19. yüzyıldan beri dimdik ayakta duran, şehrin bir simgesi haline gelmiş, buram buram tarih ve özveri kokan o heybetli yapı… Okulumuz Konya Lisesi, sadece bin civarında öğrencinin öğrenim gördüğü sıradan bir eğitim öğretim kurumu değil; atılan her adımında gurur duyulan ve görkemli bir tarihi olan koca bir çınardır. Samimiyetin, aidiyet duygusunun en güzel şekilde yaşandığı okulumuza karşı bugünlerde bir takım faaliyetlere girişilmiştir.
Nedir peki Konya Lisesi ? Böylesine önemli olmasının sebebi nedir ?
Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış olan, Konya ili bilim ve sanat merkeziydi. Tanzimat’a kadar başlıca öğretim kurumu medreselerdi. Medreseler sultanlar, komutanlar ve varlıklı kişilerce vakıf yoluyla kurulan yüksek dereceli öğretim kurumlarıydı ve giderleri de vakıf gelirleriyle karşılanırdı.
Medreseler Selçuklular ve Osmanlılar zamanından Tanzimat’a kadar yönetici, kadı ve ulema yetiştirerek yararlı olmuşlardır. Daha sonra batıdaki gibi öğretim yapan okullar açılmaya başlamış, 1856 Islahat Ferman’ından bir yıl sonra kurulan Maarif-i Umumiye Nezareti, 1869 yılında “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” adı altında bir nizamname hazırlanarak bazı okulların açılmasına karar verilmiştir. Bu okullardan birisi de bugün hala eğitim veren – ileride de eğitim verilmesini umduğumuz – Konya Lisesi’dir...
1889 yılında eğitime başlayan, 126 yıllık tarihi olan Konya Lisesi’nde kimler yetişmedi ki ? Onlarca aydın, profesör, bilim adamı, bürokrat, yazar ve sanatçılar Konya Lisesi’nde yetişmiştir.. Edebiyatımıza damgasını vuran Rıfat Ilgaz, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Zülfü Livaneli ise bunlardan bazılarıdır. Peki Rıfat Ilgaz'ın ünlü eseri Hababam Sınıfı'nı burada geçirdiği yıllardan esinlenerek yazdığını biliyor muydunuz ?
Her türlü haylazlığımızı yakalamasına rağmen bize karşı her zaman babacan tavırlarda bulunan Mahmut Hocalarımız yok mu hala? Peki her zaman fit, zeki ve çevik olan Badi Ekrem Hocalarımız? Hala sınavlarda başımıza bela olan Külyutmaz Necmi Hocalarımız da var, tarih derslerinde anlattığı hikayelerle bizleri hem eğlendiren hem heyecanlandıran Paşa Nuri Hocalarımız da var. Okuldan kaçıp maçlara gitme geleneğini de asla unutmadık. Okulumuzu her alanda tek yürek olup desteklemek bizim işimiz:
‘’Aç kapıyı Veysel Efendi, GAZİ ’nin maçı var.!’’
Elbette sadece maçlarda değil, toplumsal olaylarda da varlığımızı ve birliğimizi herkese hissettirmek; mezunlarıyla öğretmenleriyle, öğrencileriyle ve tüm çalışanlarıyla bunu en iyi şekilde göstermek de bizim işimiz. Bunu da çok iyi yaptığımızı herkes bilir..
Bugünlerde vaktiyle Konya Sultanisi adıyla anılan 1915 yılında Kurtuluş Savaşı sırasında bütün öğrencilerini Çanakkale cephesinde yitirip tek bir mezun dahi veremeyen tarihi okulumuza Milli Eğitim Müdürlüğü göz dikmiş bulunmaktadır ve okul arazisine Milli Müdürlüğü binası yapılması planlanmıştır. En güzel arkadaşlıkların, dostlukların yaşandığı; öğretmeninden hizmetlisine kadar herkesle büyük bir aile ortamı oluşturduğumuz okulumuza karşı yürütülen bu projeye karşı elbette sessiz kalmayacağız. Türkiye’nin en büyük yüz ölçümüne sahip şehri olan Konya’da Milli Eğitim Müdürlüğü yapılması için okulumuzu seçmek olacak iş değildir. Bizler böylesine şanlı bir tarihi olan Konya Lisesi arazisinde eğitim öğretim dışında planlanan tüm projelerin karşısındayız. Bugüne kadar hiçbir toplumsal olaya karşı tepkisiz kalmayan bizlerin, bu tarihi faciaya karşı da asla tepkisiz kalmayacağımızı bilmenizi isteriz. Çünkü bizler her haksızlığa karşı başkaldırmayı kendimize bir görev biliriz. Tarihimize karşı yürütülen ve yapılması planlanan bu uygulamaya engel olabilmek için demokratik haklarımız çerçevesinde sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Yılmayacak, YIKILMAYACAĞIZ!
‘’Ufkunda tarihin en güzel sesi, Yükselen bir yuvadır Konya Lisesi! ’’
İlkay Demir