar ve bütün memurlar, birer öğretmen ; Türkiye, şehirleri, köyleri, dağları ve ormanlarıyla talebesi bütün millet olan büyük bir mektep haline gelmişti.
Bu gelişmelerin devamında, eğitimi güçlendirmesi, herkesin okuyup yazabilmesi, yeteneğine göre meslek edinebilmesi için Millet Mektepleri, Halkevleri ve Köy Enstitüleri kuruldu. Bu adımlar Cumhuriyet’in modern eğitim sistemini yansıtan ilk okullar olmuştur.
Öğretmen Ordusu: Kültür Ordusu
Milliyetçilik, halkçılık, laiklik esaslarının yerleşip kuvvetlenmesinde Cumhuriyet öğretmenlerinin yaptıkları hizmetler büyük olmuştur, olmaktadır ve olacaktır. Gelecek kuşakları devrimlere bağlı kılmak, ülkesine yararlı fertler haline getirmek gibi büyük bir sorumluluğa sahiptir öğretmenlerimiz. Türk geleneklerinde Askerlik mesleği gibi kutsal sayılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimleri topluma benimsetmede sırtını yasladığı, geleceği bilgisiyle, vicdanıyla kuracağından şüphe etmediği büyük bir meslektir.
Osmanlı döneminde ne kadar sert olur ve korku verirse o kadar iyi kabul edilen bu meslek Cumhuriyet Devrimleri ile beraber geleceği şevkatle, bilgiyle ören, çocukluğumuzda annemizden babamızdan önce ilk örnek aldıklarımızdır öğretmenler.
Eğitim de paranın belirleyici olduğu, bilimsel düşüncenin, sorgulamanın bırakılıp ezberci bir sisteme dönüldüğü, yeteneklerin körelip açığa çıkmadığı, millilikten uzaklaşıldığı bir dönemde öğretmenlerimiz bizlerin aydınlanma neferleridir.
“İleri! İleri! Daima İleri! Diyerek Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk aydınlanma yolunda durmadan yılmadan çalışma gerekliliğini dile getirmiştir. Cumhuriyet devrimlerinin gerçekleşmesinde en önde kararlı, cesur, aydın öğretmenlerimiz vardır. Ve yeni kurulan Cumhuriyet onların omuzları üzerinde yükselmiştir.
Türk öğretmenlerinde milliyet, vatan ve fedakarlık ruhu çok yüksektir.
Dün, Şehit Öğretmen Astsubay Mustafa Fehmi Kubilay gibi gericiliğin karşısında dimdik durdu,
Bugün, Şehit Öğretmen Şenay Aybüke Yalçın gibi, Şehit Öğretmen Necmettin Yılmaz gibi bölücülüğe geçit vermemektedirler.
“Milletleri kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir..
Onlardır ki, toplumları gerçek milletler haline koyarlar”
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk