YAZAR
ABD Başkanı Donald Trump 28 Ocak Salı günü üzerinde yaklaşık 2 yıldır çalışılan, "Yüzyılın Planı" denilen, sözde Orta Doğu barış planını açıkladı. Trump planı açıklarken, Kudüs'ü İsrail'in "bölünmez" başkenti olarak kabul edileceğini ve planın Filistinliler için "son şans" olduğunu ifade etti.
İçeriği, vizyonu ve uygulanabilirliği bakımından 70 yıllık çatışmayı sonlandırma potansiyeline sahip olduğunu söyleyemeyeceğimiz planın tek tarafın görüşlerini yansıtmasıyla da ölü doğan bir proje olduğu görülüyor.
Hazırlık aşamasında Filistin ile herhangi bir irtibat olmadığı gibi sunum şovunu da ABD Başkanı Trump ve Netanyahu yaptı. Bu yönüyle de sözde barış planının Yahudi lobisinin bir ürünü olduğu ortadadır.
"Yüzyılın Anlaşması"nda Filistine lehine hiçbir madde bulunmuyor
Sözde barış planının 82 sayfalık bir dayatmadan ibaret olduğu ve Filistin lehine hiçbir madde bulunmayan anlaşmanın tek tarafa hizmet ettiği, Trump'ın bu planı Filistin için son şans olarak görüp kabul edilmemesi halinde sonuçları olacağını söyleyerek sopa göstermesi ile açıkça görüldü.
Filistin'in müzakerelere katılarak gerekli şartları yerine getirmesi halinde başkenti Doğu Kudüs olan bir devlete kavuşacakları sözü de kendi içerisinde çelişkiler barındırıyor. Zira plana dair daha önce sızdırılan metinde muhtemel bir Filistin devletinin başkenti Doğu Kudüs'ün dışında kalan bölgelerden "Ebu Dis" olarak belirlendiği görülüyor.
Filistin sözde Orta Doğu barış planını kabul etse dahi Mescid-i Aksa'nın 1947'de düşünüldüğü gibi İsrail'in kontrolünde bir turizm merkezi haline gelecektir.
Filistin topraklarının müzakereler sonrası iki katı artacağı taslak haritadan görülüyor, ancak bahşedilen(!) topraklar Negev çölünde verimsiz arazilerden oluşuyor.
Açık bir şekilde bu plan İsrail'in Filistin’i işgalini meşrulaştırma amacı taşımaktadır.
1947 yılında BM Genel Kurulunun kararı ile Filistin'e İngiltere mandası sona erdiğinde bir Yahudi Devleti kurulması, bir de Filistin Devleti kurulması, Kudüs'ün ise BM tarafından yönetilmesi öngörülmüştü. Ancak bir yıl sonra kurulan İsrail, Filistin Devleti'ne verilen toprakların bir bölümünü de işgal etmiştir. Kudüs'ün batı bölümü işgal edilmiş olup, doğu tarafı da Ürdün yönetiminde kalmıştır. Yüzbinlerce Filistinli ise diğer ülkelere iltica etmiştir.
1967 yılında yaşanan savaşta İsrail, Kudüs'ün doğu bölümünü de işgal etmiştir. Kudüs, İsrail'in başkenti olarak ilan edilmiş fakat Trump dönemine kadar hiçbir ülke büyükelçiliğini taşımamıştır.
Bu açıdan sözde barış planı İsrail'in işgalini meşrulaştırma amacı da taşımaktadır.
Sözde Orta Doğu barış planının ekonomi paketi ise Bahreyn'de düzenlenen çalıştayda açıklanmış ve Filistin'i yanı sıra birçok ülke tarafından protesto edilmişti.
Ekonomi paketi içeriğinde, 50 milyar dolarlık bir yatırım fonu ve işgal altındaki Batı Şeria ile Gazze Şeridi'ni birbirine bağlayan ulaşım koridoru yer alıyor.
ABD, kendisine sus payı olarak verilen bu yardım fonunu kabul etmeyen Filistin'i ekonomik tahakküm altına alarak planı kabul ettirme amacını güdüyor.
ABD Klasiği: İki devletli çözüm
Sözde barış planında İsrail ile Filistin'in “barış” içerisinde bir arada yaşayacağı iki devlet modeli önerilmektedir. Ancak planın herhangi bir yerinde iki devletli çözümü çağrıştıran bir girişim görünmüyor.
Sunulan çözüm haritası incelendiğinde 1967 sınırlarından bahsedilmediği, Batı Şeria'da işgal edilmiş topraklarda bulunan Yahudi yerleşimlerinin meşrulaştırıldığı ve İsrail topraklarının bölünmez bir parça olarak nitelediği görülmektedir.
Öte yandan kurulması öngörülen Filistin Devleti'nin egemenlik hakları kısıtlanmaktadır. Planda Filistin'in yetkileri hem güvenlik, hem askeri bakımdan kısıtlanmıştır.
Gelecekteki Filistin Devleti, İsrail ile birlikte teröre karşı işbirliği yapacak ama askeri gücü olmayacaktır.
Plan, Asya Cephesini Birleştirdi
Doğal olarak Filistin'e hiçbir kazanım sağlamayan bu plan veya anlaşma Filistin yönetimi tarafından reddedildi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas "Kudüs satılık değil." diyerek direniş çağrısı yaptı.
Aynı şekilde Hamas da "Trump'ın sözde varış planına güçlü bir şekilde karşı çıkacağız." ifadesini kullanarak planı toptan reddetti ve mücadele edeceğini duyurdu.
İlk günde Türkiye Dışişleri Bakanlığı da Filistin'in yanında yer alan bir açıklamayla anlaşmanın ölü doğduğunu belirtti.
Özellikle Kasım Süleymani'nin şehit edilmesinin ardından ABD'yi bölgeden çıkarma amacıyla kararlı adımlar atan İran da Orta Doğu planına "Yüzyılın en alçak planı" sözleriyle cepheden karşı çıktı.
Bunlar dışında Tunus, Katar, Cezayir, Fas, Kuveyt, Irak gibi birçok ülke plana karşı Filistin ile beraber olduklarını açıkladı.
"Yüzyılın Anlaşması" planını görüşme üzere bakanla düzeyinde olağanüstü toplanma kararı alan Arap Birliği yaptığı yazılı açıklamada, Filistinlilerin meşru haklarının hiçe sayıldığını ve 1967'den beri süregelen işgal gerçeği görmezden gelinerek sürdürülebilir bir barışın sağlanamayacağını vurguladı.
Rusya'nın planı incelemeye devam ettiğini belirten Rusya Devlet Başkanı Putin'in Sözcüsü Peskov ise "Planın bir numaralı muhatabı olan Filistin kesinlikle kabul etmiyor. Bulunduğumuz nokta bu." diyerek tavrını gösterdi.
ABD emperyalizminin Filistin'i parçalama planı uygarlığın yükseldiği Asya ülkelerini aynı cephede birleştirdi.
ABD Son Kurşunu Sıktı
ABD'nin barışı 90'lı yıllardan bu yana olduğu gibi yine tek taraf lehine ve diğer tarafı parçalama hedefiyle bir proje daha koydu önümüze. Ancak ABD'nin burada öne sürdüğü projenin son çare olduğu görülmektedir.
Özellikle Suriye'de Beşar Esad'ın verdiği mücadele ve nihayetinde bölge ülkelerinin ortak bir cephe oluşturmasıyla ABD bölgede güç kaybetmeye başlamıştır. Bölgede yaptırım gücünü kaybeden ABD'nin geriye kalan tek müttefiki kanlı terör örgütleridir. Böylelikle ABD'nin kaybettiği yaptırım gücü, "yıkım" gücüne dönüşmüş ve sağa sola rastgele kurşun sıkmaya başlamıştır.
Bu kuyruk acısıyla rastgele saldıran ABD'ye bölge ülkeleri ortak hareket ederek her taraftan darbeler vurmuştur. Türkiye Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı operasyonları ile PKK/PYD terör örgütünü bozguna uğrattı.
Irak'ta referandum girişimi Irak ordusunun müdahalesi ile defedildi.
İran, Süleymani suikasti sonrası ABD üslerini bombalayarak tüm dünyaya Amerika'nın kaybettiğini gözler önüne serdi.
Yine Irak'ta halk ABD'nin bölgeden defolup gitmesi için mücadele etmeye devam ediyor.
ABD, Filistin topraklarında son kurşunu sıkmıştır. "Yüzyılın Planı", içerisindeki taslak haritaya gömülecektir. Sözde Orta Doğu barışına birçok ülkeden karşı tavır açıklaması gelmiştir;
Türkiye, Irak, Lübnan, Pakistan, Dünya Müslüman Alimler Birliği gibi.
Suriye'de, Irak'ta ve İran konusunda olduğu gibi bölge ülkeleri ortak bir cephede ABD karşısında mücadeleye devam ettiği takdirde bu anlaşmanın veya planın sonu tarihin çöplüğüdür.
Filistin yönetimi ve halkı emperyalizme ve siyonizme karşı 70 yıldır sürdürdüğü mücadeleyi sonunda başarıya ulaştıracaktır, bu işgali sonlandıracaktır.
Bizler Filistin halkının yanında bu bölücü planın karşısında yerimizi alıyoruz.
ABD Körfez Savaşları ile girdiği ve kandan, yıkımdan başka bir şey getirmediği Batı Asya topraklarında kaybetmiştir.
Çağımız mazlum milletlerin zafer çağıdır, Filistin'i parçalama planı bizzat Filistin halkı bölge ülkelerinin mücadelesi ile kendi haritasına gömülecektir.
Türk Milleti ve Türk Gençliği olarak Filistin halkının yanındayız,
Zafer Filistin'i olacaktır!
Murat Katlanç
TLB İstanbul İl Sorumlusu
talebe.org