1-3 Aralık 2021 tarihinde yapılacak 20. Millî Eğitim Şûrası'nda gündem maddelerinden birisi olarak “Meslekî Eğitimin İyileştirilmesi” konusu belirlenmiş. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2018 yılında “2023 Eğitim Vizyonu”nu belirlemiş, bu kapsamda meslekî eğitimde bir dizi iyileştirilmelere gidileceğini ortaya koymuştur. O tarihten bu yana meslekî eğitimde yapılanlara baktığımızda; özel sektörü mesleki eğitimin içine çekmek için işbirliği protokolleri, meslekî okullar arasındaki farklılıkları en aza indirmek için “1000 Okul Projesi” gibi uygulamalar karşımıza çıkmaktadır. Yapılan uygulamalara baktığımızda MEB’in mevcut liberal ekonomik sistemde bir çıkış yolu aradığını görüyoruz. Özel sektöre teşvikler vererek kendi meslekî okullarını kurmasından ve planlama yapılmadan okulların iyileştirilmesi adı altında kamu kaynaklarının genç işsizliğe çare olmayacak şekilde kullanılmasından mevcut neoliberal sistem içinde çözüm arandığı görülmektedir. Türkiye’nin artık bu sistemle yürüyemeyeceğini, neoliberal ekonomik sistemin iflas ettiğini ve yeni bir dünyanın kurulmakta olduğunu itiraf etmenin zamanı gelmiştir. Peki, bu yeni dünyanın yükselen değerleri nelerdir? Öncelikle bu soruya cevap verebilmek için neoliberal sistemin hangi ekonomik sisteme evirildiğini belirtmemiz gerekir. Yeni düzenin adı kamuculuktur. Adından da anlaşılacağı üzere neoliberal sistemin insanî değerleri yok ettiği, kavramları tekrar önümüze koyuyor: “paylaşım”, “tasarruf”, ”üretim”, ”istihdam”. Kuşkusuz bu kavramlar çoğaltılabilir. Kamuculuk; planlama, tasarruf edilen kaynakların üretime, dolayısıyla istihdama yönlendirilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tam da bu noktada yukarıda sorduğumuz sorunun cevabını verebiliriz: “Kamucu ekonomide meslekî eğitim nasıl olmalı?
MESLEKÎ EĞİTİMDE PLANLAMA ŞART
”Kamucu ekonomide meslekî eğitim genç işsizliği azaltan başat aktördür. Ayrıntılarına girelim; meslekî eğitimi bugün olduğu gibi plansız bir şekilde, “her okula her çeşit alan, öğrencinin en çok istediği alanlara yığılma, modernizasyon adı altında eşyaların yenilenmesi“ durumundan kurtarmamız lazım. Kamucu ekonomide planlama esastır. Meslekî eğitimde de planlama şarttır. Planlama, önceden olduğu gibi Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) benzeri bir kurumla sağlanmalıdır. Yani planlama bütüncül olmalıdır. Devlet her alandaki sorunlara bütüncül yaklaşarak merkezî olarak kalkınma planı geliştirmelidir. İşte böyle bir planlama sonucunda; her ilde/bölgede hangi sanayi kuruluşunun ve üretim alanının tesis edileceği ya da mevcut kuruluşların destekleneceği, özel sektöre de stratejik olmayan alanlarda üretime gidilmesinin özendirileceği gibi konular kesin ayrımları ile belirlenmiş olur. Bundan sonrası için mesleki okullar, her ilin sanayi/üretim çeşitliliğine göre ve o ilin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünü yetiştirmeye odaklanır. Meslekî okullara yatırımlarda ancak bundan sonra yapılmalıdır. İllere göre sanayi/üretim haritası belirlenip mesleki okullarda buna göre esnek eğitim programları uygulanmalıdır. Meslekî eğitim, uygulamalı eğitim olduğundan, öğrencilerin pratik eğitimlerini bu kuruluşlarda alması esas olmalıdır. Meslek okulları, illerin ya da bölgelerin üretimine göre şekillenmişken eğitim hakkından söz edilmesi gerekir. Kuşkusuz tüm öğrencilerin mesleki okulların bu çeşitliliğinden eğitim alma hakkına sahip olduğunu unutmamalıyız. Bunu sağlamak şuan ki “sınava dayalı eğitim modeli” nde mümkün değildir. Maddî olanakları iyi olanın sınavlardan başarılı olduğu bir eğitim modelinden bahsediyoruz. Bu durumun kamucu ekonomide yeri yoktur. Eğitim kamu eliyle yapılmalı, her insanımızı yeteneklerine ve ilgi alanlarını keşfederek buna uygun şekilde eğitim alması sağlanmalıdır. Bu ise temel eğitimden başlayarak bilimsel yöntemler referans alınarak yönlendirme yoluyla mümkündür. Ancak yönlendirme sisteminin sağlıklı işlediği ortamlarda eğitim hakkından bahsedebiliriz. Her öğrencimizi temel eğitimden başlayarak ilgi ve yeteneklerine göre yönlendirebilirsek mesleki eğitimde öğrenci başarısını artırabiliriz. İllere göre yapılandırılan meslekî okulların pansiyonlu eğitime geçmesi gerekir; eğitim hakkından bahsediyorsak ülkenin tüm öğrencilerine açık olmalıdır. Burada unutulmaması gereken bir nokta var; o da meslekî okulların başarılı olup genç işsizliği azaltması umuluyorsa üretim ekonomisine geçilme zorunluluğudur. Ancak yeni üretim sahaları açıldığında meslekî okullar hak ettiği değere kavuşacaktır. Bu da bize üretim devriminin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
VOLKAN MUCUK
TEKNİK ÖĞRETMEN