YAZAR
Levent Kırca ağabeyimiz 3 yıl önce aramızdan ayrıldı. Onu bugün anlamak, anmak ve gelecek nesiller ile buluşturmak bizim için önem arz ediyor.
Levent Kırca, 28 Eylül 1948 tarihinde Samsun Ladik' de doğmuştur. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunudur. İlk kez sahneye çıkışı 1965 yılında Cüneyt Gökçer'in öğrencisi olarak Ankara Devlet Tiyatrosu'nda gerçekleşmiştir. 1966 yılında öğrenciyken “Buzlar Çözülmeden” oyunuyla sahneye çıkmıştır.
POLİTİKADAN AYRI BİR SANAT MÜMKÜN MÜ?
Bir sanatçı yarattığı sanat eseriyle, oynadığı oyunla, kullandığı cümlelerle ve tüm aktarımlarıyla günlük hayattan bağımsız olabilir mi? Bir sanat eseri, günlük hayatın neresindedir? Sanatçı eserini işlerken kimleri karşı tahtaya koymuş, kimleri yanına almıştır? Ve o hepimizin merak ettiği, sık sık karşılaştığı soru; Sanat toplum için mi? Sanat, sanat için midir?
Levent Kırca sanatı hayatıyla birleştirmiştir. Örneğin bir röportajında yaptığı filmle ilgili bir soruya şöyle cevap veriyor;
“Tüm bunların yanında benim anlatmak istediğim; insan yaşamında ekmek kadar, su kadar gerekli olan sanatın ne şekilde, kimlerin elinde, nasıl yapılaştığı ve nereden nereye geldiği idi. Yani insanı ekmeğinden, suyundan ediyorsun, sanatından da ediyorsun ve sanat kimlere kalıyor? Bakıyoruz “iki kalas bir heves” ten öte geçilememiş. Tiyatrolar perde kapatıyor. Ülkemizde belli bir sanat politikası yok; bu çok üzücü. Sinemamıza bakıyorsun yabancı filmler arasına sıkışmış birkaç çok değerli arkadaşlarımızın çabalarından öte geçememiş sektörleşememiş bir sinema. Oysa sanatın ekmek, su kadar gerekli olduğunu biliyoruz biz ve bunun altını çiziyoruz. Sinemada, kendi başına çok büyük bir kitle iletişim aracıdır o yüzden biz bu filmi yaparken bizden evvel emeği geçmiş tüm sinemacıları saygıyla selamladık, şu anda da çalışan arkadaşlarımıza saygımız sonsuz.”
Mustafa Kemal bu durumu “Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” diye ifade ediyordu. Padişahın kulu olmaktan, cumhuriyetin yurttaşı olma mücadelemiz; marabalıktan, vatandaş olmaya giden süreçte verdiğimiz kavgamızda sanat ve sanatçı hep önemli noktada oldu.
Levent Kırca, Türk sinemasını ve tiyatrosunu hayata bağlayan damardı. Küçük büyük ayırt etmeksizin bütün izleyici kitlesine politik mesajlarını verirken aynı zamanda güldürmeyi de başarabiliyordu. Günümüzün sanatçılarından en büyük farklarından biri de buydu. Mizahı çok iyi kullanabilmesiyle birlikte asla sistemin kölesi olmadı. Mücadelesini her alanda sürdürdü.
Bir muhabir Kırca’ya “İşiniz dışında siyasetle ilgilenecek misiniz?’’ sorusunu yöneltiyor. Aldığı cevap ise “Benim işimin içerisinde siyaset zaten hep vardı. Siyaset hayatın içinde var. Sen bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin durumu ile ilgilenmiyor musun? Bu senin siyaset yapacağını mı gösterir? Ben bütün programlarımda siyaset yapıyordum. Onlarda politik güldürüydü. Ben çizgimi sürdürüyorum.” oluyor.
Türkiye 1945 sonrası Kemalist devrimin değerlerini yavaş yavaş kaybetmeye başladı, NATO’ya girişimizle beraber emperyalizm hayatımızın her alanına müdahale etmeye başladı. Bugün ise andımızın kaldırıldığı, Mustafa Kemal’in müfredattan kaldırılmaya çalışıldığı bir sürece geldik. Bu ortamda sanat da nasibini aldı. Sanat için insan, özne olmaktan çıkıp bir nesne haline geldi. Bugün çekilen filmlere, oynanan tiyatrolara bakalım. Birçoğunda kadına şiddet övülüyor, cumhuriyet değerleri ayaklar altına alınıyor. Arkadaşlık kavramı bir nesne gibi kullanılıyor, bireycilik övülüyor.
Oyuncular da bunlardan bağımsız değiller. Levent Kırcaların olmadığı bir ülkede sanat ve sanatçı işte bu durumda. Cumhuriyet devrimi Levent Kırcaları yarattı. Günümüz ise birbirinin arkasından iş çeviren sanatçılar yaratıyor.
“SANATLA, TİYATROYLA YAŞA”
Türkiye Liseliler Birliğinin “YAŞA” kampanyasının olduğu dönemde Levent Kırca ağabeyimize ulaştık. Kampanyamızı anlattık, oldukça mutlu oldu ve bizim yanımızda olduğunu belirtti. Daha sonra TLB’ye verdiği mesajda sistemin biz gençleri yok etmeye çalıştığını, Türk gençliğini uyuşturmaya çalıştıklarını “Sistem bunu istiyor. Sizi siz olmaktan çıkartıyor.” diyerek, sık sık uyuşturucuya ve sisteme karşı direnmemiz gerektiğini vurguladı. Uyuşturucudan kaçış ve kopma noktasını da sanatla bağdaştırdı. Sanat bir okuldur. Sanatın yanında olursanız sanat size yetecektir. Uyuşturucuya karşı sanatla yaşa, tiyatroyla yaşa, mücadeleyle yaşa. Çok yaşa. “YAŞA BABA YAŞA.”
Biz gençlerin bugün önünde oldukça fazla sorun var. Ekonomik krizi hayatımızın her alanında hissediyoruz. Okullarımız yeni açıldı, derslerimiz için gereken yardımcı kitapları alırken dahi bunu hissedebiliyoruz. Bu sistem bizim yeteneklerimizi ve kendimizi keşfetmemize engeller çıkartıyor. Müzikle, sanatla ve sporla ilgilenecek imkanlar sunmamakla beraber, bunlara ayıracağımız vaktimizi de elimizden alıyor. Bu koşullarda 3 yıl önce kaybettiğimiz Levent Kırca ağabeyimizin bize bıraktığı öğüdü daha iyi anlıyoruz.
Levent Kırca “Tam Bağımsız Türkiye” mücadelesinin her cephesinde ve her anında tüm varlığını feda etmiş büyük bir usta idi. Bizim neslimiz onu, yarattıklarıyla eleştirdikleriyle çok güzel tanıdı. Şimdi Levent Kırca olmadan Olacak O Kadar olmadan büyümek büyük bir hüzün yaratıyor. Elbette çıkacaktır betonu yaran bir papatya gibi yeni Levent Kırcalar. Fakat sistemin onu da uyuşturmaması ve düşünemez hale getirmemesi için Türk gençliği görevinin başında olacaktır. Biz bunun sözünü Türk halkına veriyoruz. Yeni Levent Kırcalar olmak için liselerde, bağımsızlığımız için milli, bilimsel ve laik eğitim mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz.
Rahat uyu büyük usta. Şüphen olmasın. Emanetine sahip çıkacağız. Türkiye Liseliler Birliği olarak mücadeleni daima sürdüreceğiz. Türkiye Cumhuriyeti, Türk gençliği ve Türk milleti olduğu sürece ilelebet payidar kalacaktır!
“Atatürk’le kalın, cumhuriyetle kalın.”
Seninleyiz, Atatürk’leyiz, cumhuriyetleyiz!
Huzurlar içinde yat büyük usta.
Engin Deniz KANDEMİR
Sokullu Mehmet Paşa Anadolu Lisesi
TLB Ankara İl Yöneticisi