ÖZGÜRLÜK UĞRUNA ÇIĞLIK

TLB Kayseri'den Ezgi Mülayim Sivas Kongresi'ndeki Tıbbiyeli Hikmet'i yazdı...

ÖZGÜRLÜK UĞRUNA ÇIĞLIK

Biz bilirdik Tıbbiyeli Hikmet’i, asıl adının ise Hikmet Boran olduğunu ve onu  daha da yakından tanıdıkça aslında bir yaban güvercini kadar özgür bir ruha sahip olduğunu. Hani güvercin sahipleri haz etmez ya yaban güvercininden, Boran’dan... Haz etmezler ya onun koca bir sürüye girmesi ile özgürlük türküsünün kulaklardaki tatlı yankısını her bir güvercine aktarmasından, her hareketi ile hepsinden ayrı düşüşünden...Yaklaşın dostlar, kulak verin Hikmet Boran’ın eşsiz öyküsüne.

Aydınlıktı Hikmet, Cumhuriyet’in ilk günleri gibi... Mertti, cesurdu sonra. Tıbbiye öğrencisi iken işgallere karşı okulda direniş çalışmalarında rol almaktan çekinmeyen  koca yürekli bir gençti. 1919 yılının Mart ayında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den yükselen sesler, kulak vermeye değecek nitelikteydi. İstanbul sokaklarında gezinen, evlerimize giren ve adımlarımızı sıklaştıran bu işgaller Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den yükselen sesleri engelleyemeyecekti. Umudun öznesi olan gençlik işgallere boyun eğmeyecekti.

 

Gençliğin Attığı Tam Bağımsızlık Naraları

Gizliden bir acele içesiye güven kokan, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den yükselip şehri sonra ülkemi saran sesler, sıcaktı.Tüm yürekleri aydın sıcaklığı ile boyayan... Gençliğin tam bağımsızlık uğruna attığı naralar çaldı kapıları, kaldırdı yumrukları, geri çekilen adımları bozdu. Destansı bir  yürüşüytü, yakarıştı bu. Öyle bir bayrak düşünmeliydi, ip atlayan çocuğumun gözlerinde. Bir bayrak düşünmeliydi, bir annenin şevkatinde. Bir bayrak ki buğdaydan, hareketten ve bereketten... Bir bayrak un olmuş. Sonra sıcacık ellerinde yeniden var olmuş yavrunun. Bir ay, bir yıldız dolaşmaya başladığında altında şüphesiz; kocaman yürekler, parlak zekalar, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane...

Büyümekte olan işgallere karşı sivrilmek zamanı Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin bahçesinde, havasında, koridorlarında geziniyorken Hikmet Boran’a rastlamıştı. Bu işgallere karşı okulu savunmak zamanıydı. Çare aramalıydı bu genç zihinler, bulmalıydı. Okulun kurtuluş yıldönümü 14 Mart kutlanacaktı. Bu yıldırışlara cevap; büyük bir kutlama olacaktı, vazgeçmenin önüne ellerinde bayraklarla geçeceklerdi.

 

 

Şafaklarda Yüzen Al Sancak!

Büyük bir gösteri temellendirmek için kafa kafaya veren Hikmet Boran ve arkadaşları yapılacak  kutlamayı uzakta aramamakta buldular çareyi. Okulun içerisindeki iki yüksek kuleye yöneldiler. İşgal kuvvetlerini zorlayacak bu gösteri, milli bilinci yeniden var edecekti.

İki kule arasındaki, rengi şafaktan kırmızı bayrak dalgalanmaktaydı. İşgal birlikleri olaydan hiç memnun kalmamışlardı. Sonunda yılacaktı bu silah sesleri, kesilecekti. Peki ya Hikmet Boran, arkadaşları ve tüm Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane? Onların akıllarında tek bir amaç vardı. O amaç, yılmayıp yıldırmaktan başkası değildi. Korkmadıkları vakit sönmeyecekti bu şafaklarda yüzen al sancak. Hoş, habersizdi İngiliz birlikleri bu paroladan.

1827 yılının Mart ayının 14’ünde, II.Mahmut döneminde, ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı'daki Tulumbacıbaşı Konağı'nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye'de modern tıp eğitiminin başlangıcıydı. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart ilk kez Hikmet Boran ve arkadaşları tarafından bir özgürlük destanı misali kutlanmıştı.Tıp camiasının dünden bugüne var olmuş işgallerin karşısına ilk kez çıkış yıldönümü olan 14 Mart; bana dokunmayan yılan bin yaşasın dünyasının, ben tüketmeden var olamam insanlarınca var edilen düzeninin, emperyalizm karşısına Tıp camiasınca konulan ilk engelin de yıldönümüdür.

 

 

Tıbbiyeli Hikmet
Tıbbiyeli Hikmet

Sivas Kongresi ve Tıbbiyelilerin Temsilcisi: Hikmet Boran

Erzurum’un heyecanı Sivas’ı da sarmalamıştı. Sivas’a sıçramıştı direniş ateşi, kavuruyordu yüreklerimizi artık. Hikmet Boran’ın tam bağımsızlık uğruna  kavrulan yüreğinin gümbürtüsü daha niceleri ile birleşmişti salonda, yankılanıyordu. Kolları bağlanmış o bağı çözmek vakti idi.

Hikmet Boran, tıp öğrencilerini temsilen Sivas Kongresi'ndeki yerini almıştı. Eylül’ün 9’u; içerisinde yoğun kararlılık, eksiksiz cesaret barındırıyordu. 9 Eylül günü atılmış nokta, belirlenmiş sınır Cumhuriyet’i temellendirecekti.

Hikmet Boran: “Paşam, murahhası bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarma yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler, mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsunlar şiddetle red ve takbih ederiz. Farz-ı mahal (örnek olarak), manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz (lanetleriz).”

 

Eylül 1919, Mustafa Kemal ve Sivas Kongresi Temsilciler Heyeti-Sivas
Eylül 1919, Mustafa Kemal ve Sivas Kongresi Temsilciler Heyeti-Sivas

Gençler; Vatan’ın Ümit ve İstikbali Sizde!

Bu kararlılık her şeyin yolunu belirlemeye yetmişti. Hikmet Boran’ın duyduğu coşku ve inanç konuşmalarına yansımış ve herkesçe benimsenmişti. Bu değerlendirme karşısında Mustafa Kemal’in yüzünde beliren sıcak gülümseme ardından yaptığı açıklama, kavgamızın bağımsızlık uğruna yapıldığının bildirisiydi.

Mustafa Kemal: “Arkadaşlar, gençliğe bakın; Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin! Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır,’" diyerek Hikmet Bey’e dönmüş ve "Evlat; müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz, azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal, ya ölüm!"

 

Sivas Kongresinin yapıldığı meclis salonu. Mandaya karşı ilk baş kaldırışın gerçekleştiği, Cumhuriyetin temelinin atıldığı salon.
Sivas Kongresinin yapıldığı meclis salonu. Mandaya karşı ilk baş kaldırışın gerçekleştiği, Cumhuriyetin temelinin atıldığı salon.

Ya İstiklal, Ya Ölüm!

Türk milletini şahlandırmalıydı, harekete geçirmeliydi. Tarih boyunca bağımsızlık uğruna mücadele vermiş bu millet bağımsızlığın kutsallığının yerine koyamazdı mandacılığı. Tarih boyunca bizi var eden de, düşkünlüğümüz değil miydi bağımsızlığa? 

Mücadelemizdi, hürriyetimizi ve bağımsızlığımızı ne pahasına olursa olsun zedelemeye müsamaha etmemek. Tam bağımsızlık; bizim üzerimize aldığımız vazifenin temel ruhuydu, özüydü. Bir çıkmaza sürüklenirken hedefimiz belli. Bundan ötürü; ya istiklal, ya ölüm.

İzmir’e ilk giren birlikte bir sıhhiye subayı Hikmet Boran. Haksızlığa çığlık olmak, haklı bir mücadelede birleşmek, bütünleşmek... Her sessizlikte ses olabilmek... Bundandır sesimizi yükselttiğimiz; ya istiklal, ya ölüm!

 

Ezgi Mülayim

TLB Kayseri

Tarih:
Diğer Haberler