YAZAR
“Bir zamanlar öylesine saftım ki; yüksek mevkilerde oturan, iyi evlerde yaşayan, öğrenim görmüş ve bankalarda hesapları olan insanları saygı değer kimseler sanırdım.“
Martin Eden/Jack London
Ana karakterimiz Martin Eden yoksul bir gemi işçisidir. Bir kavga sırasında varlıklı bir burjuva olan Arthur’un hayatını kurtarmasıyla ve Arthur’un Martin’i teşekkür amacıyla yemeğe çağırmasıyla karakterimiz bambaşka bir dünyaya adım atar. Arthur Martin’i evdekilere “Bay Eden” diye tanıtır. Bu durum Martin’e tuhaf gelmiştir. Çünkü bu zaman kadar o hep “Martin” ya da “Eden” olarak çağırılmıştır. Arthur’un kendisine “Bay” diye hitap etmesi onu heyecanlandırmıştır.
Karakterimiz yemekte davranışlarıyla, konuşmasıyla ve bulunduğu sınıfsal konum itibariyle kendini Arthur’un çevresi ile kıyaslar. Bu kıyaslama sonucunda kendini aciz ve bu insanlara karşı yabancı hisseder. Karşısında bulunduğu insanlar ile aralarında uçurum olduğunu fark eder Martin. Arthur’un kız kardeşi Ruth’un Martin’e ilgili davranması sonucu Martin Ruth’a aşık olur. Ruth üniversitede edebiyat okuyan entelektüel genç bir kadındır. Martin bu güzel kadının birikiminden etkilenir ve içi okuma hevesiyle dolar. Ruth ise onun nasırlı ellerinden, yüzlerindeki yaralarından çekinmesine rağmen gence garip bir şekilde sempati beslemeye başlar. Martin karşılaştığı bu yeni dünyaya ve Ruth’a hayranlık duyar. Gerçek hayatın bu olduğuna ve onun da onlar gibi konuşması, okuması, giyinmesi gerektiğine kendini inandırmıştır artık.
Martin hem bu sınıfa dahil olmak hem de Ruth’un ilgisini çekmek için yarım bırakmak zorunda kaldığı eğitimine devam etme kararı alır. Ruth ile Martin sık sık görüşmeye başlar.
Martin karşılaştığı bu yeni dünyaya ve Ruth’a hayranlık duyar. Gerçek hayatın bu olduğuna ve onun da onlar gibi konuşması, okuması, giyinmesi gerektiğine kendini inandırmıştır artık. Martin hem bu sınıfa dahil olmak hem de Ruth’un ilgisini çekmek için yarım bırakmak zorunda kaldığı eğitimine devam etme kararı alır. Ruth ile Martin sık sık görüşmeye başlar. Ruth eğitim konusunda Martin’e yardım etmeye çalışır. Ona çeşitli kitaplar verir. Fakat okula devam etmeden sadece Ruth’un verdiği kitaplarla eğitimine devam etmenin zorluğunu fark eder Martin. Zengin ailenin kızı Ruth ailesinin desteğiyle eğitimine rahat bir şekilde devam ederken Martin’in gemilerde kazandığı kısıtlı parayla rahat bir şekilde eğitimine devam etme olanağı yoktur.
Martin boş zamanlarını kütüphanede geçirmeye başlar. Eline geçen bütün kitapları okumaya başlar. Martin parası bittiği zaman çalışmak için işe girer. Kalacağı yere bavul dolusu kitaplarla gider. İş arkadaşı ona çok yoğun çalışması gerektiğini ve kitap okumaya vakit bulamayacağını söylese de Martin kararlıdır, okumaya devam edecektir. Yoğun işten sonra bile uyumadan kitap okumaya başlar. Yoğun çalışma koşulları ve kitapları arasında sıkışan Martin bir süre sonra kitaplardan uzaklaşmaya başlar. Fakat bu uzaklaşma kısa sürer. Ruth’tan ve kitaplardan vazgeçemez. İşte biriktirdiği para ile daha çok okumaya başlar. Martin bir süre sonra okumayla yetinmeyip yazmaya başlar. Yazdıklarını çeşitli dergilere gönderir fakat bu dergilerden bir dönüş alamaz. Dergilerdeki yazıların, makalelerin bunca sanattan, edebiyattan uzak olmasına rağmen yayımlanması fakat onun yazılarının yayımlanmamasına anlam veremez. Bu durumda karakterimiz giderek karamsarlığa düşer.
Yazdıklarını Ruth’a korkuyla okutur Martin. Ruth yazıları okuduktan sonra Martin’e yazmamasını başka maaşlı bir iş bulmasını öğütler. Fakat Martin buna kulak asmaz. Martin Ruth ile tanıştığı ilk günden beri okumuş ve kendini geliştirmiştir. Burada şunu da vurgulamak gerekir, Martin sadece okumakla yetinen bir karakter değildi. Aynı zamanda okuduklarının üzerine düşünen ve okuduklarını enine boyuna değerlendiren bir karakterdi.
Aynı zamanda okuduklarının üzerine düşünen ve okuduklarını enine boyuna değerlendiren bir karakterdi. Martin Ruth’ların evine gelenlerin okuyan fakat sığ kişiler olduklarını fark eder ve bunları açıkça yüzlerine vurur. Bu olay Ruth ile aralarının açılmasına sebep olur. Martin’in her şeye inancını kaybettiği bu anda yazdığı yazılar dergilerden kabul alır. Martin bir anda hayranlık beslediği, aralarına girmeye çalıştığı sınıfın insanlarından büyük beğeni alır. Bir zamanlar onu küçük gören bu insanlar artık Martin’e yakınlaşmaya başlar. Martin birbiri ardına bu insanlardan yemek davetleri almaya başlar.
“Umutsuzca açlık çekerken kimsenin onu yemeğe çağırmadığını hatırladı. Yemek davetlerine o zaman, açlıktan güçsüz ve baygın düştüğü, zayıflayıp eridiği o günlerde ihtiyacı vardı.Çözülmez çelişki buydu işte. İhtiyacı varken kimse ona yiyecek vermemişti. Şimdi yüz bin öğüne yetecek parası varken, canı yemek bile çekmezken, bir sürü insan onu yemeğe çağırıyordu. Ama neden? Hiç adil değildi bu; ne yapmıştı ki? Değişmemişti. Ürettiği ne varsa o döneme aitti.”
Martin artık hayranı olduğu bu zengin burjuva sınıfının sahteliğini, ikiyüzlülüğünü görmüştür. Gerçekten istediği hayat bu muydu? diye sorgular. Bu sahteliğe artık dayanamaz Martin. İnandığı parlak hayatın gerçek yüzünü kaldıramaz ve kendini denizin soğuk, karanlık sularına bırakarak yok eder…
Dilara Ayas
TLB İstanbul İl Yöneticisi