Hayranlık ve Fan Olmak
Hayranlık ve fan olmak kelimelerinin birbirlerinin tam karşılıkları olup olmadığından emin değiliz. Zira hayranlık, Barış Manço'nun bir şarkısını çok sevip sürekli o şarkıyı dinlemek olabilirken; fan olmak, Justin Bieber konserine bandanalarla gidip konser esnasında otobüs terminalinde bir sevdiğini ağırlar gibi iki göz iki çeşme olmaya benzer. Buradan yola çıkarak “fan olmanın” ülkemizde yeni sayılabilecek bir akım olduğunu ve bu yüzden Türkçede “fan olmayı” birebir karşılayan herhangi bir kelime olmadığını söyleyebiliriz. Biz de yazımızda hayranlık kelimesini kullanırken kast ettiğimiz şeyin “fan olmak” akımı olduğunu not edelim.
Bir zamanlar BBG (Biri Bizi Gözetliyor) programı vardı. İnsanları bir eve kapatıp 100 gün boyunca hayatlarını televizyonda yayınlarlardı. Günümüzde internetin ve sosyal medyanın evrimi, her yeri birer BBG evi haline getirdi. Artık sen de hayatımızın her anını paylaşabilir, sevdiğin insanları Youtube, Instagram ve Tiktok’tan takip edebilir, aldıkları her nefesten haberdar olabilirsin dendi. Hatta bu öyle bir noktaya taşındı ki paylaşılmayan şeyler sanki hiç yaşanmamış gibiydi.
Bunun sonunda başkalarının ne yaptığı, nasıl göründüğü, ne kadar beğenildiği bir saplantı haline geldi. Hayranlık, en temelde sistemin ekonomik ve toplumsal baskılarına karşı bir çıkış yolu olarak gösterildi ve bu baskıların uç noktada olduğu gençlik de kendi hayatlarında bulamadıkları mutlulukları başka insanların hayatlarında aramaya başladı.
Çürümüş Sistemin Çürüten İdolleri
Günümüzün en gözde mesleklerinden biri “influencerlar‘’. Bunlar bir şekilde sahip oldukları takipçi kitlesi sayesinde ürününü pazarlamak isteyen şirketlerden reklam alan, ben bu marka makyaj malzemesini kullanıyorum size de tavsiye ederim gibi “etkileme” ve yönlendirmelerde bulunan internet insanlarıdır. Instagram’da "şu lokantada yemek yedim, parmaklarınızı yersiniz, size de tavsiye ederim” diyen ünlüler ve de hayatlarını başka insanlara sevdirebilmek, ilgi çekici hale getirip ekranlara gülümsemek aslında influencerların en doğru tanımı oluyor.
Influencerlar mutluluk tanımını daha fazla makyaj malzemenin olması, bir öğrencinin gitmesi mümkün olamayacak derecede lüks restoranlarda yemek yemek veya kapağını dahi açmadığı tonlarca edebi kitabının istiflenmesi olarak tanımlar. Bizim için mutluluk öğle arası yediğin yemek esnasında arkadaşlarla edilen sohbet, birlikte okunup tartışılan kitaplar, gençliğin kendi hayallerini yazdığı yazılar ve dış görünüşün çok da önemli olmadığını fark ettiğin mücadeledir.
Ne Hacettepe’si Kardeşim Hogwarts Büyü Yüksek Meslek Okulu Mezunuyum
Elbet insanlar sadece bireylere hayranlık beslemiyor, günümüzde sanatçıların oluşturdu fantastik kültür konseptleri de birer hayat adama tapınakları haline geldi.
Harry Potter izleyip Gryffindor binasında simya dersleri gördüğüne inanmak isteyenler,
Çukur izleyip yanında bıçak gezdirmeye başlayanlar,
J. R. R. Tolkien romanı okuduktan sonra pipo içmeye başlayanlar,
Cyberpunk 2077 oyunun çıkacağına heyecanlanıp saçlarını Mohawk yapanlar,
Ben Fero dinleyip vücut geliştirmeye merak salanlar buranın genel bitki örtüsüdür.
Bir hayranın kendi hayalleri yoktur. Onlar ancak; izlediği dizinin yeni sezonu çıktıkça, oynadığı oyunda daha fazla DLC (ek paket) ve skin (ücretli karakter kıyafetleri) aldıkça ya da sevdiği ünlü sosyal medyada hikaye attıkça hayal kurar ve mutlu olur.
Vampirler, Büyücüler, Bad Boylar, Yakışıklı Mafyalar…
Wattpad’i biliriz değil mi? Giderek popülerleşen hikaye paylaşım platformu. Orada paylaşılan hikayelere baktığımızda hem yazarların hem okurların vampirler, kurtadamlar gibi fantastik karakterlerle dolu bir hayal evreninde yaşadıklarını görürüz. Gerçek dünyada da bu olguların olmadığını görmek aslında onlar için büyük bir hayal kırıklığıdır ve bunun için hayattan bezmiş bir tutum alırlar, o fantastik dünyaya sığınırlar.
Onlar için zengin, yakışıklı ve kötü çocuk patronlarımızla masum olduğu kadar delişmen ve terelelli genç kızlarımızın aşkları kaçınılmazdır. Hikayelerinde genç kızlar hayatlarını kökten değiştirecek prensin hayaliyle yatıp kalkar. Ama gerçek hayatta sınıflı toplum gibi bir gerçek vardır ve bu gerçeklikte o iki insan aşk ilişkisi değil kötü çocuğumuzun masum genç kızın üzerine basarak yükseldiği, fabrikasında asgari ücretle çalıştırdığı bir işçi-patron ilişkisi vardır. Wattpad yazarlarımızın da düşlediği ilişki de buna benzer şiddet ve yetke dolu bir ilişki ama bu başka bir konu tabii.
Mahalle Bizim Ev Kira
Parklarda, mahallede, sokakta yürürken önümüzü kesen bizden sigara ve para isteyen tırnakçı kardeşimizin de en büyük besini Çukur ve Sıfır Bir dizileridir mesela. Yamaç Koçovalı veya Cio Babba olmak onların en büyük hayalidir ve bu hayal uğruna ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Onlara yan gözle bakmanın cezası ölüm, mahallelerine girmenin cezası sürümdür. Aslında ‘’racon değil kafa kesmeye’’ öyle yoğunlaşmışlardır ki etraflarındaki sosyolojik kırılma hiç dikkatlerini çekmez zira Türkiye’de en çok uyuşturucu bağımlısı buradan çıkar.
Bir de Kurtlar Vadisi izleyen kesim vardır ki onların olma hayalini kurduğu kişiler sosyo-ekonomik olarak daha üst düzeydedir ve siyah kabanları, beyaz atkılarıyla tam bir önceki başlıkta bahsettiğimiz Wattpadcilerin mafya hikayeleri için biçilmiş kaftandır.
Güle Güle Yar, Güle Güle
Tokyo, Berlin, Kampala, Şebinkarahisar gibi bilumum il ilçe isimleriyle soygun planlamak ve soygun üyelerini birer halk kahramanı olarak göstermek mi istiyorsunuz, bu iş tam Netflix’e göre! Salvador Dali maskeni ve kırmızı tulumunu kap ve sen de mücadeleye katıl.
La Casa De Papel dizisini izlerken hiçbirimiz bu adamlar bir kitle önderi değiller, bu adamlar hırsızlar dememişizdir. Karakterler toplumsal meselelere duyarlı halk kahramanıyken polisler de dizinin kötüleridir. Hayranlık uyandıracak her yapımda kurmaca bir ahlak ve onunla belirlenmiş bir rota vardır. Hiçbirimiz bir hırsızın haklı olabileceğini düşünmezken bu dizide banka soymak meşrulaştırılmış, anarşizm ve devlet düşmanlığı halkın sesi olmak gibi gösterilmiştir. Maalesef buranın hayranları da öncülük ve teröristlik arasındaki farkı kavrayamamıştır.
Sona Eklenmeli Sözün Öncesi
Toplumların ritüelleri, insan ilişkileri, sanatları, bilim anlayışları ve fikirleri o toplumun kültürünü oluşturur. Kültür kuşaktan kuşağa aktarılır ve toplumun özünü koruyarak gelişmesini sağlar. Gelişen toplumda, beraberinde kendi kültürünü geliştirir ve ileri taşır.
Toplumlar arasında doğan rekabet, askeri ve ekonomik savaşların haricinde kültürel savaşlar da ortaya çıkarır. Öyle ki tarihte hiçbir tüfeğin sıkılmadığı savaşlar vardır; bu savaşlar devletlerin kendi sanatını, dinini ve dilini ezilen uluslara empoze etmesiyle kazanıldı.
Hayranlık; emperyalist kültürünün bir parçası oluyor ve toplumun sanatını, edebiyatını ve diğer toplumsal mekanizmaları etkileyerek, emperyalizmin zafer kazanmasına destek oluyor.
Bu yazıyı okurken siz de hayranı olduklarınızı keşfetmiş olabilirsiniz. Belki büyük bir Marvel filmleri hayranı olabilirsiniz ya da ranzanızın tavanına bantladığınız BTS posterine bakarak uyuyor da olabilirsiniz. Bu insanlar ve yapımlar raflarda alıcısını bekleyen birer ürün; yazılmış üç beş yazı, çekilmiş beş on sahne veya anadan doğma insanlar. ‘’ “Gençlik nerede?’’ dedim, Tiktok’ta dediler. Ben de geldim” diyen siyasetçiler gençliği Tiktok’tan kurtarmak için mücadele verseydi bu çelişki bu kadar büyük olmazdı. Bu bağımlılıklardan kurtulmanın yolu da uzmana danışmak değildir; bir doktora gidip “Ben büyük bir Popçu Edis hayranıyım, ne yapmam lazım?” diyemeyiz.
Çözüm Türkiye Liseliler Birliği
Türkiye Liseliler Birliği olarak bireyciliği değil arkadaşlığı savunuyoruz. Bir arada olmanın güzelliklerinden, dostluktan bahsediyoruz. Gençliğin; Netflix yapımlarını tüketerek yaşamasını değil, kendi kültüründen beslenerek yazmasını, çizmesini, düşünmesini ve ürettiklerini paylaşarak mutlu olmasını istiyoruz. Türk gençliği olarak bu kültürel çürümeye karşı çıkıyor, kolektif yaşam ve dostluklarımızla hayatımızın her noktasında sistemin dayattığı çözümlere itimat etmeyip kendi çözümlerimizle geliyoruz.
Gençlik; Netflix dizilerinin bölümlerinden, sevdiği grupların posterlerinden ve de sistemin “Z kuşağı” tabirinden ibaret değil. Gençlik, tarihin her döneminde dinamik ve devrimci tutumlarıyla toplumun öncüsü oldu. Bugün de Türk gençliği emperyalizmin gerici kültürlerine karşı Jön Türklerin, 68’in devrimci kuşağının ve de Mustafa Kemal’lerin yaptığı gibi mücadele içerisinde var olacak ve geleceği inşa edeceklerdir.
"Otaku'lar" ve "Weeb'ler"
Sistemin yarattığı bir diğer sunak ise Anime'ler. Anime yaşam kültürünü benimsemiş olan insanlar kendilerini Otaku olarak nitelendiriyor ve doğal habitatındaki bir Otaku su altında nefes almadan üç gün anime izleyebilir.
Animelerin ve mangalarda "destansı" olay örgüsünün yanı sıra cinsel olarak yaş olgusunun gözetilmediği, herkesin kendine has bir cinsel kimliğinin olduğu sözde ütopik bir dünya çiziliyor. Bu içeriklerde kimin hangi cinsiyette olduğu belli değil. Çizimler "unisex" denilen cinsiyetsiz görünümlü karakterlerden oluşuyor. J-Pop kültürüyle de birleşiyor.
Çizgi film gibi görünen ve her yaş grubuna hitap ettiği sanılan bu yapımların hemen hepsinde bir sapık karakter oluyor ve bu sapığın gölgesindeki kişiler de ahlaki değerlerimizi altüst eden davranışlarda bulunabiliyor.