Eserleri tüm dünyaca okunan Yaşar Kemal’in “Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca” adlı romanı, başlığı ve masalsı anlatımıyla ilk bakışta okuyucuya ilkokul çağında okuduğumuz öyküleri anımsatıyor. Ancak Yaşar Kemal ustamız bu romanında hepimizi ilgilendiren gerçekleri kaleme almıştır.
Peki nedir Yaşar Kemal ustanın bizlere sunduğu gerçekler? Ne anlayabiliriz ki kocaman fillerin küçücük karıncalar üstünde tepişmelerinden? Açıkçası Yaşar Kemal iki yüz sayfaya binlerce makale, yüzlerce kitap, onlarca ansiklopedi sığdırmış bu romanında.
Filler Sultanı’nın karıncalar üstüne ordularını gönderip küçücük masum karıncaları darmadağın etmesiyle başlar romanımız. Sonra birden bire anlaşılmaz bir şekilde savaşın suçu karıncalar üstüne yıkılır. Hem suçlu hem güçlü denir ya, tam da filleri tanımlıyor.
Filler savaşı kazansa da karıncaları kontrol altında tutmakta zorlanmaktadır. Amacı karıncaları öldürmek değil, onları sömürebilmektir. Doymak bilmez Filler Sultanı, karıncalardan devasa yiyecekler toplamasını istemekte, yer altındaki elmas madenlerini çıkartmasını istemektedir.
Bunun için Hüdhüd kuşuna emirler yağdırır, yeni icatlar ve yöntemler bulunur. Önce karıncalara dillerini unuttururlar ki düşünemesinler. Onlara filce öğretirler. Ardından fil gibi yaşamaya özendirirler. Her gün, her yerde çalan borazanlar “Bu düzen değişmez.” sesi çıkarır. Tıpkı “Türkiye’de yaşanmaz.” diyen borazanlar gibi.
Şarkılar, televizyonlar, sinemalar ve gazeteler hep bunu söyler. Filler için çalışan, fillere benzeyen karıncalar yüceltilir. “Özgürlük”, file benzemekle bir tutulur. Tarih kitapları yeniden yazılır, karıncaların aslında fil soyundan geldiğine inandırılır. Karıncalar fil olmaktan gurur duymaya başlar. Fil okullarına giderler. Filler ülkesinde müdür olmak, danışman olmak için birbiriyle yarışırlar. Karıncalığı aşağılarlar.
Okurken diyeceksiniz ki Namık Kemal gibi: “Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?” İşte burada Kırmızı Sakallı Topal Karınca çıkıyor ve Atatürk gibi “Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.” diyor, fillere karşı mücadele başlatıyor. Filler, bu mücadeleyi durdurmak için sarıca karıncaları öne sürüyor. Bu karıncalar, mücadele ediyormuş gibi görünen ama aslında Fillere hizmet eden karıncalar. Günümüzde halkçı, devrimci, yurtsever, Atatürkçü gibi görünüp Amerika ve Avrupa’dan “demokrasi” ve “özgürlük” dilenenler gibi.
Karıncalara borular vasıtasıyla dayatılan o umutsuzluklar da bize yabancı değil. Nazım Hikmet, “Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim.” diye bahsediyor. Bugün ümidin düşmanı kim varsa sarıca karıncadır.
Gece yarısı romanı okurken en çok tüylerimi ürperten cümle şuydu:
“Bütün karıncalar birleşiniz!”
Ha bir de kendisini fil zanneden karıncalara “Biz karıncayız!” diyen o özgürlük türküsünü sanki kulaklarımda ben de karıncalarla birlikte duydum. O anda benim de içimden bazılarına “Aklınızı başınıza alın, biz fil değil karıncayız.” diye haykırasım geldi. Emperyalistlerin yanı sıra mandacı işbirlikçilerle de mücadele eden Mustafa Kemal Atatürk, “Ne mutlu Türküm diyene!” diye boşuna söylememiş.
Bu eşsiz roman, Türk gençliğinin anti emperyalist, tam bağımsızlıkçı çizgisine ışık tutacak bir kitaptır. Karıncaların mücadelesini anlamak, Türk milletinin mücadelesini anlamaktır. Herkesi bu eşsiz romanı okumaya ve okutmaya çağırıyorum.. Karıncaların bağımsızlık türküsü yüreğimizden hiç eksik olmasın!