İstikbalimiz İçin İstiklal Yürüyüşü

TLB Genel Başkan Yardımcısı Uğur Aykaç, TaLeBe dergisinde İstiklal Yürüyüşü'müzü yazdı.

İstikbalimiz İçin İstiklal Yürüyüşü

YAZAR

İmparatorlukların yıkıldığı, büyük devletlerin parçalandığı süreçte, Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için yapılan bir savaşa Osmanlı İmparatorluğu’nun katılmama gibi bir olasılığı yoktu. Savaş kendini dayatıyorsa, vatanı savunmak biricik seçenektir.1914’de başlayan 1. Dünya Savaşı 4 yıl sürmüş ve Osmanlı Devleti bu Savaştan Almanya ile birlikte yenik ayrılmıştır. Daha savaş devam ederken itilaf devletleri kendi aralarında gizli antlaşmalarla Osmanlı Devleti’ni paylaşmışlardı. İtilaf Devletleri Osmanlı’ya Sevr Antlaşması’nı kabul ettirerek Osmanlı topraklarını işgal edecektir. İşgal altındaki ülkenin bu kötü durumu cemiyetlerin kurulmasına neden oldu. Bu cemiyetler bulundukları bölgelerde direniş göstermeye başladılar. Özellikle 1919 yılı başlarında İngilizler, Türklerin Pontus’çulara karşı geliştirmiş
oldukları direnişlerden rahatsız olmaya başlamışlardı. Damat Ferit Paşa, sadrazam olduktan sonra sorunun çözümü için yollar aramaya başlamıştı. 30 Nisan 1919’da 9. Ordu Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal, Samsun’a, bölgedeki iç huzuru sağlamak, silah ve cephaneleri toplamak, vatandaşlara silah dağıtılmasını engellemek ve bunu yapan kuruluşları ortadan kaldırmak üzere gönderildi. 16 Mayıs 1919’da Samsun’a hareket eden Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Samsun’da altı gün geçirdikten sonra, altıncı günün sonunda bağımsızlık meşalesini yaktığı Havza’ya yola çıktı.

 


25 Mayıs 1919 günü Havza’ya gelen Mustafa Kemal, Mesudiye Oteli’ne yerleşir ve burayı karargâh olarak kullanır. Mülki ve askeri amirliklerle ilişkisini devam ettiren Mustafa Kemal, milletin katlanamayacağı işgallere karşı tüm yurt çapında mitingler yapılmasını, büyük devletlerin temsilcilerine ve İstanbul Hükümetine telgrafların çekilmesini istemişti. Bu eylemler sırasında Hıristiyan halka saldırı ve düşmanlıklardan sakınılması gerektiğini de belirtiyordu.

 

Havza Genelgesi, milli direnişe başlangıç niteliğindeki ilk milli genelgedir. Milli direnişi başlatan Mustafa Kemal, 8 Haziran günü İstanbul hükümetinin çağrısı ile geri çağırıldı. Mustafa Kemal bu çağrıya uymayarak 11 Haziran 1919 günü Amasya’ya geçti.22 Haziran’da Amasya’da milli bağımsızlık hareketini yaymak, Erzurum ve Sivas’ta kongreler toplamak amacıyla bir genelge hazırladı.


‘’- Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir.


- İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir. Bu hal milletimizi adeta yok olmuş göstermektedir.


-Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.


-Milletin içinde bulunduğu bu duruma göre harekete geçmek ve haklarını yüksek sesle cihana işittirmek için her türlü tesir ve denetimden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir.


-Anadolu’nun her bakımdan ehemmiyetli yeri olan Sivas’ta bir kongre toplanacaktır.

 

-Bunun için her ilden milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olduğu kadar çabuk yetişmek üzere yola çıkarılması gerekmektedir. Bu temsilciler, Müdafaa-i Hukuk, Reddi-i İlhak cemiyetleri ve belediyeler tarafından seçilecektir.


-Her ihtimale karşı, bu meselenin bir milli sır halinde tutulması ve temsilcilerin, lüzum görülen yerlerde seyahatlerini kendilerini tanıtmadan yapmaları lazımdır.


-Doğu illeri için, 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. Bu tarihe kadar illerin temsilcileri Sivas’a gelebilirlerse Erzurum Kongresi’nin üyeleri, Sivas Kongresine katılmak üzere hareket edecektir.’’

 

Ya İstiklal Ya Ölüm

 


Sivas Kongresi, Amasya Genelgesi ile yapılan çağrı üzerine, vatanın seçilmiş temsilcilerinin Sivas’ta bir araya gelmesiyle, 4 Eylül 1919-11 Eylül 1919 tarihleri arasında gerçekleşir. Bir yandan İstanbul hükümeti bir yandan işgalci emperyalistlerin engellemelerine rağmen, sınırlı sayıda bir katılımla kongre 4 Eylül
1919’da açılır. Kongrede Doğu illeri adına delege olarak Erzurum Kongresi’nde seçilmiş olan Heyet-i Temsiliye üyeleri bulunuyordu. Batı ve Orta Anadolu’dan gelen delegelerin de katılımıyla Sivas Kongresi ulusal bir boyut kazanmıştır. Sivas Kongresi, toplanması açısından ilk ulusal kongre olduğu için kararlar da bu doğrultuda alınmıştır. Erzurum Kongresi’nde alınan kararların tümü kabul edilmiştir. Yurdun dört bir yanında dağınık halde bulunan cemiyetlerin birleştirilmesi ve tek yönetim
altında toplanması kararlaştırılmıştır. Yeni bir temsili heyet oluşturulup bu heyetin başına da Mustafa Kemal getirildi. Kongrede manda ve himaye tartışılırken kongreye damgasını vuran, öğrenci lideri Tıbbiyeli Hikmet söz alır:


”Beni Buraya Tıbbiyeliler İstiklal davamızı başarmak için gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer bunu kabul edecek kim olursa ona şiddetli bir şekilde karşı çıkarız. Eğer manda fikrini siz kabul ederseniz sizi Milli Mücadele’nin lideri değil düşmanı sayarız.” diye salonu inletir. Bunun üzerine Mustafa Kemal salona dönüp ”Arkadaşlar gençliği görüyor musunuz, Türk Ulusunun asil kanının ifadesini? ”.

 

”Evladım müsterih ol, gençlikle iftihar ediyor ve güveniyorum. Küçük bir azınlık dahi kalsak mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklal, ya ölümdür.” der.

 

Sivas Kongresinde seçilen heyet, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i Temsiliyesi adını almıştır. Bu heyet Ankara’daki TBMM açılıncaya kadar Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar doğrultusunda geçici bir hükümet gibi çalışmıştır. Artık Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, vatanın tümü adına karar veren bir kurum halini almıştır. Sivas Kongresi’nde alınan kararlar halkta bir güven yaratmış ve milli mücadelenin halk zemini oluşmuştur. Hükümet görevi gören bu heyet, Ankara’nın merkezi konumu stratejik yollar üzerinde bulunması ve işgal altındaki yerlere olan mesafesinden dolayı mücadelenin merkezini Ankara olarak belirlemiştir. 18.12.1919 günü Sivas’tan yola çıkan bu heyet 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya gelmiştir. Bundan sonra daha düzenli bir
Savaş’ın yönetimi başlayacak ve bağımsızlığa doru giden süreç hızlanacaktır. ,

 

Yaşasın Cumhuriyet

 

Cumhuriyetin ilanın önündeki en büyük engel olan saltanat, 1 Kasım 1922’de meclisin kararıyla kaldırıldı. 1 Nisan 1923’de seçimlerin yenilenmesine karar verilmiş, yeni kurulan Mecliste Lozan Antlaşması’nı onaylamıştır. Türk ordusunun 6 Ekim 1923’te İstanbul’a girmesiyle de Türk vatanının bütünlüğü tamamen
gerçekleşmiştir. Bu gelişmeler üzerine artık bir devlet şeklinin bulunması zorunlu bir hale gelmiştir.25 Ekim 1923 günü gelişen bir kabine bunalımı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çalışma güçlüğünü ortaya çıkarmış, 28 Ekim 1923 günü akşamına kadar kabine kurulamamıştı. Bu bunalımın üzerine Mustafa Kemal, Çankaya Köşkü’nde bir yemekte arkadaşlarına; “Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz” diyerek görüşünü açıklamıştır.

 

Mustafa Kemal yeni kurulan Türkiye Devleti’nin yönetim şeklinin Cumhuriyet olacağı sinyalini daha Erzurum Kongresi’nde vermiştir. 23 Nisan 1920’den beri Türkiye’yi idare eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, millî egemenlik esasına dayanıyordu. Bu adı konulmamış bir ‘’Cumhuriyet’’ yönetimiydi. 20 Ocak 1921 tarihli anayasada “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” deniliyordu.

 

Bu yeni rejimin ilân edilmemiş bir cumhuriyet olduğunun göstergesiydi. Erzurum Kongresinin toplanma amacı bölgesel olmasına rağmen alınan tüm kararlar vatanın bütünlüğünü kapsayan kararlardı.

 

 

‘’-Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz.


-Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükümeti’nin iş yapamaz duruma gelmesi halinde, Millet topyekûn olarak kendisini savunacak ve direnecektir.


-Vatanı korumaya ve istiklali elde etmeye İstanbul Hükümeti muktedir olamadığı takdirde bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri Milli Kongre tarafından seçilecektir (Sivas Kongresi). Kongre toplantı halinde değilse, bu seçimi Heyet-i Temsiliye yapacaktır.

 

-Kuvayı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hâkim kılmak esastır.

 

-Hıristiyan azınlıklara siyasi egemenlik ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.

 

-Manda ve Himaye kabul olunamaz.

 

-Milli Meclis’in derhal toplanmasını ve hükümet işlerinin meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.’’


Bu irade ile 29 Ekim 1923 günü “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir.” hükmünün yer aldığı tasarının kabul edilmesiyle ‘’Yaşasın Cumhuriyet’’ sloganıyla cumhuriyetin ilânı kabul edildi. Yapılan oylamada meclisin tamamının oyunu alan Mustafa Kemal, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk
cumhurbaşkanı seçildi.


Savaşan Cumhuriyet

 

Ülkemiz için emperyalizme karşı verilen mücadelenin merkezi olan, “Yaşasın Cumhuriyet” sloganıyla kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1971 - 1980’de olduğu gibi 15 Temmuz 2016 tarihinde yine emperyalizmin hedefi haline gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda paylaşılmak istenen ülkemiz hala emperyalistlerin saldırısına göğüs germektedir. Amerika sınırlarımızda savaş başlatmış ve vatanı savunma ilkesi şart olmuştur.24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren şanlı Türk ordusunun kararlı mücadelesiyle yaşayan Cumhuriyet, ‘’Savaşan Cumhuriyet’’ diye emperyalizmle yeniden hesaplaşmaya girmiştir. Amerika’nın piyonu olan PKK, hendek savaşı başlatmış ve şanlı Türk ordusu PKK’yı hendeklere gömmüştür. Ülkemizin güneyinde kurulmak istenen Amerikan koridoruna Fırat Kalkanı Harekâtı’yla cevap
vermiştir. Şanlı ordumuz, fitne merkezi terör yuvası olan Suriye’nin kuzeyinde her gün yeni zaferler kazanıyor. Sınırlarımızda kurulmak istenen ikinci İsrail’e
( Kürdistan) karşı TSK ve Irak ordusunun verdiği o fotoğrafı net görmek gerekmektedir. O fotoğraf, Amerika’ya karşı verilen mücadele birliğidir.TSK kazandığı zaferlerle ülkemizin bölünmez bütünlüğünü koruyacağını çok net belirtirken, bizlerin üzerine de büyük görevler düşmektedir. Mesela, Türk ordusunun Suriye batağında ne işi var gibi yaftalara karşı savaş açmalıyız. Zaman, savaşan cumhuriyetin ordusunun arkasında tek yürek olma zamanıdır.

 

İstiklal Yolu

 

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 94. yılında bizlerde Atatürk Gençliği olarak İstiklal Yolu’nun her adımını istikbalimiz için atıyoruz. 26 Ekim günü Samsun’dan yola çıkarak, Havza, Amasya, Erzurum ve Sivas’tan sonra 29 Ekim günü Ankara’ya, 1. Meclis’e geliyoruz. Ülkemizin tekrar emperyalizmle hesaplaştığı günlerde İstiklal yolundaki bağımsızlık ateşini körüklemek, biz gençlerin önündeki en büyük görevdir. Manda ve himayeyi reddedip tam bağımsızlıktan yana olan Tıbbiyeli Hikmet gibi tavrımızı ortaya koyuyoruz. Ordumuz Amerikan planlarını yerle bir ederken, terörle mücadelede başarılar kazanırken, iç cephenin bozguncuları (Amerika müttefikimiz açıklamasını yapanlar) iç cepheyi bölmenin, Amerikancı bir iktidar seçeneğini yeniden yaratmanın peşindeler. İç sorunlarımızın çözümünü Amerikan emperyalizminden yana arayanlar, İstiklal Yolu’nun kahramanları tarafından ezileceklerdir. Ülkemizin verdiği Vatan Savaşı’nın başarıya ulaşması için tıpkı Tıbbiyeli Hikmet gibi ‘’Ya İstiklal, Ya Ölüm’’ diyenlerden olacağız.

 

Tarih:
Diğer Haberler