Ülkemizin sorunlarından birisi de ezbere dayalı eğitim sistemidir. Her insanın yetenekleri ve ilgileri farklı olmasına rağmen öğrencileri alanı dışı derslerden sorumlu tutan bu sistem geleceğini de buna bağlıyor. Pratik içerisinde uygulayarak öğrendiğimiz bir sistem ile her şey daha farklı bir olurdu. Kendimize ve ülkemize yönelik katkısı olacak bilgiler öğrenebilseydik ülkemizin ilerlemesi adına çok büyük katkılara imza atardık. Bahsettiğimiz bu modelin uygulanmasının mümkün olamayacağını söyleyenler var ancak kafamızı çevirip geçmişe baktığımızda hayal edilen sistemin imkânsız olmadığını görüyoruz.
Cumhuriyet Devrimlerini İleri Taşıyacak Tasarı
Cumhuriyete geçişin yeni dönemleriydi. Devlet, çiftçiyi desteklemek ve yükünü hafifletmek için aşar vergisini kaldırmış, boş devlet arazilerini toprağı olmayan köy halkına dağıtmıştı. Bu kalkınmak için yeterli değildi. Köy halkının çoğunluğu okuma yazma bilmiyordu ve ülke nüfusunun çoğunluğu köylerde yaşıyordu. Okul sayısı ve öğretmen kadrosu eksikti. Toplumların ilerlemesi için eğitim ön planda tutulmak zorundadır. Cumhuriyet devrimlerini benimseyecek, ileri taşıyacak güçlü bir halka ihtiyaç vardı. Halkın bir kurtarıcı aramasına gerek kalmamalıydı. Halk o kurtarıcının bizzat kendisi olmalıydı. Yeri geldiğinde toprağa ekebilmeliydi, yeri geldiğinde kendi elbisesini dikebilmeliydi. Bu nedenle 17 Nisan 1940 tarihinde mecliste Köy Enstitüleri tasarısı kabul edilmiştir. Artık Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç öncülüğünde eğitimde bir devrim dönemi başlayacaktı.
Köy Enstitüleri Nedir?
Eğitimde bütünlük, çevre ve zamana göre üreticilik, özgürlük, rehberlik, etkinlik sürdüren özetle çağdaş eğitim ilkelerini temel alan bir sistemdir Köy Enstitüleri. Köy Enstitüleri’nin içeriğinde öğrenim görecek olan öğrencinin 5 yıl boyunca alacağı toplam derslerin içerisinde 114 haftalık kültür dersleri vardı. Geriye kalan 58 hafta ziraat dersleri olarak planlanmıştı. Müzikten felsefeye el sanatlarına kadar birçok ders vardı. Her enstitü bu genel çerçeve içinde kendi yıllık, haftalık ve günlük planlarını yapmakta özgürdü. Enstitüler her daim yaşayan ve üreten merkezler olarak planlandıkları için tatil haftaları ayrıca düzenlenir, öğretmen ve öğrenciler belli dönemler halinde izne çıkardı. Zirai dersleri ve çalışmaları bölgelerin iklimi coğrafyası ve benzeri özelliklerine göre düzenleniyor, her enstitü bölgesinde farklı şekilde uygulanıyordu. Enstitülerde verilen teknik derslerin eğitiminde ise zaman içinde öğrencinin bir alanda uzmanlaşması temeldi. Yani öğrenciyi kendi alanında geliştirmeyi teşvik ediyordu. Köy Enstitüleri'nin müfredat programına baktığımızda ise ilkokulu bitiren bir çocuktan çağdaş, vatansever ve kültürlü bir insan yaratmanın hedeflendiği açıkça görülüyordu.
1933- 1934 yıllarında ülkedeki 40 bin köyde sadece 4992 köy okulu ve bu okullarda toplam 6786 öğretmen vardı. Köylerde yaşayan 2 milyon çocuğun ancak 312 bini 3 yıllık köy okullarında okuyabiliyordu. Bu okulların en önemli özelliği ezberci anlayış yerine öğrenci merkezli, yaparakyaşayarak öğrenmedir. Köy Enstitüleri'nin diğer önemli bir katkısı da kızların okumasına yöneliktir. Özellikle bu okullar sayesinde kız-erkek ilişkileri daha medeni bir hal almış, kız çocuklarının okuyamayacağı algısı da başarıyla yıkılmıştır. Hasan Ali Yücel'in öncüsü olduğu bu devrimde ülkemizde ve diğer ülkelerde de büyük yankılar uyandırdı. UNESCO tarafından özgün bir model olarak nitelendirilen bu proje bir kalkınma yöntemi olarak gelişmekte olan ülkelere önerilmiştir.
Kimdi Bu Öncü Hasan Ali Yücel?
17 Aralık 1897'de İstanbul'da doğan Hasan Ali Yücel’in küçük yaşlardaki yazma ve öğrenme tutkusu gelecekte çok şeye katkı sağlayacağının göstergesiydi. 1906'da 9 yaşındayken Mektebi Osmaniye'ye kaydı yapılır. 1908'de devrim gerçekleşmiş, Meşrutiyet ilan edilmişti. Yücel'in düşünce yapısı henüz 11 yaşındayken 1908 Devrimiyle başlamıştı. Mektebi-i Osmaniye’den sonra Hasan Ali Yücel için Vefa İdadisi dönemi başlar. Son sınıftayken I. Dünya Savaşı sebebi ile askere alınır. Önce Asteğmen sonra Teğmen olarak 3,5 yıl askerlik yapar. Askerliğinin bitmesinin ardından Darülfünun’da öğrenimini tamamlama imkanı bulur ve 1922 yılından itibaren öğretmenliğe başlar. 1927'de Eğitim ve Teftiş Kurulu üyesi olmuştur. İncelemelerde bulunmak üzere bakanlık tarafından Paris'e gönderilir. Oradaki izlenimleri ile ilişkili olarak Fransız Maarif Teşkilatı’nda Müfettişler (1934), Fransa'da Kültür İşlevi (1936) adlı kitaplar yazmıştır. Türk Dil kurultayında Etimolojik kolu Başkanlığı yapmış, 1932'de Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü'ne ve 1933'te de Ortaöğretim Genel Müdürlüğü'ne getirilmiştir. "Goethe" Bir dehanın romanı adlı çalışması ile Goethe madalyasını kazanmıştır. 1938'de Türkiye'de Ortaöğretim kitabını yazmıştır. 28 Aralık 1938'de ise Milli Eğitim Bakanı olmuştur.
Hasan Ali Yücel, Türk devrim tarihinde düşünceleri ile yaptıkları ile derin katkıları olan bir aydındır Milli Eğitim Bakanı olmadan önce müfettişlik, Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürü ve Ortaöğretim Genel Müdürlüğü yapmış deneyimli bir eğitimci, felsefeci, yazar, yönetici ve sanatçıdır. Hasan Ali Yücel'in kurduğu tercüme barosu tarafından 1946 yılına kadar yaklaşık 7 yılda 496 Eser Türkçeye çevirmiştir.
Test Çözen Değil, Üreten Olmak İstiyoruz!
Bugün, eğitim sistemi bilimsel değerlerden kopuk, milli değerleri yeterli vurgulamayan bir konumdadır. O zaman milli değerleri aşılayan, ürettiren, spor ve resim dersleri olan, kendi alanında geliştirmeye teşvik eden bir sistem varken şimdi neden olmasın? Bugün öncelik Hasan Ali Yücel gibi bilimsel, çağdaş bir eğitim modelinin benimsenmesi zorunluluktur. Bizler üretmek istiyoruz. Ülkemize hangi alanda olursa olsun katkı sağlamak için hazırız.
Defne Yosun Küçük
TLB Milas İlçe Başkanı