Her devrim veya karşıdevrim, kendi gençliğini oluşturur. Yetiştirdiği gençlik kendi sisteminin devamlılığı sağlar. Türkiye Cumhuriyetinde 3 Mart 1924 yılında bilimin, aydınlanmanın, özgür düşüncenin önüne set çeken unsurlardan biri olan halifelik kaldırıldı, Tevhid-i Tedrisat kanunu ile eğitimde birlik sağlanıp, modern Türk eğitim sisteminin temelleri atıldı. Köy Enstitüleri modeliyle genç cumhuriyetin, "Aklı Hür Vicdanı Hür", araştıran, sorgulayan gençliği yaratılmaya çalışıldı. 1945'ten sonra ise Türkiye'nin, Küçük Amerika sürecinin başlamasıyla Cumhuriyetin değerlerinin yıkılmaya başlandığı döneme gelindi. Menderes döneminden başlayıp, 80 darbesiyle doruğa ulaşan gençliğin, apolitik, siyasetten uzak, biat kültürü ile yozlaşıp sıra arkadaşıyla rakip haline geldiği, aydınlanmadan, bilimden uzak gençlik kitlesinin yaratıldığı döneme girildi ve Eğitim bir kargaşa ortamına döndürüldü, özellikle AKP’nın iktidar olduğu 2002 den itibaren denenmedik yasa, uygulanmamış öneri, gelmeyen sınav sistemi kalmadı. OKS, ÖSS, YGS, LYS, SBS, TEOG ve daha niceleri, eğitim sistemi tarihimizde nerdeyse yapılan köklü değişiklik hamleleri harici başka bir şey bulunmamaktadır. Bu yazıda da içinde bulunduğumuz dönemde hayallerini kurduğu yaşama ulaşması için hipodroma dönen eğitim mücadelesinde, gençliğin önüne her kulvarda en önde ipi göğüslemesini şart koşan eğitim sistemini inceleyeceğiz.
5 Yaşında Hipodroma İlk Adım
İlkokul ve hatta anaokulu sıralarına gelmesinden itibaren başlayıp gençliğin önüne, 4+4+4'le beraber ilkokullara mescitlerin sokulması, zorunlu din dersleriyle beraber akıllara "Şeytan, Cin, Peri vb" kavramların empoze edilmesi, pozitif bilimlerden uzak, biat ve korku sisteminin temellerinin atılması sağlandı. İlkokul öğrenimini bu şekilde tamamlayan bireyin önüne, kendisinin seçtiği ve o işi yapmaktan mutlu olduğu bir alana yönelmesini sağlayan bir sistem değil de, TEOG adı verilen 8 yıllık birikimi, belirli tarih aralıklarıyla, bir kaç saatte sınayan, bireyi sıra arkadaşıyla düşman eden, birbirlerinin üzerine basmasının istenildiği bir sınav sistemi konmaktadır. Daha 12 yaşında olan gençlerin omuzlarına, 8 yılın sorumluluğunu yükleyen ve bu sorumluluğu kaldıramayıp intihar eden gençlerin sorumlusu da işte bu sistemdir.
12 yaşında olan ve normalde sokakta arkadaşlarıyla oyun oynaması gereken bireyin, hayatının 1 yılını canına dişine takarak, dershaneye giderek, hazırlanıp TEOG sınavlarına giren gencin önüne, bundan sonra iki yol çıkmaktadır. Ya iyi bir puan alıp, Anadolu Lisesi'ne gidecek, ya da o yaşlarda bu kadar ders yoğunluğunu kaldıramayıp, sisteme göre kötü bir puan alıp istemediği halde İmam Hatip veya Meslek Lisesi'ne gidecektir.
Gericiliğin Top Koşturduğu Liseler
Liseye başlayan gençlik karşısında, aydınlanmanın beşiği liseleri değil de sistemin her alandan saldırısı altında olan liseleri görecektir. Pozitif bilimlerden uzak, gençliği kendi değerlerinden ve Mustafa Kemal’den soyutlamak amacıyla Gençliği Hitabenin ve Andımızın ders kitaplarından çıkarıldığı, seçmeli dersler adı altında ama illaki birkaçının seçilmesi zorunlu olan ve ders saati yetersizliğinden ötürü Beden Eğitimi derslerinin yerine getirilen Osmanlıca ve Din kültürü tabanlı derslerle, gençliğin Cumhuriyet değerlerine yabancılaşması sağlanıyor. Ayrıca sayısının haftada 2 saat olan beden eğitimi dersleri kaldırılıp, gençlik 4 duvar arasına hapsediliyor ve liselinin Spor alanında iyi yönlerini keşfetmesinin önü kesiliyor. Bir diğeri ise, liselere mescidin açılmasıyla, Mustafa Kemal’in Din ve Dünya işlerini ayıran, Laiklik ilkesi tanınmamakta ve aynı zamanda mescide giden, gitmeyen öğrenci diye ayrıştırma yapılarak, kutuplaşmanın önü açılmaktadır. Buraya bir parantez açmak gerekirse oda meslek liseleri, Haftada 39-40 ders saati işlemelerine rağmen Matematik ve Fen tabanlı dersleri görmemektedirler. İşin vahim olan tarafı ise buradadır, Ülkemizde, Meslek Liselerindeki bölümlerin çoğu, Bilişim Teknolojileri ve Elektrik bölümüdür. YGS sınavından sonra bu bölümlerden birini tercih etmek isteyen lise öğrencisinin, lisede Matematik ve Fen dersleri görmemesine rağmen YGS’de bu derslerin sorularını çözmesi gerekmektedir. Bu Tabiri caizse balığı sudan çıkarıp uçurmaya çalışmaktır. Birde tüm devlet okullarındaki öğrencileri bir sıfır geriye atan bir durum var ki; “parayı veren düdüğü çalar mantığı” ile işleyen okul puanı ayrıcalığı. Buradaki amaç ise Temel Liseler veyahut Özel Okulların şişirme notları ile üniversite sınavından alınan nota daha fazla puan eklemeyi sağlamaktır.
Eğitim Sisteminin Çıkmaz Sokağı: YGS
1 yıl boyunca tüm gayretleriyle, konu açıklarını toparlayan sınava hazırlanan ortalama 2 milyon öğrenci YGS sınavına girmektedir. YGS sınavının son 5 yıllık tarihine bakarsak durumun vahim olduğunu anlayabiliriz. 2015 yılı sınav sonuçları, YGS’nin ilk kez uygulanmaya başlandığı 2010 yılındaki performansın bile altında kaldı. 2010 yılındaki YGS sınavında zaten kötü olan Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri net ortalamaları bu durumu açıklamak için yeterli olacaktır. 2010 da, Fen Bilimlerinden 40 soru da çıkan ortalama net 5.50, Sosyal Bilimlerde ise 12.40 (2015, Sosyal Bilimler net 10.40, Fen Bilimleri ise 4.60) Üniversite sınavında ortaya çıkan durum, ilkokuldan itibaren verilen eğitimin ne kadar başarısız olduğunun kâğıt üzerindeki sonucudur.
Sonuç Olarak
Amerikan ajanları 1945'lerde, Türkiye'yi parçalamanın tek yolunun, Türk gençliğini, Milli değerlerinden, Mustafa Kemal'den, Bağımsızlıktan, Bilim ve Aydınlanmadan koparmak olarak tarif ettiler. Bu gaye ile Atatürk gençliğine karşılık "bizim oğlanların" gençliğini yaratmayı önlerine hedef koydular. Ama Türk Gençliği, Mustafa Kemal'e, Milli değerlerine olan saldırılara karşı hep cepheden göğüs geldi, 27 Mayıs Devriminde, 68 Gençlik Hareketinde gençliğin ana sloganı hep Mustafa Kemal ve Tam Bağımsızlık üzerinden şekillendi, bugün de bu böyledir, AKP, 19 Mayıs'ları, 29 Ekim'leri yasaklama kararı aldığında, Türk Milleti milyonlar olup, en iyi cevabı meydanlarda verdi.
Umut Gör
TLB İstanbul İl Başkanı