YAZAR
Günlerden Perşembe, saat akşam 7 civarıydı. Odada oturmuş satranç oynuyorduk. Aniden bir arkadaşım seslendi: “Yurt müdürü yurda geldi, bizi çağırıyor.” Bir anlam verememiştik çünkü müdürümüz bizi kolay kolay yanına çağırmazdı. Herkes bir şeyler söylüyordu fakat kimse bir şey bilmiyordu ve açıkçası, bu belirsizlik beni korkutuyordu.
Bütün yurt yemekhane katında toplanmıştık. Müdürümüz geldi. Önce bizleri şöyle bir süzdü. Yüzünde ne ifade ettiğini tam olarak anlamadığımız bir ifade var. Sonra, Koronavirüs sebebiyle alınan tedbirler kapsamında okullara ara verildiğini, bizim için geçerli olan Nisan ayındaki tatilin öne çekildiğini ve Cuma günü yurdu boşaltmamız gerektiği söyledi. Şaşırmıştık. Anlam veremiyorduk. Hemen hazırlanmaya başladık ama hazırlanırken bir yandan da tartışıyorduk. Ne gibi önlemler almalıydık? Sınavlarımızı nasıl olacaktık? İşleyemediğimiz dersleri nasıl telafi edecektik?
Bütün bunları düşünürken saat aktı gitti. Kendi kendime düşündüğümü fark ettiğimde saat gece 1 olmuştu ama ben hala uyuyamamıştım. En sonunda bütün düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve uyumaya çalıştım. Ertesi gün okula geldiğimde kafam daha da karışmıştı. Çünkü herkes farklı bir şey söylüyordu ve bu ortam hiç ama hiç sağlıklı değildi.
Arkadaşlarımın bir kısmı işin ciddiyetini dahi anlamamıştı. Ne oluyor, ne bitiyor, nedir bu virüs... Bu durum beni harekete geçirmek için yetti. Öğlen arasına kadar bir araştırma yaptım. Çin’deki durumu, bölgemizde ve Avrupa ve Amerika’daki yayılışını, etkisini... Virüs ve tedbirler hakkında epey bilgim olmuştu. Arkadaşlarımı öğlen arası kantine topladım ve
konunun ciddiyetini anlattım. Yaklaşık 20 dakika sonra hepimiz bu virüsün çok tehlikeli olduğunu ve derhal önlem alınması gerektiği, ancak panik yapmamızın faydası olmayacağı kanısında uzlaşmıştık. Öğleden sonramızı kantinde neler yapabiliriz sorusunun cevabını aramakla geçirdik. Hepimiz bu virüsün ancak ve ancak birlik ve beraberlik içerisinde yenebileceğimiz konusunda emindik.
Eve gelirken eczaneden maske ve eldivenlerimizi aldık. “Discord” sunucumuz üzerinden arkadaşlarımla tekrar iletişim kurdum. Eğitim hayatımızı olumsuz etkileyen bu dönemde neler yapabileceğimizi tartıştık ve bu sohbet uygulamasını aktif olarak kullanmaya karar verdik. Aradan 1-2 gün geçmişti ki 65 yaş üzeri vatandaşlarımıza sokağa çıkma yasağı getirildi. Sokağa çıkma yasağı neydi, nasıl uygulanırdı. Eskiden sadece darbe dönemlerinden hikayelerini duyduğumuz şey gerçek oluyordu. Ama o darbelerin aksine bu sefer toplum sağlının çıkarı için yapılıyordu.
TaLeBe meclisinde 65 yaş üzeri yaşlılarımız ve kronik hastalığı olan vatandaşlarımız için neler yapabiliriz sorusuna da aynı hızda bir çözüm sunulmuştu. Her birimiz apartmanlarımızdaki 65 yaş üzeri yaşlılarımız ve kronik hastalığı olan vatandaşlarımızın market alışverişini gönüllü olarak yapmak için harekete geçmiştik. Hepimiz biliyorduk ki bu virüsü birlikte yenecektik. Apartmanımızda ve bu eylemi gerçekleştirdiğimiz her yerden çok olumlu geri dönüşler almıştık. Andımız’da tekrar ettiğimiz dizeleri bugün yaşıyorduk:
“İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak!”
Günler geçiyordu ve canım sıkılmaya başlamıştı. Ne zamana kadar sürecekti bu durum? En iyisi kendime yeni bir uğraş bulmamdı. Dizi ve film önerilerini takip ediyor, önerilen ve okumak istediğim kitapları okuyor, Atatürk arşivimi geliştiriyordum. Lakin bunlar da bir zaman sonra monotonlaşmaya başladı. Sıkıldığımdan değil, ancak yeni şeyler yapmak istiyordum. Her zaman tatili özlerdik. Ama bu sefer başkaydı. Okulumuzu özlüyorduk.
İlerleyen günlerde arkadaşlarımızla münazaralar yapmaya başlamıştık. Ailemle de daha sık iletişim kurmaya başlamıştım. Bana 80'li yılları ve anılarını anlatıyorlar, birlikte tartışıyor ve oyunlar oynuyorduk. Ama hala bir boşluk içindeydim. Her şey çok hızlı oluyordu. Şöyle uzun sürecek, her hafta iple çekeceğim bir program, dizi bulsam diye düşünürken imdadıma TGB'nin çevrimiçi konferansları yetişti. İlk konferansımız Koronavirüs sonrası Türkiye'yi neler bekliyor konuluydu. Konuksa ekonomist-yazar Bartu SORAL hocamız. Bu evde kaldığımız dönemde benim için bulunmaz bir nimetti. Yayını arkadaşlarımla paylaştım ve izlemeye başladım. Tek kelime ile harikaydı. Gerek sorular, gerekse Bartu hocamızın verdiği bilgiler çok bilgilendiriciydi. Resmen aydınlanmıştım. Para basmanın faydasını, zararlarını, bir virüsün dünya ekonomisini nasıl etkileyeceğine kadar bir çok şeyi öğreniyordum. Çok verimli bir saat geçirdim. Yayını paylaştığım arkadaşlar da çok beğendi ve yeni konferansın ne zaman olacağı konusunda benden bilgi istediler. Bir sonraki konferans Yıldırım Koç hocamızla olacaktı ve ben o günü iple çekiyordum. İnsanlardan olumlu ve umut dolu mesajlar almaya başlamıştım. Okulun kantininde başlayan çabamız meyvelerini veriyordu. TGB-TLB gibi bunun bilincinde olan arkadaşlarımız ile bu konuda işbirliği yapmak ve fikir alışverişinde bulunup hep birlikte hareket etmek de bana güç katıyordu. Bu gelişmelerin üzerine bir de online atölye haberi geldi. Evde bilgisayarımızın başından alanında uzman abilerimizden dersler alacaktık. Tasarım, video kurgu, sosyal medya yönetimi vb. Bu evde kaldığım sıkıcı süreçte adeta ilaç gibi geldi bana. Birlik olduğumuzda zor günlerin nasıl üstesinden gelebileceğimizi tekrardan öğretti bu olaylar.
Sıkıcı ama bir o kadar da hızlı geçen bu günlerde sosyal medyayı ve teknolojiyi doğru kullanarak yeni ufuklara ve yeni bilgilere yelken açıyorum. Bu durumu fırsata çevirmek için elimden geleni yapıyorum. Bu dönemi hep birlikte atlatacağımızın bilincindeyim ve bu hususta kendimi geliştirmek için elimden geleni yapacağım. En kısa sürede tekrardan güzel günlerde görüşmek dileği ile.
Ata Berkan Zorlukol
TLB Çanakkale İl Temsilcisi
talebe.org