Dünya'da ve Türkiye'de Salgının Tarihçesi

Çözüm getiremedikleri konularda ise yaşadıkları sorunları; insanlara, doğa üstü ve ruhani varlıklara veya mucizelere bağlamışlardır.

Dünya'da ve Türkiye'de Salgının Tarihçesi

İlkel İnsanların Hastalıkla İmtihanı

İlk insanlar, dünyanın başlangıcı, doğa olayları, bulaşıcı hastalıklar ve ölüm gibi kavramlar üzerinde çokça durmuşlar, içinde bulunduğu veya yakın ilişkide oldukları toplumların ilkelerine göre bazı yorumlar yapmışlar ve bunlara inanmışlardır. Çözüm getiremedikleri konularda ise yaşadıkları sorunları; insanlara, doğa üstü ve ruhani varlıklara veya mucizelere bağlamışlardır. Hastalıkları ve ölümleri, tanrıların kötü insanları cezalandırmak amacıyla göndermiş olduğu inanmışlardır.
Tarih ilerledikçe insanlar, bazı türdeki bitki ve hayvanların zehirli hatta ölümcül olduklarını ve bazı türdeki bitkilerin kimi hastalıklara iyi geldiğini öğrenmiş ve böylece, yenecek ya da yenmeyecek bitki ve meyveleri belirlemişlerdir. Hastalıklara şifa olacak bitkleri/karışımları ve bunları kullanılma yöntemlerini bularak hastanın sıkıntılarını gidermeye başlamışlardır. İlkel yaşamın hüküm sürdüğü bu süreçte hayata, doğaya ve doğal olaylara insan üstü güçlerin hâkim olduğuna inanılırdı.

Merak bilimsel çalışmaların, bilimsel çalışmalar da insanlığın ilerlemesinin temeli olmuştur. İnsan kendi vücudunun çalışma prensiplerini ve herhangi bir sorunda nasıl onarılması gerektiğini zamanla öğrenmiştir. Eski Çin Medeniyetinde (M. Ö. 3000-2000) yazılmış olan “Materia Medika” adlı kitapta kan dolaşımına ait bilgilere yer verilmektedir. Dolaşımın kanın denetiminde yapıldığı, kanın sürekli ve günde bir defa dolaştığı bilinmekteydi. Ayrıca kitabın içinde akupunktur ve nabız hakkında bilgiler de bulunmaktaydı. Bu dönemlerde, Çin’de frengi, gonore ve çiçek hastalıkları bilinmekteydi ve bunlara karşı bazı önlemlerin de alınmakta olduğu belirtilmektedir.

Babil döneminde (Milattan Önce 768-626) hijyen ve sağlık kurallarına önem verildiği, hastalıkları önlemek ve azaltmak için bazı ilaçların kullanıldığına dair bilgiler 800’den fazla tablette yer almaktadır. Hastaların tedavi sürecinde, ayin ve duaların söylendiği ve büyü ve benzeri şeylerin kullanıldığını biliyoruz.
Milattan önce Türkler de, insan ve hayvanlardaki hastalıklara, jeolojik ve meteorolojik olaylar ile ruhların sebep olduğuna inanırlardı. Güzel olan ruhlar ise insan ve hayvanları korurdu. Ülgen bir tanrıydı ve en büyük tanrıyı temsil ederdi, Erklik ise kötülükleri temsil etmekteydi. Şamanlar, kötü ruhların yaptığı kötülükleri ve hastalıkları önlerlerdi. Şamanizm ruhlara inanma temeli üzerine kuruludur. Şaman ise ruhlarla ilişki kurabilen dinsel kişilere denirdi. Şamanizm’de şamanlar hastalıklara şifa bulmak için dualar okur, danslar yapar ve eşyaları ateşten geçirirlerdi.

TARİHLERİNE GÖRE KİTLESEL SALGINLAR VE SONUÇLARI

Kelime anlamı olarak salgın kelimesi kısa bir zaman içinde çevredeki insanların, hayvanların ya da bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan hastalık olarak söylenir.
Tarih boyunca kitlesel ölümlere sebep olmuş pek çok salgın hastalık olmuştur. Onlardan bazılarına göz atalım:

“Kara Ölüm”Veba Salgını

İnsanlık tarihinin en ölümcül olan salgınlarının başında “Kara ölüm” olarak da isimlendirilen veba salgınları gelmekte. Tarihteki veba salgınları Atina, Antoninus, Kıbrıs, Justinianus gibi isimlerle değişik zamanlarda patlak verdi ve milyonlarca insanın ölümüne yol açtı. Veba salgınının en büyüklerinden biri 75 ila 100 milyon insanı öldürdüğü tahmin edilen Kara Veba oldu. 1347-1351 yılları arasında veba salgını, Asya'nın güney batısında başlayarak 1340'lı yılların sonlarında Avrupa'ya kadar ulaştı. Salgına Yersina Pestis adlı bakterinin yol açtığı düşünülmekte.

Kolera Salgını

1817-1824’te Asya ve Avrupa’da ortaya çıkmış Kolera salgını, 1899-1923 yıllarında yaklaşık 1 milyon 500 bin kişiyi öldürdü. Vibrio Cholerae isimli bakteriyle gelişen kolera, bağırsak enfeksiyonuna, daha sonra da şiddetli ishale sebep olan bir hastalık. Kolera, 1817′de Japonya’da, 1826′da Moskova’da, 1831′de Berlin’de, Paris’te ve Londra’da salgınlara neden oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nda 1912-1913 Balkan Savaşı sırasında görülen kolera salgını ciddi sayılarda ölüme neden oldu.

Çiçek Hastalığı Salgını

Çiçek hastalığı, her yaşta, her cinste görülen, irinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan, ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalıktır.Hastalıklar tarihe baktığımızda en çok ölüme yol açmış olan hastalıklar listesinde bulunuyor. Daha çok çocuklarda rastlanılan çiçek hastalığının Variola major ve Variola minor olmak üzere iki tipi de bulunmaktadır.

İspanyol Gribi

İspanyol gribi ya da İspanyol nezlesine, 1918-1920 yılları arasında H1N1 virüsünün insan ölümü sebebiyle bir alt türü yol açtı. İspanyol Gribi, 18 ay içinde 50 ile 100 milyon arası insanın ölümüne neden olarak insanlık tarihinin bilinen en büyük salgınlarından biri olarak tarihe geçti. Birinci Dünya Savaşı'nın son zamanlarında tüm dünyayı hakimiyeti altına alan İspanyol gribinin, dört yıl boyunca süren savaşın bitmesinde rol oynadığı düşünülmekte.

HIV-AIDS Salgını

2014 senesinde dünyada yaklaşık 36 milyon 900 bin insanın HIV pozitif olduğu belirtildi. 2010 yılında 1 milyon 800 bin insan AIDS sebebiyle hayata gözlerini yumdu.Bu sayılar 2005 senesinde 2 milyon 200 bine kadar ulaştı. The Lancet'te yayımı olan bir raporda, 2015 Global Hastalık Yükü Çalışmasına göre HIV enfeksiyonunun 1997 yılında 3, 3 milyon hastayla en yüksek noktasına eriştiği tahmin edilmekte.

SARS Salgını

2002-2003 yılları arasında Asya ve Kanada’da etkisini gösteren, şiddetli akut solunum yolu sendromudur.Şiddetli akut solunum yolu sendromu corona virüsün (SARS-CoV) sebep olduğu bir solunum yolu sendromudur. Kasım 2002 ve Temmuz 2003 zamanları arasında Hong Kong'da ilk vakası görülen SARS salgını sebebiyle dünya çapında 8422 vaka ile 916 ölüm görülmüştü. Dünya Sağlık Örgütü, ölüm oranını %10,9 olarak açıkladı. Sars salgını haftalar içinde Hong Kong'dan başlayarak dünyanın 37 ülkesine yayıldı.

Domuz Gribi

Asya gribi, 1957- 1958 seneleri arasında 2 milyon, Rus gribi 1889-1890 arasında 1 milyon Hong Kong gribi 1968-1969 yılları arasında 1 milyon insanı öldürdü. Domuz gribi ise 2009 yılında 284 bin kişinin ölümüne sebep oldu.

Ebola Salgını

2013-2016 yıllarında Batı Afrika’da patlak veren Ebola salgını 11 bin 300’den fazla kişinin ölümüne yol açtı. Batı Afrika Ebola salgını, Aralık 2013'te Gine'de baş gösterdi, Liberya, Sierra Leona gibi Batı Afrika ülkelerine yayılan ve Haziran 2016'da sona eren salgın sonucunda virüs 28 bin 616 insana bulaştı. Bu salgın, hastalığa yakalanmış olan insanlar ve vefat edenler açısından tarihteki en ölümcül ebola salgını olarak kayıtlara geçti.

Yeni Tip Corona Virüs Salgını (COVİD 19)

2019 sonlarında, Çin’in Vuhan şehrinde ortaya çıktı. Yüksek ateş, öksürük ve sonrasında gelişen zatürre ile seyreden yeni tip corona virüs çok hızlı bir şekilde yayılarak tüm dünyayı etkisi altına aldı. Son verilere göre dünya genelinde milyonlarca kişi virüse yakalandı, on binlerce kişi hayatını kaybetti. Virüs, birçok ülkede kontrol altına alındı. Ancak henüz vaka artışları durdurulamadı.

OSMANLI VE TÜRKİYE’DE SALGINLAR KOLERA

17. YY. ve 19. YY. ortalarına kadar veba salgınları Osmanlı Devletine musallat olan en öldürücü ve en sık rastlanan hastalık olmuştur.19. YY. ’ın veba kadar tehlikeli olan Kolera ortaya çıkmıştır.
Osmanlı topraklarında kolera ilk defa 1822 senesinde görülmüştür. Bağdat yoluyla Anadolu ve Akdeniz sahillerine ulaşmıştır. 1831 senesinde İstanbul’da ilk kolera vakası görülmüştür. Avrupa’da çok etkili görünen kolera Osmanlı’da hafif seyretmiştir.
Şehirlerde kol gezen koleraya karşı alınan tedbirler;cami, han, hamamların umuma açık tuvaletlerinin badana ettirilip özel kimyasallarla temizlenmesi, şehir içindeki çeşmelerin artık su ayakları kapatılması, çöplerin kaldırılması, salhane, boyahane ve kasap gibi dükkanların şehir dışına çıkartılması, kaldırım yapılması, çukurların kapatılması olmuştur. Ayrıca çarşı, pazar, sokak ve hanelerin temizliğine özen gösterilmiştir.
Kolera 19. YY’da Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika’da hemen hemen bütün dünyayı etkisi altına almıştır.

FRENGİ HASTALIĞI

1886 senesine kadar istisna olarak görülen bu rahatsızlık, bu tarihten sonra Osmanlı topraklarının hemen hemen tamamında görülmekteydi.
Hastalık çocuklarda, kadın-erkek, şehirli-köylü arasında ve savaşan askerler arasında sıkça görülmüştür.
Devlet bu salgına karşı çeşitli önlemler almıştır. Hastalığa yakalananları tespit etmiştir, hastalığın yoğun yaşandığı bölgelere hastane yapmış, hekimleri yurtdışına ihtisas yapmaya göndermiş. Seyyar tabip ve eczacılar şehir ve köylerde göreve gönderilerek genel taramalar yapmıştır. Halkı bilinçlendirme görevini üstlenmişlerdir.

ÇİÇEK HASTALIĞI

Çiçek hastalığı her yaşta görülebilen irinli kabarcıkları dökerek yüzde izler bırakan, ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalıktır.
Osmanlı döneminde halkın yarıdan fazlasının yüzlerinde çiçek bozuğu çukurları vardı. Hastalıkta ölüm oranı çok değildi fakat çocuklarda körlüğe neden oluyordu.
KIZAMIK HASTALIĞI
Kızamık yalnızca insanlarda görülen salgına sebep olan önemli bir rahatsızlıktır. Hastalık solunum yolu ile yayılır. Çok kolay bulaşabilen bir rahatsızlıktır. Kızamık 2-5 yılda bir 3-4 ay süren salgınlara yol açabilmektedir. Osmanlı’da ilk 1886 senesinde Erzincan ve Kelkit havzasında kızamık salgın haline dönüşmüştür. Hastalığa yakalananlar için o bölgeye tabip ve eczacılar gönderilmişti.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE SALGIN

Grip Salgını

İnfluenza virüsü diğer adıyla Grip virüsü, dünyada yayılan ve dünya nüfusunun büyük bir bölümünü etkisi altına alan bir grip virüsü pandemisidir. Düzenli mevsimsel influenza salgınlarının tersine, bu salgın düzensiz olarak ortaya çıkmakta.
Pandemiler yüksek ölüm oranlarına sebep olur. Örnek olarak, 1918 İspanyol gribi salgını, tarihte kaydedilmiş en kötü sonuçlarla sonuçlanmış grip pandemisidir. Bu salgının yaklaşık 50-100 milyon kişinin hayatına son vermesine sebep olduğu tahmin edilmektedir. Son 300 yıldır her yüzyılda üç grip salgını olmuştur, en sonuncusu ise 2009 grip salgınıdır.
Grip Bilim Kurulu, en son 8 Ocak'ta toplanarak raporunu hazırladı. Bu yıl ülkemizde aktif olan grip virüslerinin yarısı influenza A (H1N1) tipinde. Vaka sayıları ve artış hızı geçen yıllarla benzer oranda seyretmekte. Rapora göre pozitiflik durumunda olağanüstü bir durum söz konusu değil.

COVID-19

Yeni Koronavirüs (COVID-19), ilk olarak Çin’in Vuhan Eyaleti’nde Aralık ayının sonlarında solunum yolu belirtileri (ateş, öksürük, nefes darlığı) ile gelişmekte olan bir grup hastada yapılan araştırmalar sonucunda 13 Ocak 2020’de tanımlanan bir virüstür. Salgın ilk başlarda bu bölgedeki deniz ürünleri ve hayvan pazarında bulunanlarda tespit edilmekteydi. Daha sonra insandan insana bulaşarak Vuhan başta olmak üzere Hubei şehrinden diğer şehirlere ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin diğer şehirlerine ve diğer dünya ülkelerine yayılmıştır. En çok karşılaşılan belirtiler ateş, öksürük ve nefes darlığıdır. Şiddetli olgularda zatürre, ağır solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüm olabilmektedir. Hasta kişilerin öksürmeleri aksırmaları ile ortama saçılan damlacıkların solunması ile bulaşır.
Dünyada ve Türkiye’de de devam eden Covid-19 pandemisi için devletler önem almaya devam ederken bir yandan da aşı ve tedavi çalışmaları devam etmektedir. Devletlerin doğrudan müdahalesi ve alınan tüm tedbirlere rağmen korona virüsün yayılmaya devam ettiğini göz önünde bulundurduğumuzda “Eğer bilimsel gelişmeler olmasaydı ve insanlık ilerlemeseydi ilkel insan ruhani ayinle ya da şifalı olduğuna inanılan otlarla korona virüse karşı mücadele edebilir miydi?” sorusu aklımızdan geçiyor. Elbette baş edemezdi. İşte insanlık bu yüzden önündeki zorlukları aşa aşa ilerlemiştir.Bu zorluğu da aşacak ve ilerleyecektir.

Biyolojik Silah Olarak Salgın

Biyolojik silah, ölümcül veya basitçe etkisiz hale getirilebilen hastalıkların yayılmasıyla orduları veya düşman topluluklarını zayıflatmak amacı ile organizmaları (patojenik mikroplar veya diğerleri) kullanan bir silah olarak bilinir.
Biyolojik savaşın bilinen en eski örneklerinden biri düşmanların içme suyu elde etmek için kullanmış oldukları kuyu ve rezervuarların insan ve hayvan ölüleri ile “kirletilmesi” teşkil eder.
Kimyasal silahların bütün korkunçluğuna karşı, biyolojik organizmanın çok küçük bir örneği bile çok daha ölümcül seviyede olabilmektedir. Örneğin; Bacillus antraksis basilinin yol açmış olduğu şarbon hastalığında solunum yolu ile havadan alınan dayanıklı sporlar akciğerler içerisinde açılarak çoğalmakta, başlangıçta soğuk algınlığı belirtileri ile kendini belli edip kuluçka devresini geçirerek kısa sürede öldürücü tablolar ile karşımıza çıkabilmektedir.
Biyolojik silahlar insan sağlığını tehdit etmenin yanı sıra ülkelerin ekonomisini ve olağan hayatı da tehdit etmekte. Ülke ekonomilerini sarsıp hayatı durma noktasına kadar getirebilmektedir.

 

BETÜL KELEŞ
TLB Sakarya

Tarih:
Diğer Haberler