YAZAR
Türküler kimi zaman anne sütü sıcaklığında çocuğun söz dağarcığına bir ninni olarak akmış, kimi zaman bir ölüm ya da ayrılığın acısıyla yoğrularak katılaşmış, ağıtlaşmış, kimi zaman kadere boyun eğmenin sessizliğini ve çaresizliğini yaşatırken kimi zaman da zulme, haksızlığa, vefasızlığa, soysuzluğa, saygısızlığa karşı başkaldırının güçlü sesi olmuştur.
Türkülerde mertlik, yiğitlik, aşk, heyecan ve gizem vardır. Kimi zaman kıskançlık, şüphe ve endişe vardır. Emek ve çile vardır. Doğa vardır, toprak, su, ateş ve hava vardır. Hak ve haksızlık vardır. Edebiyat, tarih, felsefe, gelenek, görenek, hukuk ve töre vardır. Renk ve desen vardır. Güç ve enerji vardır. Kısacası insan, bizim insanımız, Türk insanı vardır ve en önemlisi fikir vardır. Düşünce vardır. İnanç vardır. Türküler taraftır. Apolitik olamazlar.
‘’Amerika Katil’’ dersin. Özgürlüğü türkülerde ararsın. İşte bu türkülerimiz son dönemlerde ‘’Türkünün katilleri’’ yüzünden yanlış anlaşılmaktadır.
Türkü Terörün Sesi Değildir!
Saz sesi eşliğinde uyumaya dahi alışmış insanlar için her türkünün melodisi güzeldir. Sazın tınısını almak, o türküyü beğenmek için yeterli olabilir. Fakat o melodiyi dinlerken söyleneni unutmamak gerekir.
Bugünlerde özellikle gündemde bulunan sözüm ona türkücüler var. Türkü söylemeleri ile kimi zaman karşımıza çıkan Grup Yorum sanatçıları, ölüm orucunda bulunuyorlar. Grup yorum sanatçıları ne sanat için ne özgürlük, ne de vatan için değil terör için özgürlük istemektedir. Onlar Anadolu’nun değil, terörün sesi olmayı tercih ettiler.
Türkü’nün özünde terör değil vatan vardır, aşk vardır, doğa vardır. Bu terör yandaşı topluluk yüzünden türküler terörün sesi olarak anılmaktadır.
“Grup yorum halktır, susturulamaz.” sloganları ile konser yasağının kalkmasını talep edenler, Grup Yorum tam olarak hangi halktır? Amerikan? İngiliz?
İbrahim Gökçek’in can vermesi tamamen devleti, milleti karalamak içindir. Şehitlik mertebesini yakıştıramazsınız. Ne demiştik, Türküler kimi zaman haksızlıkları ele almaktadır. Örneğin, 16 yaşında çocuğu DHKP-C terör örgütü tarafından kaçırılan babanın feryatlarını da türkücülerimizin dile getirmesini bekliyoruz. Örneğin, PKK tarafından çocukları dağa kaçırılan ve HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde yaklaşık 250 gündür çocukları için nöbet tutan annelerin feryatları bugün türkücülerimizin gündeminde olmalıdır.
Evlat kaçıranların, ülkemizin bölünmesinden yana olanların, sokaklarımızda bombalar patlatanların terör eylemlerini türküler ile meşrulaştırılmaya çalışılması kör kurnaz oyunudur.
Türküler Kimindir?
Türküyü sadece dertli, kederli insanlar mı dinler? Türküyü sadece Anadolu insanı mı dinler? Yoksa sadece bağlama çalmayı bilenler mi? Yoksa Alevi, Sunni, Laz, Çerkez, Türk, Kürt diye ayırabilir miyiz türkünün sahiplerini? Hiçbir değil. Türkü hepimizindir. Türkü tüm insanlığındır. Hem dertlinin, hem mutlunun, hem alevinin hem sünninin, hem Türk’ün hem Yunan’ın, Bulgarındır. Türkü insanın bir parçasıdır. Fikri, derdi, duyguları olan herkesindir türkülerimiz.
Ceketlilerden, Çıplaklara
Seyirciden müsaade isteyip ceket çıkaran Neşet Ertaşlardan, sahneye çıplak çıkan ve bilgisayar ortamında hazırlanmış sesler kullanan Ben Ferolara nasıl geldik?
Türkülerin değer kaybetmesi şüphesiz ki özellikle 1980 Amerikancı Darbeden sonra yayılan ve hala kalıntıları kalan “Apolitiklik” dalgasının eseridir. Bunun yanında tabi bir de yenileme, moda akımları var.,
Türkiye çetin bir 10 yıl yaşadı. Vatanseverlere kurulan kumpaslar, Gezi olayları, Kumpasların çöküşü, Darbe girişimi derken gençlik tekrardan politikleşmek mecburiyetinde kaldı. Farkında olmadan ruh halimiz, siyasi durumumuz, ailevi ilişkilerimiz hatta yaşadığımız bölgeye göre giyinişimiz, zevklerimiz, konuşmamız, müzik zevkimiz değişir.
Türkü’nün modası geçti diyerek yeni bir müzik arayışına girişildi. Bu sırada da karşımıza arkada hoş bir ritim ile fikirlerini açık açık ifade eden, hızlı ve öz konuşan adamlar çıktı. Rap müzik gençliğin deli kanında yerini kazandı. Fakat bu güzel türde de yavaş yavaş “liboş” fikirler türemeye başladı.
Rap müzik ilk önce terbiyesini, sonra değerlerini, vatanını, sağlığını kaybetti. Dinlediğimiz vatansever fikirler ya yavaş yavaş uyuşturucuyu, cinsel sapkınlığı bize aşılamaya çalıştı ya da sistem tarafından rap tarihinin tozlu raflara kaldırıldı.
Bu cıbıldaklar da piyasaya tam bu dönemde giriş yaptılar. Eskiden dinlediğimiz müzikler duygularımıza tercüman olurken şimdikiler kulaklarımızı kanatıyor. Dinlerken zehirleniyoruz. İstedikleri gibi alkol, uyuşturucu, cinsellik kullanabiliyorlar şarkılarında ve kliplerinde. Bunu da sanat olarak nitelendiriyorlar.
Bu durumda gençlik, kendisini terk eden eşinin ayakkabısına ondan habersiz para koyup kimseye muhtaç olmasını istemeyen Aşık Veysellerden, ayrıldığı kadına küfür eden “sanatçılara” kaldı.
Türküler ne kadar eskisi kadar popüler olmasa da hala hayatımızın önemli bir parçası. Sizleri bu yazıyı okuduktan sonra bu güzel değerimizi tekrardan birlikte hatırlamamız adına yazının sonuna birkaç adet türkü önerisini dinlemeye davet ediyorum.
Aşık İhsani – Deha Deha
Aşık Gülabi - Benden Neler Çaldın Yıllar
Aşık Mahsuni Şerif – Han Sarhoş Hancı Sarhoş
Neşet Ertaş - Gönül Dağı
Sadık Gürbüz – Demiri Toz Ederler
Aşık Veysel – Güzelliğin On Par’etmez
Engin Deniz Kandemir- TLB Ankara İl Sekreteri